4 Ekim 2018 Perşembe

Şemsettin Emir: “Belediye başkanı olacak kişinin Edirne şehrin ruhunu önce anlaması, sonra hazmetmesi, sonra da onu yaşatmak için elinden geleni yapması gerekiyor.”


Şemsettin Emir: “Belediye başkanı olacak kişinin Edirne şehrin ruhunu önce anlaması, sonra hazmetmesi, sonra da onu yaşatmak için elinden geleni yapması gerekiyor.”

• Şemsettin Emir, Edirne Kemal köy doğumlu. Ortaokul ve liseyi Edirne İmam Hatip Lisesinde okudu. Liseye, Edirne İmam Hatip Lisesinde başladı sonra, fark derslerini vererek Edirne Lisesi’nden mezun oldu. Üniversite eğitiminde de önce Buca Eğitim Enstitüsünde Matematik bölümüne başladı, daha sonra eğitimimi yarıda bırakarak İstanbul İlahiyat Fakültesine geçti ve buradan mezun oldu. Okul zamanı içerisinde hem çalıştı, hem okudu. Okul döneminde devlet memurluğu yaptı, akşamları da derslerime giderek okulunu bitirdi. Kısa dönem askerlik görevini yaptıktan sonra, devlet memurluğunu bıraktı ve özel sektöre geçti. Özel sektörde İstanbul’da üç yıl bir holdingde satın alma müdürlüğü yaptı. Ailesinin isteği ile Edirne’ye döndü ve Kapıkule’de Bel-Tur Anonim şirketinde üç yıl genel müdürlük yaptı. Bosna savaşının çıkması ile Kapıkule’de işler durunca, rahmetli kardeşi ile beraber büfede çalışmaya başladı. Daha sonra Arasta fırınının olduğu yerde bir lahmacun dükkanı açtı. Biraz lahmacun-pide sattı. Sonra kardeşinin açtığı kömürcülük şirketinde çalışmaya devam etti. Daha sonra kömür şirketini aldı ve o günden bugüne kömür işi ile meşgul oldu. Geçtiğimiz yıl da Bedesten çarşısının arkasında Saray Restoran isimli bir işletme açtı. Hem lokantayı işletiyor, hem de kömür işini devam ettiriyor. Bir oğlum, bir kızım var. Kızım Kanada Toronto Üniversitesi mezunu. On yıl kadar Kanada’da çalıştıktan sonra, Esra Albayrak’ın yönetim kurulunda olduğu Nun okullarında insan kaynaklarında çalışıyor. Oğlu da Sabancı Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdi. Şu anda da Medipol Üniversitesi’nde Master yapıyor.
► Kısa süre sürpriz aday olarak Edirne Milletvekilliği yaptınız. Siyasi hayatınızdan bahseder misiniz?

Şemsettin Emir: 42 yıldır siyasetin içindeyim. Liseyi bitirdikten sonra arkadaşlarım ile birlikte Milli Türk Talebe birliğini kurduk. Burada olduğum süre içerisinde Milli Türk Talebe birliği başkanlığını yaptım. Daha sonra Akıncılar teşkilatında görev aldım. İstanbul’dan Edirne’ye döndüğüm zaman Refah Partisi’nde il başkan yardımcılığı yaptım. Refah Partisinde Edirne Milletvekili adayı gösterildim. Ak Parti kurulduktan sonra da belediye başkanı adayı ve milletvekili aday adayı oldum. 2007 senesinde de 4.sıradan aday gösterildim. 2015 Haziran ayında da Edirne’den birinci sırada aday gösterilerek Edirne’yi mecliste temsil ettim. O dönemde Ak Parti tek başına iktidar olamadığı için ve koalisyon şartları da oluşmadığı için Kasım ayında tekrar bir seçim oldu. Bu seçimde birinci sıradan değerlendirilmedim. Şu anda önümüzde yerel seçimler var. Siyasi birikimimiz ve altyapımız ile göreve her zaman hazırız. Eğer anketlerden bize yönelik bir teveccüh çıkarsa, Edirne halkı isterse, genel merkezimiz ve genel başkanımız takdir ederse, aday olup, Edirne için çalışmaya hazırız. Bunun için gerekli birikim, tecrübe ve altyapımız mevcut.
Edirne’de yıllardır hem esnaflık yapıyorsunuz hem de bilfiil siyasetin içerisindesiniz. Bir esnaf ve siyasetçi gözü ile Edirne’de gördüğünüz eksikler nelerdir? Gördüğünüz eksiklere dair çözüm önerileriniz var mı?

Şemsettin Emir: Dünya’da metre kareye düşen tarihi eser sayısı bakımından Edirne, Floransa’dan sonra ikinci sırada. Bu tarih bilhassa Osmanlı tarihi. Osmanlı’nın mirası üzerinde oturuyoruz. Edirne, Türk milletinin vicdanında her daim payitaht olarak kalacak. Sultan II. Mehmet, namı diğer Fatih, bizim hemşerimiz. İstanbul’un fethi burada başlamış. Bu şehrin bir ruhu var. Belediye başkanı olacak kişinin Edirne şehrin ruhunu önce anlaması, sonra hazmetmesi, sonra da onu yaşatmak için elinden geleni yapması gerekiyor. Bu 600 yıllık bir ruhtur. Edirne bu ruhu yaşatmazsa, beton yığınından müteşekkil, ruhsuz bir şehir haline gelir. 17 yıllık iktidarımız içerisinde, vakıflar büyük çalışmalar yaptı ve bilhassa Osmanlı eserlerini yenilediler. Edirne’de tarihi açıdan yapılan çalışmalardan nasibini fazlasıyla aldı. Vakıflar burada da çok ciddi çalışmalar yaptılar. Edirne’nin bir turizm kenti olduğundan bahsediyoruz. Tamam; ama turizme ne kadar hazırız? 150.000 nüfusumuz var. Buradan yola çıkarak Edirne halkı, şehrinde ağır sanayi istemiyor. Edirne’nin bir Çorlu olmasından endişe ediyorlar. Çünkü Edirne’ye Çorlu gibi ağır sanayi girerse, nüfus artacak, Edirne’ye göç başlayacak ve şehirde güvenlik sorunları ortaya çıkacak. Halkımız haksız mı? Ben bu yaklaşımlarını son derece haklı buluyorum. Etrafıma baktığımda üniversite mezunu birçok işsiz Edirneli görüyorum. Edirne’de iş bulamadıkları için, istihdam edilemedikleri için ya İstanbul’a ya yurt dışına çıkıyorlar. Biz Edirne’nin çocuklarını istihdam etmekten aciz durumdayız. Artık ulaşım imkânları o kadar gelişti ki, Edirne İstanbul’un bir köyü sayılır. Hele ki hızlı tren projesi nihayete erdiği zaman mesafeler çok kısalacak. Zaten internet çağında zihinlerdeki mesafeler kısaldı. Dünya adeta global bir köy haline geldi. Bunun Türkiye ölçeğine baktığımızda da durum farklı değil. Bu yüzden Edirne’yi Türkiye’ye entegre edecek bir yerel yönetim siyasetine ihtiyaç var. Edirne insanına birçok konudan şikâyet ediyor. Akşamları trafik sıkışıyor, araçlarımızı park edecek yer bulamıyoruz, yağmur yağdığında yollar rezil bir hale geliyor, altyapı yok, üst yapı yok, tarihi eserlere gereken önem verilmiyor… Bu düşüncelerin de haksızlar mı? Sonuna kadar haklılar ama bunu değiştirmek onların elinde. Her dönem aynı sorunlardan şikâyet edip, yine her dönem aynı yerel yönetimi iktidara taşıyorlar. Şikâyetler makul ama çözüm Edirne halkında. Anadolu’dan misafirlerimiz geldiğinde, Edirne için şunları söylüyorlar: ‘’ Biz buraya beş sene önce geldik. Bu şehirde beş yıldır hiçbir şey değişmemiş’’ Derme-çatma yapılaşma, çarpık kentleşme ve çevre kirliliği şehrimizi anlatan kavramlar haline geldi. Binevler bölgesinde aynı anda beş tane baca tüttüğü zaman, büyük bir zehir bulutu ortaya çıkıyor. Bunun da en büyük sebebi hava akımının olmaması. Çöpler zamanında toplanmıyor, altyapı sorunları ile alakalı konuşmaya zaten gerek yok. 25 yıldır Edirne’yi CHP zihniyeti yönetiyor. Ama sorunlar aynı. Bu şartlarda halkımızın tercihlerini anlamak mümkün değil. Şehrimizde ETUS denen şirketin tekeline bırakılmış bir ulaşım düzeni kurulmuş. Bir kişi, 3 TL. Kaç km yol gidiyoruz da bir kişi 3 TL oluyor? Tekelleşmiş düzenle bu kadar olur. Rekabet olacak ki hem kalite gelsin, hem ucuzluk gelsin. Aynı durum Otogar için de geçerli. Rakip yok, aynı firma otogarda cirit atıyor. Orayı da aynı yerel yönetim zihniyeti tekelleşme yarattı. Öğrenciler, devletin verdiği 400 TL ile geçinirken, siz nasıl olur da ulaşımı bu kadar pahalı yaparsınız? 150.000 kişilik nüfusumuz var, 25 yılda ulaşım sorununu çözemedik. Kakava Şenliklerinde biz de restoran olarak, il dışından gelen misafirlerimize hizmet verdiğimiz için gözlem yaptık. İnsanlar tuvalet bulamamaktan şikâyet ettiler. Bu durumun vahametini çok iyi anlatan bir örnek. Bu şartlar altında insanlar bir gelir, iki gelir. Üçüncüye gelmez. Kaçan turisti getirmek kolay değildir. Edirne’ye turist gelsin deyip duruyoruz. Tamam;  gelsin de, altyapı problemleri ortada duruyor. Buraya dışarıdan 50 tane otobüs gelse, hangi birini, nereye park edeceksiniz? Daha da önemlisi bu insanlara rehber bulamıyorsunuz, tuvalet bulamıyorsunuz, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsunuz. Bu sorunun çözümü belli. Edirne içinden, yerel rehber yetiştireceksiniz. Edirne’de 20 tane alan rehberi bulunamaz mı? Yetiştirilemez mi?
Meriç ve Tunca nehirlerinin durumu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Şemsettin Emir: Dünya’da içinden nehir geçen bir sürü şehir var. Türkiye’de de Eskişehir örneği var. Porsuk çayı, Eskişehir içinden geçiyor. Meriç ve Tunca’nın özelliği ise çok farklı. Dünya’daki birçok şehrin içinden nehir geçer ama Meriç ve Tunca nehirleri, Edirne’deki konumları itibariyle, şehri kucaklamaları itibariyle çok özel nehirler. Biz bunun kıymetini maalesef bilmiyoruz. DSİ bölgede kendi başına çalışmalar yapıyor, nehir yatakları genişliyor, temizleme faaliyeti yapılıyor ama çalışmalar çok yetersiz ve az. Hal böyle iken Edirne’yi seven, Edirne delisi, Edirne’nin sorunları hakkında dertli ve çözmeye gayretli bir belediye başkanı nehir sorununu da çok kolay biçimde çözer. Bizim belediye başkanımız suskun Edirne’nin gür sesi olmak zorundadır. Belediye başkanlığı zengin olma makamı değildir, köşeyi dönme makamı değildir. Halkımıza sesleniyorum, her kim ki bu makamları köşeyi dönme makamı olarak kullanıyorsa, Ak Partili de olsa ona oy vermeyin. Bu iş aşk işidir. Aşkla yürüyen dünyayı sırtında taşır, aşksız yürüyen kimse ceset gibidir, yalnızca bir kalıp taşır. 
Edirne’deki park sorunundan sıkça bahsettiniz. Otopark sorununu çözmek için neler yapılabilir?
Şemsettin Emir:  Bir defa Selimiye meydanının etrafını açmak gerek. Orayı yemyeşil yapmak gerekiyor ve oradan park alanı yaratmak gerekiyor. İstimlak yapılmak suretiyle bu sorun çözülebilir. Camilerin etrafında büyük park alanları, yeşil alanlar oluşturulmalı. Eğer bahsettiğim bölgeler yeşil alan ve park alanı yapılırsa, camilerin önü ve arkası temizlenirse, istemediğiniz kadar otopark alanı yaratırsınız. Park yerleri şehir içinde de olmak zorunda değil. Şehir dışına büyük park alanları yapılabilir. Edirne’ye dışarıdan gelen misafirlerimiz otobüslerini buraya park edebilir. Otopark yapılacak bölgeye, sosyal tesisler, küçük alışveriş merkezleri yapılır. Edirne’yi gezmeden önce dinlenmeleri için. En önemlisi şehir dışındaki alandan şehir merkezine misafirlerimizi taşıyacak küçük minibüsler ile misafirlerimiz rahat ettirilir. Misafirlerimiz belirli merkezlerde bırakılır ve yürüme mesafesi olan her yerde rahatça gezerler. Bu noktada Selimiye Cami, Eski Cami ve Üç Şerefeli Cami gibi alanların etrafındaki işletmelerin lağvedilip, trafiğe kapatılması gerektiğini ve büyük bir meydan yapılması gerektiğini düşünüyorum. O bölge Saraçlar gibi bir yürüyüş alanı haline getirilmeli. Aklıma gelmişken Bedesten çarşısındaki sorunlardan da bahsedeyim. Oradaki bazı işletmeleri değiştirmek gerek. Edirne tarihini, kültürü yansıtan ve Edirne şehrini anlatan, hitap eden dükkânlardan müteşekkil bir alışveriş noktası oluşturmak zorundayız. Bu çarşıda Edirne’yi tanıtan ürünler olmalı. Diğer işletmeler ne olacak derseniz. Onun da çözümü basit: peynircileri, lokum satanları, süpürgecileri bir yere toplarsın, sorun çözülür.  Yine aynı yere geliyoruz. Bu işin çözümü Edirne halkında. Bu çözümleri hayata geçirmek için para lazım. Edirne halkı yanlıştan dönerek, Ak Parti’ye yerel seçimlerde şans vermeli. Eğer verirlerse, Edirne belediyesi, hazineden alacağı yardımlar ile şehrimizi eski ruhuna kavuşturacak ve hak ettiği yerlere getirecektir.
Edirne’nin Kaleiçi bölgesi hakkında neler söylersiniz?
Şemsettin Emir: Çözüm belli… Belediye, Turizm Bakanlığı ile iş birliği yaparak, metruk binaları sahiplerinden satın alırsa sorun çözülür. Aslına uygun hale getirilen binalar, 5 yıllığına, 10 yıllığına müteşebbislere verilerek bu sorun çözülür. Bu tarihi evler de butik hotel, restoran, kafe ya da eğlence merkezlerine dönüştürülerek gayet güzel kullanılabilir. Safranbolu evleri ile meşhur olmuş. Bizim neyimiz eksik? Evlerimiz mimari açıdan çok daha güzel ve çok daha fazla. Neden biz Kaleiçi bölgesini Safranbolu yapmayalım. Bakın, o bölge trafiğe kapatılırsa, betonarme binalar yıkılırsa ve Kaleiçi tarihi ev, konaklardan müteşekkil bir yer haline gelirse Edirne’de turizm ve reklam iki kat artar. O bölgeye Edirne’yi tanıtan ürünler satan işletmeler koyarsınız, Edirne tanıtım stantları koyarsınız ve zenginleştirirsiniz. Bunlar yapılırsa dizi-film şirketleri, yapımcılar, Edirne’de proje yapmak için sıraya girerler. Böyle bir durumda şehrin turizm gelirlerinin ne noktalara varacağını hayal edebiliyor musunuz?
Türk Milliyetçiliği deyince aklınıza ne geliyor? Bize Türk Milliyetçiliği kavramını tanımlar mısınız?
Şemsettin Emir: Herkes kendi kavmi ile övünebilir. Ancak kavmiyetçilik sıkıntılı bir durumdur. Bizleri Allah, Türk olarak yaratmış. Bununla gurur duyuyoruz ama Türk Milliyetçiliğinin de etnik boyutta yapılmasına karşıyız.  Bununla beraber Türkiye’de yaşayan herkesin, etnik kimliği ne olursa olsun Türk Milliyetçisi olması gerektiğini düşünüyorum. Düsturumuz şudur: ‘’Vatan sevgisi imandandır.’’

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder