28 Ağustos 2018 Salı

Fevzi Pekcanlı, eksiği ile fazlası ile Edirne'yi anlattı bütün kurumlar aynı masada toplanınca başarılamayacak şeyin olmadığına dikkat çekti ”15 Temmuz'da biz bir arada idik” dedi.

Fevzi Pekcanlı, eksiği ile fazlası ile Edirne'yi anlattı bütün kurumlar aynı masada toplanınca başarılamayacak şeyin olmadığına dikkat çekti ”15 Temmuz'da biz bir arada idik” dedi.

• Edirne insanı vatanın, milletin, toprağın kıymetini bilir. Türk milliyetçisidir. Bu manada Edirne’yi daha iyi noktalara getirmek bizim boynumuzun borcu. Komşu ülkelerden alış veriş için Edirne’ye gelecek kişiler gümrüklerde sıkıntı çekecekleri için gelmiyor. Yetkililer gümrüklerde bu kişilere özel bir peron açarak sorunu çözebilir. Edirne’de alt yapı sorunu var. Daha doğrusu Edirne’nin alt yapısı yok. Recep başkan bu riski alacağını beyan etti. Yapacağız. Biz insanlara söz verdik, bu kentin bütün altyapısı değişecek. Meriç yatağı temizlenirken, Karaağaç’taki kanala gerek olmadığı kanaatindeyim. Ki şunu da ifade edeyim, Meriç’in doğal güzelliği de ortadan kalktı. Edirneliler için üzülüyoruz. DSİ tek başına karar alıyor, uyguluyor. Herkes buna uymak zorunda kalıyor. Böyle olmamalı. Karaağaç ulaşımına alternatif olarak teleferik, hafif raylı sistemli ulaşım araçları yapılmak suretiyle Karaağaç bölgesine giden güzergâhta güzel bir proje geliştirilebilir. Kaleiçi semtini Alaçatı gibi bir yer yapmak zorundayız. TOKİ gibi büyük kurumlar taşın altına elini koymalı.

• Fevzi Pekcanlı, Edirne’de ticaretle uğraşan, 22 yıldır CHP’de aktif siyaset yapan bir Edirneli. Mustafa Pekcanlı’ın oğlu, 9 yıl boyunca Trakya TV’de ve İstanbul’da Kanal Türk’te çalıştı. Daha sonra da basın yayın sektörüne noktayı koyarak madeni yağ işine girdi, Edirne Sanayi sitesinde iş yeri var. Atatürk hayrını, Türk Milliyetçisi yapısı ve yardımsever kişiliği ile tanınıyor.

Milliyetçilik Size Göre Nedir? Tanımlar mısınız?
Fevzi Pekcanlı: Misakı Milli sınırları içerisinde, bütün değerlerimize sahip çıkmaktır milliyetçilik. Milliyetçilik bu ülkenin bütün değerlerine öncelikle sahip çıkmaktır. Yerli ve milli söylemi çok güzel bir söylem ama milliyetçilik manasında bu söylemi ne kadar yerine getirebiliyoruz sorusunu sorduğumuzda, tartışılır. Son zamanlarda yaşanan olaylar yüzünden CHP’li kimselerin şehit cenazelerine alınmaması bile gündeme geldi. Irak’ın kuzeyinde askerlik yapmış birisi olarak çok şükür ki bunu yaşamadım. Diyeceğim o ki bütün CHP’lilerin yapılan birtakım yanlışlar yüzünden ötekileştirilmesine üzülüyorum. Bizler özünde Türk milliyetçiliği olan insanlarız. CHP’nin altı ilkesinden birisi zaten milliyetçiliktir. Milliyetçilik biraz da vergini ödemektir. Yurt dışına kendi ürettiğimiz malı ihraç edebilmektir. Ailem Balkan göçmeni. Dedelerimiz evini, barkını, tarlasını, tezeğini bırakıp, Edirne’ye göç etmişler. Göçe zorlanmış, toprağından koparılmış, çok acı çekmiş Balkan göçmeni Türkler olarak bayrağımızın, toprağımızın kıymetini çok iyi biliyoruz.
Bir Partinin Edirne İl Başkanı Olarak Değil De, Fevzi Pekçanlı Olarak, Edirne’nin Sorunları İle İlgili Neler Söylemek İstersiniz? Bu Sorunlara Yönelik Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Fevzi Pekcanlı: Dört tane sınır kapısı olan bir kentte yaşıyoruz ama bunun avantajından özellikle ticari açıdan yeteri kadar faydalanamıyoruz. Şu an Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın; özellikle Almanya’da yaşayanların geri dönüşleri sürüyor, ticaretin tam da hareketli olması gereken zaman. Komşu ülkelerden alış veriş için Edirne’ye gelecek kişiler gümrüklerde sıkıntı çekecekleri için gelmiyor. Yetkililer gümrüklerde bu kişilere özel bir peron açarak bu sorunu çözebilir. Lakin yıllardır herhangi bir çözüm üretildiğini görmedik. Her türlü malın iyisi ve makul ücretlisi Edirne’de var ama bunları dışarıya satmakta ve dışarıdan gelen insanlara ‘pazarlamak’ noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Edirne dışarıya yeteri kadar mal satamadığı için, ticaret yapmadığı için kapalı kalıyor. Sanayi Odası yöneticilerinden bu hususta çok daha farklı projeler bekliyorum. Projeler yapıyor olabilirler ama bize yansıtamıyorlar. Euro 7 lira civarında seyrederken, bundan istifade etmek zorundayız. Ülkeler ile ikili ilişkiler kurmak suretiyle, bizzat Edirne’deki kurumların önayak olması ile bu işi yapmak çok kolay. Yunanistan ile aramızda yaşanan asker krizi de Edirne’yi ciddi manada etkiledi. Pek tabi bu ülkeler arasında diplomatik bir sorun ancak biz yine Edirne’deki kurumları ve şehrin ileri gelenlerini kullanarak bir kamuoyu yaratabilir, Yunan halkın Edirne’ye gelmesini sağlayabilirdik. Devletlerarasındaki sorun bizim turizmimize balta vurdu.
Edirne insanı vatanın, milletin, toprağın kıymetini bilir. Türk milliyetçisidir. Bu manada Edirne’yi daha iyi noktalara getirmek bizim boynumuzun borcu. Referandum yaptığımız için çok eleştirildik ama Belediye başkanımız referandum yaptıktan sonra bu şehrin insanı, Edirne’de altyapı sorunu olduğu hatırladı ve bu sorunlara kafa yormaya başladı. Altyapı problemi elbette var. Yağmur yağdığında bunu çok net biçimde görüyoruz. Ancak yağmur yağdıktan sonra yapılan eleştiriler de çok mantıklı değil. O işte ihale sürecinde büyük sıkıntılar yaşadık. Nihayetinde bugün gelinen noktada bugün yarın kazma vurulacak. Yerel seçimlerden önce altyapı çalışması olur mu? Diye soruyorlar. Recep başkan bu riski alacağını beyan etti. Yapacağız. Biz insanlara söz verdik, bu kentin bütün altyapısı değişecek.
Katı atık bertaraf tesisi ve yeni çöplüğümüzü faaliyete geçirdik. Oradan yakın zamanda enerji üretildiğini göreceğiz. Düne kadar içtiğimiz su Süloğlu’ndan geliyordu. DSİ ile protokol yaparak, parasını belediye ödemek şartıyla, 58 km öteden Kayalı barajından Edirne’ye su getirdik. Ancak altyapıdaki sorun, daha doğrusu suyun geldiği boruların durumu yüzünden tam manasıyla sağlıklı su dolaşımı yapamıyoruz. İnşallah yakın zamanda temeli atacağız ve altyapımızı yapacağız.
Belediye meclisimiz bütün siyasi partilerin katılımı ile mevzu bahis Edirne ve Türkiye olunca bir araya gelebiliyor, bir arada durabiliyoruz. Biz bunu 15 Temmuz sürecinde de yaşadık. Sayın valimizin koordinatörlüğünde CHP’liler, Ak Parti’liler, MHP’liler ve diğer siyasi partiler ile birlikte hareket edebildi. Çünkü mevzu memleketimizdi. 15 Temmuz’dan sonra da şehir için yapılacak her şeyde bir araya gelmeyi öğrendik. Bütün siyasi partiler, Edirne’nin sorunlarını bir araya gelip, konuşabiliyoruz. Ortak çözüm yöntemleri arıyoruz. Bu bile büyük bir mutluluk kaynağı hepimiz için. Bütün kurumlar Edirne için aynı masaya toplanınca çözülemeyecek sorun yoktur.
Karaağaç ile alakalı da birkaç şey söylemek isterim. Meriç yatağı temizlenirken, Karaağaç’taki kanala gerek olmadığı kanaatindeyim. Ki şunu da ifadeyim, Meriç’in doğal güzelliği de ortadan kalktı gibime geliyor. Temizlenme çalışması bittiğinde sonucunu hep birlikte göreceğiz. Tarihi köprülerin durumu ortada. Tadilat görüyor ama bir türlü yeteri kadar iyileştirilemiyor. 8-9 yıl önce tadilat gören köprüler, hala tam manasıyla iyileştirilemedi. Karaağaç bölgesine giderken bu köprülerden geçmek Edirne ve Edirne’ye gelenler için çok özeldir. Yıllardır bu sorunu çözemedik. Karaağaca gitmek zaten sorundu, şimdi yeni yol düzenlemesi ile birlikte yolun tek şerit geçiş verilmesi ile dönmek de sorun oluyor. O mahallede onlarca işletme var. Aldığımız bir yanlış karar, oradaki işletme sahiplerinin evine ekmek götürememesi demek. Oradaki insanların hepsi kendi çocuğumuz. Edirneliler için üzülüyoruz. DSİ tek başına karar alıyor, uyguluyor. Herkes buna uymak zorunda kalıyor. Böyle olmamalı. Mühim kararlar verilirken, Edirne’nin bütün kurumlarına danışmak gerekiyor. Bunun yanında alternatif olarak teleferik, hafif raylı sistemli ulaşım araçları yapılmak suretiyle Karaağaç bölgesine giden güzergâhta güzel bir proje geliştirilebilir.
Otopark sorunu olduğunun da farkındayız. Özellikle dışarıdan gelen kafilelerin otobüslerinin park edilmesinde sıkıntılar yaşanıyor. Turistler de bundan olumsuz manada etkileniyorlar. Edirne için eksi puan yazıyor, bunun da farkındayız. Terminal şeklinde geniş bir alanı sırf bu iş için tesis etmek zorundayız. Alternatif olarak Süloğlu, Havsa gibi yakın ilçelere de turizm otogarları yapılabilir. Kakava Şenliklerinde yaklaşık 70 bin turist ağırladık. Burada Sarayiçi bölgesindeki bir alanı kullanarak sorunu çözmüştük. Yine aynı alternatif yöntemleri üretmek zorundayız. Yunanistan ve Bulgaristan gelen kafileler, Selimiye Camii bölgesine geldikleri zaman otopark sorunu yaşıyor. Selimiye Camii’nin arkasında sergilenmeye başlanan örnek mezar taşlarından sonra oradaki araç park yeri de ortadan kalkmış oldu. Selimiye’nin arkasındaki o örnek mezar taşlarını çok gereksiz buluyorum. Otopark sorunumuz ikiye katlandı. O temsili mezar taşları başka bir bölgeye de yapılabilirdi. O bölge geçici de olsa, belirli günlerde otopark olarak kullanılabilirdi. Saraçhane tarafında da otopark yapılabilecek çok mantıklı yerler var.
Kaleiçi hakkında da bir şeyler söylemek isterim. Kaleiçi semtini Alaçatı gibi bir yer yapmak zorundayız. Ciğercilerin olduğu bölüm, komple aşağıya kadar trafiğe kapatılmalı. Tarihi konaklar restore edilmeli, kafe, restoran, eğlence merkezi olarak kullanılmalı. Çevresi mezbelelik, sağı solu araba olan tarihi konaklar görmek bizleri üzüyor. Edirne’ye gelen turistler açısından da kötü bir görüntü. Şehrimizi kötü tanıtıyoruz. TOKİ Edirne'nin Kaleiçi semtinde ki evlerin restorasyonu noktasında elini taşın altına koyabilir. Hatta bildiğim kadarıyla konakları restore etmek isteyen müteşebbislere kolaylıklar da sağlamaktalar. Yine valilik bu işi yapmaya hazır insanlara yardımcı olmaya çalışıyor ama gelin görün ki Vakıflar Bölge Müdürlüğü sorun çıkartıyor. Prosedürler uzatılarak, insanların yıldırılıyor.

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Türkiye’mizin oldukça sıkıntılı, bir o kadar da ağır sorunlarla pençeleştiği bir dönemde mübarek Kurban Bayramına ulaşmış bulunuyoruz. Birlik beraberlik içinde tüm vatandaşlarımızın ve Türk-İslam aleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, yapılan ibadetlerinin Yüce Allah nezdinde kabul ve makbul olmasını yürekten temenni ediyoruz. Selma & Cengiz Gültekin

       
Türkiye’mizin oldukça sıkıntılı, bir o kadar da ağır sorunlarla pençeleştiği bir dönemde mübarek Kurban Bayramına ulaşmış bulunuyoruz. Birlik beraberlik içinde tüm vatandaşlarımızın ve Türk-İslam aleminin Kurban Bayramı’nı tebrik ediyor, yapılan ibadetlerinin Yüce Allah nezdinde kabul ve makbul olmasını yürekten temenni ediyoruz.
· ЧЕСТИТ КУРБАН БАЙРАМ БЪДЕТЕ ЩАСТЛИВИ
· Χρόνια Πολλά για το Κουρμπαν Μπαριαμ


                                                                                                Selma & Cengiz
                                                                                                      Gültekin

17 Ağustos 2018 Cuma

DOLARA İNAT SEYİR DÜRBÜNÜ 12.500 TL

DOLARA İNAT SEYİR DÜRBÜNÜ 12.500 TL

TEKNİK ÖZELLİKLER





Seyir Dürbünü  YÜKSEKLİK: 162 cm
Seyir Dürbünü AĞIRLIK: 78 kg     
Seyir Dürbünü BÜYÜTME ORANI: 12 kat (1000 metreyi 80 metre mesafeye indirir)
Seyir Dürbünü Mercek Markası: Steiner Germany
Seyir Dürbünü ÜST KAİDESİ: sağa ve sola 250 derece dönebilen, aşağı ve yukarıya doğru 80 derece oynayabilen.
Seyir Dürbünü MADENİ 1 TL İLE ÇALIŞIR (istenilen her para birimine, ebadına veya jetona göre ayarlanabilir) ve özel üretilen Seyir Dürbünü Patentli Para mekanizmasından dolayı para harici atılan cisimlerde herhangi bir tıkanma oluşmaz ve seyirci mağdur edilmez.
 SEYİR DÜRBÜNÜ
 
Seyir Dürbünü PARA KASASININ KAPASİTESİ: 4500 Adet
Seyir Dürbünü ZAMANLAMA ÜNİTESİ 0,30 dk. İle 5 dk. arası ayarlanabilir standart olarak 1,5 dk kullanılmaktadır
Seyir Dürbünü NUMARATÖR (Ürüne atılan Para adetini kontrol edebilmek için)
Seyir Dürbünü ÜRÜNÜN TAMAMI PASLANMAZ ÇELİKTEN ÜRETİLMİŞTİR KROM GÖRÜNÜMÜNDEDİR VE HER TÜRLÜ HAVA ŞARTLARINA SON DERECE DAYANIKLIDIR
Seyir Dürbünü GÜÇ KAYNAĞI: Şarj edilebilir 9A 12 V AKÜ ile çalışır, (yaklaşık bir şarj ile 6000 kontur kullanılabilir) 2 adet güç kaynağı eksta yanında verilecektir
Seyir Dürbünü ÇOCUKLAR İÇİN AYAK BASAMAĞI
Seyir Dürbünü KALE ÇELİK KAPI KİLİT SİSTEMİ İLE KASASI MUHAFAZA OLUR 

OTOMOBİL İLE TAKAS OLUR DÜRBÜNÜ İKİ SENE ÖNCE 4,200 DOLARA ALMIŞTIM. TOPLAM 3 AY KULLANDIM.

SEYİR DÜRBÜNÜ 12.500 TLCENGİZ GÜLTEKİN İRTİBAT TELEFONU: 0544 801 01 77

16 Ağustos 2018 Perşembe

Sınır Ötesi Gazetesi 18 Temmuz 2018, Yıl 10, Sayı 327, Sayfalar 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10

Sınır Ötesi Gazetesi 18 Temmuz 2018, Yıl 10, Sayı 327, Sayfalar 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10
Sayfa 1

Sayfa 2

Sayfa 3

Sayfa 4

Sayfa 5

Sayfa 6

Sayfa 7

Sayfa 8

Sayfa 9

Sayfa 10

14 Ağustos 2018 Salı

Oğuzhan Acar: “Edirne’de temel altyapı sorunlarına bile çözüm bulamayan yetkisiz yetkililer var. Bununla birlikte Edirne’nin en işlek yerlerinde hemen göze çarpan otopark, tuvalet gibi temel ihtiyaç sınıfında olan sorunlar mevcut. Bunlar hallolmadan turizm ile alakalı meseleleri zaten çözemeyiz.”


Oğuzhan Acar: “Edirne’de temel altyapı sorunlarına bile çözüm bulamayan yetkisiz yetkililer var. Bununla birlikte Edirne’nin en işlek yerlerinde hemen göze çarpan otopark, tuvalet gibi temel ihtiyaç sınıfında olan sorunlar mevcut. Bunlar hallolmadan turizm ile alakalı meseleleri zaten çözemeyiz.”

• Oğuzhan Acar, Doğma büyüme Edirne’li. Babası İrfan Acar yıllarca Anavatan Partisi Edirne yönetimlerinde görev aldı ve Edirne’ye hizmet etti. Sanayinin sayılı esnaflarından Burandacı Fikret amcanın yanında yetişti. Çalışmayı, vatanını, bayrağını seven Türk Milliyetçisi bir delikanlı.

Doğma Büyüme Edirneli Birisi Olarak Edirne’yi Nasıl Değerlendirirsiniz? Edirne’nin Daha İyi Olması İçin Neler Yapılabilir?
Oğuzhan Acar:  Bir defa yolların durumundan bütün esnaf gibi ben de rahatsızım. Gerekli mercilere şikâyetlerimizi iletmemize karşın sonuç alamıyoruz. Her yer çukur. Araçlarımız yolların durumundan büyük zarar görüyor. Edirne’de temel altyapı sorunlarına bile çözüm bulamayan yetkisiz yetkililer var. Düşünün devamlı surette su sıkıntısı yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde öylesine ciddi bir su sıkıntısı yaşadık ki üç gün boyunca sanayide sular akmadı. Sanayide esnaflık yapan herkes bundan büyük zarar gördü. Bununla birlikte Edirne’nin en işlek yerlerinde hemen göze çarpan otopark, tuvalet gibi temel ihtiyaç sınıfında olan sorunlar mevcut. Bunlar hallolmadan turizm ile alakalı meseleleri zaten çözemeyiz. Bu iş bir döngü. Ben sanayide tente işi yapıyorum. Benim kazanmam için bakkalın, lokantanın turizmden kazanması lazım ki bu kazanç bana dönsün. Demek ki turizm benim işimi de direkt olarak etkiliyor. Ama temel altyapı problemleri yerinde saydığı müddetçe turizmden kazanması gereken esnaf da bizler de yerimizde sayacağız. Turizmin altın kelimesi tanıtımdır. Şu sıralar ‘’Almancı’’ diye tabir ettiğimiz ciddi bir kitle Kapıkule üzerinden güzel ülkemize giriş yapıyor. Bunları Edirne’ye çekemiyoruz. Çünkü Kapıkule’den giren insanlar Edirne’nin bir giriş kapısı ile karşılaşmıyorlar. Edirne’yi tanıtan büyük afişler ile karşılaşmıyorlar. O yüzden şehrimize uğramadan transit geçiyorlar. Edirne Ticaret ve Sanayi Odası geçtiğimiz günlerde Kapıkule’de stant açtı. Edirne’nin tanıtımını yaptılar. Ancak maalesef bu stant çalışması yetersiz. Çok daha fazla tanıtım, çok daha fazla stant ihtiyacı olduğu hissediliyor.
Sanayi’de Oğuz Tente İsimli Dükkânınızda Vatandaşa Hizmet Veriyorsunuz. Yaptığınız İşe Talep Nasıl?
Oğuzhan Acar: Güneş olduğu sürece bize her zaman iş var. Ben Edirne’nin ünlü ustalarından Fikret Saraç’ın yanında yetiştim. Ondan bu işle alakalı çok şey öğrendim. Ondan öğrendiklerim sayesinde özellikle Saraçlar Caddesindeki esnaflardan çok müşterim oldu. Turizmin gelişmesi işlerimizi arttıracaktır, az önce de söylediğim gibi. Yine de çok şükür işimizi döndürecek kadar kazanıyoruz.

Alaedin Candan: "Edirne'de Otopark sorununa çözüm bulmaktan aciz bir yapı ile karşı karşıyayız. Turistlerin ihtiyaçlarına yeteri kadar cevap veremiyoruz. Edirne’de insanlara çalışma alanı yaratmaktan, istihdam etmekten aciz bir yönetim var. Berberler odası da işsizliğe çözüm bulacak, insanlara mesleğimizi öğretecek bir çalışma yapmıyor. Bir yağmur yağsa, yollar çöküyor. Dere gibi oluyor bütün yollar. Bırakın arabayı, insanlar bile karşıdan karşıya geçemiyorlar. Bunu gören belediye mensupları hiç mi utanmıyorlar mı? Gölet bölgesine yakın oturuyorum. Ortalık çerçöpten geçilmiyor. Daha önemlisi daha fazla turist çekmemiz çok kolay olacaktır. Esnaf ve belediye kendine çekidüzen vermez ise, esnaf eğitilmez ise buraya turist çekemeyiz."


Alaedin Candan: "Edirne'de Otopark sorununa çözüm bulmaktan aciz bir yapı ile karşı karşıyayız. Turistlerin ihtiyaçlarına yeteri kadar cevap veremiyoruz. Edirne’de insanlara çalışma alanı yaratmaktan, istihdam etmekten aciz bir yönetim var. Berberler odası da işsizliğe çözüm bulacak, insanlara mesleğimizi öğretecek bir çalışma yapmıyor. Bir yağmur yağsa, yollar çöküyor. Dere gibi oluyor bütün yollar. Bırakın arabayı, insanlar bile karşıdan karşıya geçemiyorlar. Bunu gören belediye mensupları hiç mi utanmıyorlar mı? Gölet bölgesine yakın oturuyorum. Ortalık çerçöpten geçilmiyor. Daha önemlisi daha fazla turist çekmemiz çok kolay olacaktır. Esnaf ve belediye kendine çeki düzen vermez ise, esnaf eğitilmez ise buraya turist çekemeyiz."

• Berber Alaedin Candan, Edirne Lalapaşa Kavaklı köyü doğumlu. 40 yıldır Edirne merkezde yaşıyor. 90’lı yıllarda büyükbaş hayvancılık ile uğraştı.  Hala çiftçilik ile uğraşıyor. Karaağaç’ta meyve bahçesi var. Meyve bahçesine sevgi katarak ilgileniyor, üretim yapıyor. Cumhuriyet Polis Merkezi Amirliği’nin arka tarafında ki Candan Erkek Kuaförü’nde iki oğlu ile beraber çalışıyor. Önce Edirne’ye sonra da kendilerine fayda sağlamak için çalışmaya devam ettiğini belirtiyor.

Bir Edirne Yaşayanı Olarak Edirne’nin Eksikleri Hakkında Neler Söylemek İstersiniz?
Alaedin Candan: Edirne’de temel sorunlara bile çözüm bulunamıyor. Pikniğe gidiyorsun, arabaya park edecek yer yok. Düğün salonuna gidiyorsun, arabayı park edecek yer bulamıyorsun. Otopark sorununa çözüm bulmaktan aciz bir yapı ile karşı karşıyayız. Misafirimiz geliyor, Saraçlar Caddesine çıkalım diyoruz. Araç park edecek yer bulamıyoruz. Bununla birlikte Edirne’ye daha fazla restoran, daha fazla eğlence alanı, daha fazla kafe yapmak gerektiğini düşünüyorum. Ne Sarayiçi, ne Söğütlük bölgesinde doğru düzgün park yeri yok, tuvalet yeri yok… Piknik alanları çer çöp pislik içerisinde, düzenleme yapılmıyor. Turistlerin ihtiyaçlarına yeteri kadar cevap veremiyoruz. Seyyar satıcılar insanları rahatsız ediyor. Zorla bir şeyler satmaya çalışıyorlar. İnsanlar da gezerken rahatsız oluyorlar. Bir daha da gelmek istemiyorlar. Emniyet güçleri ve zabıta bunlara bir çözüm getirmiyor. İnsanları rahatsız etmesini engellemiyorlar. Edirne’de İnsanlara çalışma alanı yaratmaktan, istihdam etmekten aciz bir yönetim var. Kapıkule’de işçi alım ilanları görüyoruz. Babaeski’den işçi alımı yapıyorlar. Soruyorum Edirne’nin köylerinde işe ihtiyacı olan insan yok mu? Kendi meslek grubum ile alakalı da konuşmak isterim. Berberler odası da işsizliğe çözüm bulacak, insanlara mesleğimizi öğretecek bir çalışma yapmıyor. Sadece bizim meslekte değil, birçok meslekte çalışacak genç bir kitle yok, maalesef. Elemansızlık var. Ama gençler bahsettiğim meslek gruplarına yönlendirilmiyor. Bir yağmur yağsa, yollar çöküyor. Dere gibi oluyor bütün yollar. Bırakın arabayı, insanlar bile karşıdan karşıya geçemiyorlar. Bunu gören belediye mensupları hiç mi utanmıyorlar mı? Saraçlar Caddesi başta olmak üzere birçok yer mezbelelik haline gelmiş, ortalık uyuşturucu çekenlerden geçilmiyor. Atlar ortalıkta geziyorlar. Bu manzara Edirne’ye hiç ama hiç yakışmıyor. Bu durumlar Edirne için Utanç kaynağı! Gölet bölgesine yakın oturuyorum. Ortalık çerçöpten geçilmiyor. Her yer çekirdek kabuğu, bira şişesi. İnsanlar gölete yürüyüş için geliyorlar, gezmek, nefes almak için geliyorlar. Bu manzaraya insanlar neden gelsinler?
Edirne’ye Daha Fazla Turist Çekmek İçin Ne Yapmak Gerekiyor?
Alaedin Candan: Bahsettiğim sorunlara çözüm üretilirse Edirne’ye daha fazla turist gelecektir. Altyapı sorunları halledilsin, mezbelelik yerler temizlensin, tarihi konak ve evler restore edilsin, en önemlisi bu şehrin tanıtımı doğru düzgün, ülke genelinde yapılsın bu şehre zaten daha fazla turist gelir. Esnaf arkadaşlarımız da turistlere karşı çok daha fazla hassas davranmak zorunda. Maalesef turistlerden daha fazla para kopartmak için türlü hilelere başvuran esnaf arkadaşlar gördük, görüyoruz. Bu durum Türk insanının ve şehrimizin imajını ciddi manada zedeliyor ve turistleri de kaçırıyor. Turistlere karşı bu tarz yaklaşımları olanlar denetlenip, belediye mensupları tarafından cezaya tabi tutulursa, kaçan turistler şehrimize gelecektir. Daha önemlisi daha fazla turist çekmemiz çok kolay olacaktır. Esnaf ve belediye kendine çeki düzen vermez ise, esnaf eğitilmez ise buraya turist çekemeyiz.

Zekeriya Kayalar: “Ben Edirne’yi sağ kolu kesik bir şehir olarak nitelendiriyorum. Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınır komşuluğunu doğru düzgün değerlendiremiyoruz. Selimiye Cami en çok turist çeken yerimiz ama alt tarafı mezbelelik. Meriç ve Tunca köprülerinin tek şeritli hale getirilmesi ve dönüş yolunun başka bir güzergahtan verilmesi Karaağaç’ı öksüz bıraktı. Geçmiş dönem Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, yersiz ve gereksiz istekleri ile yatırımcıyı bezdirdi. Olan bu şehrin insanına oldu. Birçok insan iş sahibi olacak iken, işsiz kaldı. Kaybeden Edirne oldu. Yine aynı yere geliyor konu. Gerekli olan vizyon sahibi yönetici meselesi”


Zekeriya Kayalar: “Ben Edirne’yi sağ kolu kesik bir şehir olarak nitelendiriyorum. Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınır komşuluğunu doğru düzgün değerlendiremiyoruz. Selimiye Cami en çok turist çeken yerimiz ama alt tarafı mezbelelik. Meriç ve Tunca köprülerinin tek şeritli hale getirilmesi ve dönüş yolunun başka bir güzergahtan verilmesi Karaağaç’ı öksüz bıraktı. Geçmiş dönem Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, yersiz ve gereksiz istekleri ile yatırımcıyı bezdirdi. Olan bu şehrin insanına oldu. Birçok insan iş sahibi olacak iken, işsiz kaldı. Kaybeden Edirne oldu. Yine aynı yere geliyor konu. Gerekli olan vizyon sahibi yönetici meselesi”

• Zekeriya Kayalar, Edirne’nin eski tanınmış simalarından Aktar Zekeriya’nın torunu. Selanik göçmeni, mübadil bir ailenin mensubu. Doğma büyüme Edirneli. Yardımsever, Türk Milliyetçisi, iyi niyetli, mütevazi bir iş adamı.

Edirne’yi Nasıl Değerlendiriyorsunuz? Eksiklere Dair Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Zekeriya Kayalar: Yıllarca aktif olarak siyaset yaptım. Bu yüzden Edirne’nin sorunları ile bilfiil alakadar oldum. Bugün ticaretle uğraşıyoruz belki ama özellikle dükkânımızın olduğu Karaağaç başta olmak üzere Edirne’nin sorunlarına kafa yormaya, elimizden geldiğince de derman olmaya gayret ediyoruz. Ben Edirne’yi sağ kolu kesik bir şehir olarak nitelendiriyorum. Yunanistan ve Bulgaristan ile olan sınır komşuluğunu doğru düzgün değerlendiremiyoruz. Biz de bin bir çeşit mal var. Tarım ve sanayi ürünlerinden bahsediyorum. Kapı komşularımıza bu tarım ve sanayi ürünlerini ihraç etmek zorundayız. Bu da beraber hareket etmekten, dayanışma kültüründen geçiyor. Örneğin, Edirne halkı Orestiada’nın belediye başkanının adını ezbere bilmeli. Söz gelimi bu şehrin ileri gelenleri ile toplantılar yapılarak, örnek projeler geliştirilmeli. Örnek çoğaltılabilir. Dedeağaç, Haskova… Edirne’ye fayda sağlayacak böyle sınır illeri ile yerel yöneticiler ortak çalışmalar için bir araya gelmek zorunda. Yunanistan ile yaşadığımız sorun ülkeler arası bir sorun. Elbette biz bu davada haklıyız. Hukuksal prosedür uygulanacak ve inanıyoruz ki bu Yunan askerler cezasını çekecek. Ancak bu durum Edirne’nin turizmini baltalayacak raddeye gelmemeli. Edirne şehrinin ileri gelenleri ve bu şehri yöneten insanlar araya girmeli ve ilişkileri tekrar eski noktalara getirmeliydi. Maalesef bunu beceremedik. Bizler Yunan halkı kadar tepkimizi de gösteremedik. Yunan vatandaşları örgütlü hareket ederek bahsettiğimiz olaydan sonra Türkiye’ye gelmemeye başladı. Ancak biz her akşam Yunanistan’dayız. Vatandaş olma bilinci konusunda Edirne halkının eksikleri var. Biz Yunan vatandaşları kadar duyarlı ve organize olamadık.
Rahmetli Süleyman Demirel, Sarayiçi bölgesindeki saray hamamı ve mutfakların bakımının yapılacağını söylemişti ve bu konuda çalışmalar yapılmaya başlamıştı. Ancak proje yarım kaldı. Neden devam ettirilmiyor? Keza Selimiye Camii’nin alt tarafındaki Yemişçi Kapanı Hanının durumu da ortada. Selimiye Camii en çok turist çeken yerimiz ama alt tarafı mezbelelik. Herhalde şehri yönetenler de ‘’Alt tarafı mezbelelik, ne olacak’’ diye hareket ediyor ki yıllardır orada bu kötü görüntü ile şehrimize gelen turistleri muhatap ediyoruz. Edirne’nin en büyük sorununun vizyon eksikliği ve pazarlama stratejisi olduğu verdiğim bu örneklerden anlaşılıyor, esasında. Isparta Belediyesi bugün her yerde, bangır bangır 4. Yağlı Güreş etkinliklerinden bahsediyor. Olağanüstü reklam yapıyorlar. Biz bu sporun merkeziyiz. Odak noktasıyız. Biz bu yıl 657. Geleneksel Güreş etkinliklerini düzenledik ama maalesef hem tanıtım, hem yatırım, hem de ilgi, Edirne potansiyeli ile kıyasladığımızda çok yetersiz. Bu amatörlük yüzünden bir dönem 90’lı yıllarda Kırkpınar Etkinliği elimizden gidiyordu. Bu etkinliği kaybetmemek için büyük mücadele verdik. Ama yetmez. Ben Ankara’da Kırkpınar’ın başladığını duyuran davulun sesini duymak, İstanbul otogarındaki otobüslerin arkasında Kırkpınar afişlerini görmek istiyorum. Bu hayal gerçekleşmediği sürece, şehrimizde düzenlenen yağlı güreşler yalnızca güreş sporuna alaka gösteren küçük bir kitleye hitap edecek. Ulusal bazda bu büyük etkinlikten haberi olmayan çok vatandaşımız var.  Bu da vizyon ve pazarlama ile ilgili. Ayrıca şehrimiz spor salonu, spor kompleksi ve bilhassa stat konusunda da çalışmalar yapmak zorunda. Bu durum Kırkpınar için de bir zenginlik oluşturacaktır. Bunun haricinde yarın bir gün eğer Türkiye Olimpiyat ya da Avrupa Futbol Şampiyonası düzenleme ve ev sahipliği yapma hakkı elde ederse, bu işin ayaklarından birisi Edirne olmalı. Yeni yapılacak bir stat ile Edirne bu karşılaşmalara ev sahipliği yapmalı. Şimdiden bu konuda çalışmak gerekiyor. 
Karaağaç’ta Esnaflık Yapıyorsunuz. Burada Gözlemlediğiniz Sorunlar Nelerdir?
Zekeriya Kayalar:  Meriç ve Tunca köprülerinin tek şeritli hale getirilmesi ve dönüş yolunun başka bir güzergâhtan verilmesi elbette ki Karaağaç Semtimizde ki esnaf arkadaşlarımızı etkiledi. Bu hareket Karaağaç’ı öksüz bıraktı. Birçok kez tadilat yapılmasına rağmen nedense köprünün sıkıntıları tam manasıyla giderilemedi. Köprülerin bir kez daha tadilata gireceği ve tamamen ulaşıma kapatılacağı konuşuluyor. Eğer böyle bir durum olursa esnaf daha çok etkilenir, işleri bozulur. Ağır araçlar hariç, köprülerin kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de köprülerin bakımına daha çok yatırım yapmak gerekiyor, köprüleri daha dayanıklı hale getirmek gerekiyor. Eğer trafiğe kapatılacaksa da alternatif olarak eskiden kullanılan nostaljik trenimiz geliştirilerek ve büyütülerek kullanıma açılabilir. Ama bence bölgeyi trafiğe kapatmak başta burada yaşayan insanlara, sonra da buraya nefes almak için gelen Edirne insanına büyük zarar verir. İlk intibah çok önemli. Yunanistan ve Bulgaristan’a girdiğinizde çiçek gibi köy ve şehirlerle karşılarsınız. Edirne’ye girdiğinizde ise ilk karşılaştığınız Gazi Mihail Köprüsü ve girişidir. Mezbelelik, hurdacılar, keşmekeş, yıkık dökük harabeler geliyor akla… İnsanlar buradan şehrimize giriş yaptıklarında akıllarında böyle bir Edirne kalıyor. Yani ilk intibah oldukça olumsuz. Edirne’nin girişine yakışan bir giriş yapılması çok mu zor?  Ayrıca Edirne’nin ağır sanayiye ihtiyacı yok. Edirne’nin turizm ve tarıma dayalı sanayiye ihtiyacı var. Bu alanda ARGE yapmak gerekiyor.
Siz Aynı Zamanda Tarım ile de Alakadar Oluyorsunuz. Bu Alanda Yaşadığınız Sıkıntılar Nelerdir?
Zekeriya Kayalar: Bu bölgedeki en büyük sıkıntı tarım arazilerinin tamamını sulayamamak. Bununla ilgili DSİ, Arda Nehrinden alınacak su ile arazilerin tamamının sulanmasına dair bir proje geliştirdi ancak proje 10 yıldır bekletiliyor. Maalesef bu konuda çalışma yapan kimse yok. Karaağaç’taki arazilerin sulanması en büyük problem diyebilirim. Ama bu konuda çalışma yapılmıyor. Bu çalışma yapılırsa buradaki tarım şaha kalkacaktır. İnsanlar kendi imkânları ile bir araya gelerek elektrik ile sulama yapıyorlar. Ancak ferdi şekilde çözüm bulunan sulama sorunu insanları maddi açıdan sıkıntıya sokuyor. Burada bir kooperatif kurulsa, imalathaneler kurulsa; gerçi tohumlarını kaybettik ama Karaağaç fasulyesi marka haline getirilse, tesislerde üretilen paketlenip, satılsa. Organik bir şekilde, imalathanelerde bunun üretimi yapılsa çok güzel olur. Bununla alakalı çalışmalar yapılmalı. Konuşmada kalmamalı. Maalesef otobanların ulaşımı hızlandırması ile Edirne’de sebze meyve üretimi de oldukça azaldı. Çünkü doğru bir strateji ile pazarlama yapılamıyor. Bunlar bir araya gelerek organize edilebilir şeyler. Maalesef şehri yönetenler bu işe ön ayak olmuyorlar. Edirne merkezde teşvik ve muafiyetlerle kurulacak sanayi tesislerine ihtiyacımız var. Daha evvel Şahinler Holding buraya gelip ciddi yatırım yapmak istedi. Ancak geçmiş dönem Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, yersiz ve gereksiz istekleri ile yatırımcıyı bezdirdi. Olan bu şehrin insanına oldu. Birçok insan iş sahibi olacak iken, işsiz kaldı. Kaybeden Edirne oldu. Yine aynı yere geliyor konu. Gerekli olan vizyon sahibi yönetici meselesi…

Mehmet Akgün: “Edirne turizminin en büyük sorunları; Selimiye Cami’nin silüeti, gece konaklayan turistlere alternatif etkinlik, oto park ve tuvalet bunlar da çözümlenemeyecek şeyler değil”


Mehmet Akgün: “Edirne turizminin en büyük sorunları; Selimiye Cami’nin silüeti, gece konaklayan turistlere alternatif etkinlik, oto park ve tuvalet bunlar da çözümlenemeyecek şeyler değil”

Mehmet Akgün, Edirneli çiftçi bir ailenin çocuğu. Ailecek bir birlerinden kopmadan Çiftçilik, hayvancılık ve gıda sektörlerinde faaliyet gösteriyorlar. Akgünler Ciğercisi Restaurantlarının işletmeleri ilgileniyor. Yardımsever ve iyi niyetli kişilik yapısına sahip, Türk Milliyetçisi yapısı ile tanınıyor. Edirne turizmine her konuda katkı vermeye çalışıyor.

Çiftçi bir aileden geliyorsunuz, 6 yıldır da Edirne Tava Ciğeri sektöründe faaliyet göstermeye başladınız. Önce Alipaşa Ortakapı’da kendi dükkanınızı tava ciğer salonunu açtınız, daha sonra yanında ki dükkanla birleştirdiniz, sonra karşısında ki tarihi evi restore ederek çiğerci yaptınız, birkaç ay önce Park Otelin karşısında başka bir Tava Ciğer salonu daha açtınız. Neden bu sektöre ağırlık veriyorsunuz?
Mehmet Akgün: Edirne’yi ve yapısını iyi biliyor ve seviyoruz. Edirne’de Dünya mirası listesinde bulunan Selimiye Cami var. Son yıllarda Edirne’ye olan turizm talebinin arttığını fark ettik. Erdal amcam boş dükkanımızı ciğerci yapalım daha sonra talebe göre hareket eder büyürüz hem Edirne Turizmine katkı sağlarız hem de birkaç kişiye ekmek sağlarız dedi. 6 yıl önce küçük bir ciğerci dükkanı ile başladığımız iş şu anda üç Tava Ciğer Salonu olarak devam ediyor. Bünyemizde 60 kişi çalışıyor ve bu işten ekmek yiyor. Bundan daha büyük mutluluk ne olabilir?
Edirne turizmini bakış açınızla değerlendirirmisiniz?
Mehmet Akgün: Edirne’de ki Osmanlı Sarayları’nın ve Kaleiçi semtimizde ki tarihi evlerin bir önce restore edilerek turizme kazandırılması şart. Diğer taraftan özellikle Kaleiçi semtinde ki tarihi evlere bir an önce devletin el atması lazım. Çünkü şahısların bunun altından ne maddi olarak, ne de resmi prosedürlerin aşılması olarak altından kalkması çok zor. Edirne’ye gelen turistler daha ziyade günübirlik ve inanç turizmi veya alış – veriş için oluyor. Turistlerin konaklamalı gelmesi için cazip imkanlar yaratılmalı. Örneğin biz Park Otelin karşısında yeni açtığımız Tava Ciğer Salonumuzda gece 02:00 kadar hizmet veriyoruz. Edirne turizminin en büyük sorunlarından diğerleri oto park ve tuvalet. Bunun çözümü de turizm otobüsleri il dışında veya ilçelerinde park ettirilebilir, turistler küçük araçlarla Edirne’ye transfer edilebilir. Küçük araçlar için ise boş alanlara katlı otopark yapılabilir. Tuvalet için ise şehrin muhtelif yerlerine, yoğunluğa göre seyyar tuvaletler konabilir.
Selimiye Cami önünde kazısı yarım bırakılan ‘Yemiş Kapanı Hanı’ var. Bu çok kötü görüntü oluşturuyor. Lakin, Bildiğim kadarı ile UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde bulunan Selimiye Camii Meydanı'nı yeniden düzenlemek için uzun süre önce proje hazırladı.
Yapılan çalışmalar sırasında yaklaşık 4 bin metrekarelik alanda 100 odalı olan ve Osmanlı döneminde 'meyve-sebze hali' olarak kullanıldığı bilinen han kalıntıları ile duvarları toprak altından çıkarıldı. Han duvarlarının ve Mimar Sinan'ın su yolu bulunan meydanın korunması için arkeo-park projesi hazırladı. Edirne Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu da alan için koruma kararı verdi.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ise hanı yeniden ihya etmek için koruma kararını Kültür Varlıklar Yüksek Kurulu'na götürerek itiraz etti. Yüksek kurul itirazı kabul etti ve koruma kararını kaldırdı. Hanın yeniden ihya edilmesinin Selimiye Camii'nin önünde 14 metrelik bir yapıyla silueti bozacağını ayrıca UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkarılabileceğini söylendi.
Edirne Belediye Başkanımız Recep Gürkan, itiraz ve kararların alınmasının 8 ay sürdüğünü söylemişti, "Selimiye'nin 2011'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınmış olması nedeniyle hem Türkiye'den hem de yurt dışından ziyaretçiler geliyor. Edirne'ye yılda 3 milyon turist geliyor, bunlardan 2 milyonu Selimiye Camii'ni ziyaret ediyor. Edirne'ye gelen herkesi de bu kötü görüntüyle karşılaştırmak zorunda kalıyoruz. Vatandaşlar haklı olarak tepki gösteriyorlar. Burada Edirne Belediyesinin eli kolu bağlı. Vakıflar Genel Müdürlüğü hanın restorasyonu projesinin yapılmasını istiyorlar. Bu hanın ihya edilmesi demek. Başka bir açıdan bakınca bu Selimiye Camii'nin siluetinin kaybedilmemesi demek. Eğer bu han ihya edilirse, Selimiye Camii'nin önünde 14 metre yüksekliğinde yeni bir yapı olursa, yapılacak olan da replika olacak, orijinal olmayacak. Bu takdirde Selimiye Camii'nin UNESCO Dünya Mirası Listesi'nden çıkarılması tehlikesi bulunuyor.
Mimar Sinan'ın 'ustalık eserim' dediği Selimiye Camii gibi bir eseri bu durumda kalmaması gerekiyor, Bildiğim kadarı ile Edirne Belediyesinin Selimiye Cami çevresi ile ilgili İki projesi var. Selimiye Cami çevresi yaya bölgesi olacak, Selimiye'nin araçların egzozdan ve yarattığı titreşimden etkilenmemesi için tamamen yaya bölgesi haline getirilecek. İkinci aşamada da Edirne Belediyesi kurtarma kazısı yapmış olan Yemiş Kapanı Hanı'nın kalıntılarını koruyarak geleceğe taşınacak. Selimiye Caminin siluetinin bozulmasının önlenmesi şart. Bu hepimizin tarihi görevi. Hem ecdadımıza karşı, hem de torunlarımıza karşı sorumluyuz.
► Tarım açısından Edirne’yi daha doğrusu yöre çiftçisini değerlendirirmisiniz?
Mehmet Akgün: Girdi maliyetleri çok arttı. Buğday desteğinde de beş altı yıldır 5 Kuruş. Bizce bu destek arttırılmalı. Desteklemelerin arttırılması gerekiyor. İthalat yapılmamalı. Özellikle çiftçimizi korumak için ithalat bırakılmalı. Sezon iyi geçmedi tabi ki takdir ilahi. Ayçiçeğinde verim iyi inşallah fiyat iyi olur. Fiyatlar da ürün tesliminden sonra açıklanacak. İyi bir fiyat açıklanacağını umut ediyoruz. Girdi maliyetleri düşürülmeli. Mutlaka çiftçiye verilen desteklemeler de arttırılmalı. Bu arada köyden kente göç sürüyor. Hala tarla satılıp çocuklara şehirden ev alınıyor. Köylerde maalesef yaşlı nüfus kaldı. Gençler köylerine dönmeli ama düşünen de yok. Köyden kente göçün durması için de devletin politika üretmesi lazım. Genç nüfus kalmadığından doğum olmayan köyler var. Edirne köyleri il dışına çalışmak için gidenlerle göç veriyor. Çiftçimiz muhakkak desteklenmeli.

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Dr. Ali Cengiz Kalkan: “Balkan ülkeleri ile dayanışmamızın geliştirmesi açısından sağlık turizmini çok önemsiyorum. Edirne'de 'Sağlık Turizmi'nin uygulamasını arttırmak için Balkan ülkelerinde ofisler açılması ve her platformda tanıtım yapılması şart”

Dr. Ali Cengiz Kalkan: “Balkan ülkeleri ile dayanışmamızın geliştirmesi açısından sağlık turizmini çok önemsiyorum.  Edirne'de 'Sağlık Turizmi'nin uygulamasını arttırmak için Balkan ülkelerinde ofisler açılması ve her platformda tanıtım yapılması şart
Edirne İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Cengiz Kalkan

• Dr. Ali Cengiz Kalkan, Antakya doğumlu, 20 yıldır Trakya bölgesinde doktorluk yapıyor. 2004-2012 yılları arasında Çorlu Devlet Hastanesinde uzun yıllar acilden sorumlu başhekim yardımcısı olarak görevinde bulundu. 2012 yılında Çorlu Devlet Hastanesinin kurucu hastane yöneticiliğini yaptı. 2015 yılında Tekirdağ İdari Hizmetler Başkanlığını görevinde bulundu. Sonra Çerkezköy Devlet hastanesinde çalıştı. Yaklaşık 8 aydır da Edirne İl Sağlık Müdürü olarak görev yapıyor. Türk Milliyetçiliği deyince gözlerinin içi parlıyor ve bakmakla görmek arasında ki farkı bir cümle ile ifade ediyor. “İçi doldurulması gereken en önemli kavramlardan birisi” diyor.  Gereğinden fazla iyi niyetli, Türk Milliyetçisi ve yardımsever yapısı ile tanınıyor.

Edirne’de Sağlık Turizmi Uygulanması Kapsamına Alınması Hususunda Görüşleriniz Nelerdir?
Dr. Ali Cengiz Kalkan: Hükümetimizin 100 günlük acil eylem planı içerisinde de Sağlık Turizmi de bulunuyor. Biz sağlık turizmini çok yönlü olarak değerlendiriyoruz. Bir defa Edirne 500 yıllık bir Darüşşifa mevcut. 92 yıl Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir serhat şehri. Sağlık turizmi için teknik, ilmi, kültürel ve tarihsel her türlü imkâna sahip. Şu an itibariyle (Haziran ayında) sadece I. Murat Devlet Hastanesi ile Edirne Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi sağlık turizmi yapabilme hakkını barındıran belgeyi edindi ama bu sayı ilerleyen zamanlarda artacak. Balkan ülkeleri ile dayanışmamızı geliştirmesi açısından sağlık turizmini çok önemsiyorum.  En kısa zamanda bu konuda adımlar atacağız ve Balkan ülkelerine yönelik; bölgede konuşulan her dilde değişik tanıtımlar hazırlamaya devam edeceğiz. Bunların Balkan Ülkelerinde dağıtımını yapacağız.
Tanıtım Konusuna Gelecek Olursak. Bugüne Kadar Tanıtımda Neler Eksikti? Bundan Sonra Bu Konuda Ne Gibi Çalışmalar Yapacaksınız?
Dr. Ali Cengiz Kalkan: Haziran ayı itibariyle sağlık turizmi yapma belgesini aldık. 6 dilde broşür hazırladık. Yaklaşık 9 dilde de hastanemizde bulunan barkovizyonlarda devamlı dönecek sunular hazırladık. Çok yakın zamanda hazırladığımız materyaller ile Balkan Ülkelerine adeta çıkartma yapacağız. Mümkün mertebe sahada olacağız. Önce insanlar sağlıklarına kavuşacak, sonra da Ülkemizin refah seviyesi yükselecek. Şunu ifade etmek isterim ki her alanda sağlık hizmetini verecek teknik altyapımızın mevcut olduğu gibi, alanında kendini ispatlamış dünyaca ünlü doktorlarımız ile Balkanlardan gelen hastaların da yardımına koşacağız. Elimizdeki teknik imkânlar Balkan ülkelerindeki hastanelerin birçoğunda olmadığı için sağlık turizmi projesine rağbetin yoğun olacağını düşünüyorum. Böylelikle Edirne’mizi ve güzelliklerine de insanlara tanıtacak, turist çekeceğiz. Şunu da ifade etmek istiyorum. Soydaşlarımız bu hizmetlerden Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımız gibi faydalanacaklar. Bunlara da tanıtımlarımızda yer verdik. Bir başka projemizden de bahsetmek isterim. Biliyorsunuz Edirne yaşlı nüfus temel alındığında ülkemizde 3. sırada yer almakta. Tüm dünya ve öncelikle hitap ettiğimiz Balkan ülkeleri şunu çok iyi bilirler ki biz Türk aile yapımız ile misafirperverliğimiz ile yaşlılara verdiğimiz ehemmiyet ile öne çıkan bir milletiz. Bu bağlamda Edirne’de yaşlı bakım merkezleri, Geriatri Merkezleri kurmak düşüncesindeyiz. Üst yöneticilerimiz Balkan Ülkelerinin sosyal-güvenlik kurumları ile görüşerek bu projemizi ilerleyen zamanlarda hayata geçirilmesi konusunda olumlu katkılar vereceklerini düşünüyoruz. Edirne’de Yaşlıların bakımını sağlayacağımız büyük bir yapı tesis etmek için çok fazla arazi alternatifi mevcut. Bildiğim kadarıyla Karaağaç bölgesindeki Göçmen Misafirhanesi işlevsiz. Sağlık turizminin uygulamasını arttırmak için çok yönlü iyi ilişkiler geliştirilmeli. Engelli bireyler, vasileri vefat ettikten sonra sahipsiz kalıyorlar. Engelli bireyler için Bakım Rehabilitasyon merkezi açılabilir. Korunmaya, bakıma, yardıma muhtaç 18 yaş ve üstü, hafif ve orta düzeyde zihinsel engelli erkek bireylere yatılı bakım, eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri verilebilir. Nitelikli bir yaşam sürdürmekte güçlük çeken birey ve grupların maddi, manevi ve sosyal yoksunluklarının giderilmesini ve ihtiyaçlarının karşılanmasını, sosyal sorunlarının önlenmesini ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilmesi bizim görevlerimiz arasında.
Türk Milliyetçiliğini Tanımlar mısınız?
Dr. Ali Cengiz Kalkan: Benim için içi doldurulması gereken en önemli kavram. Maalesef her kavramı son yıllarda içini boşaltarak kullandık, israf ettik. ‘Vatan sevgisi imandandır’ der bir Hadis-i Şerif’te. Bu yüzden kavramların birkaç kelime, birkaç cümleye sığdırılmaması, içinin boşaltılmaması gerekiyor. Türk Milliyetçisi olduğunu söyleyen herkes işini çok iyi yapmalı. Ben Türk Milliyetçiliğini en geniş anlamıyla Vatanseverlik, Vatanperverlik olarak algılıyorum. Bu anlamda Vatanına, Milletine en çok katkıyı, yararı sağlayan kişi bu vatanın, bu milletin milliyetçisi olmaya hak kazanır. Keseden yemekle Türk Milliyetçisi olunmaz. Bu vatanın taşını, toprağını, bitkisini, hayvanını hele hele üzerinde yaşayan en şerefli varlık olan ‘İNSAN’ını yürekten sevmek ve korumak benim gözümde Türk Milliyetçiliğidir. Biz de sağlık alanında bu idealde Türk Milliyetçiliğine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Edirne’de bir Darüşşifa kültürü var… Beyazıt Külliyesine gittiğiniz vakit, sağlık müzesinin havasını soluduğunuz vakit kendinizi mükemmel hissedersiniz. Ecdadın insana, topluma verdiği değeri görürsünüz. Sistemli çalışan bir medeniyetin müzikle insan tedavisi yaptığını görürsünüz. Yaratanı ve yaratılanı seven bir milletin dünyaya sunduğu çok önemli bir kültürdür darüşşifa kültürü. Ben İlk Sağlık Müdürü olarak bu ruhu ve medeniyeti devam ettiremez isem kendimi milliyetçi saymam.
8 aydır Edirne’desiniz. Edirne’ye Dair Gözleminiz Nedir?
Dr. Ali Cengiz Kalkan: Edirne’nin altı, üstünden çok daha canlı demek yanlış olmaz. Taşıdığı potansiyel; kültürel, tarihi, insani manada çok yüksek. Edirne’miz medeniyetimiz için bir laboratuar. Var olan değerleri çok daha fazla harekete geçirmek zorundayız. Şehrimizde birçok katalizöre ihtiyacı var. Edirne’mizin geleceğini, içinde sakladığı potansiyel canlılığını harekete geçirerek, canlı ve üstün kılmalıyız. Edirne’nin tarihi bunu hak etmiyor. Toprağımız bakımsız kalmamalı, her anlamda ayrık otlarına müsaade etmemeliyiz. Edirne için, Edirne'nin sağlık sorunları ve çözüm önerileri için kentte yaşayan bireyler ile toplantılar düzenlemeyi düşünüyorum.

12 Ağustos 2018 Pazar

Göksel Gürbüz: Edirne’nin daha iyi yaşanabilir bir şehir olması için yapılabilecek şeylerin başında atıl alanların kullanabilir duruma getirilmesi veya bazı yanlış kullanılan alanların kullanılabilirlik boyutun değiştirilmesi gerekiyor. Geleceğimiz için, Edirne’miz için birkaç level daha üste çıkılarak sorunlarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. “


Göksel Gürbüz: Edirne'nin daha iyi yaşanabilir bir şehir olması için yapılabilecek şeylerin başında atıl alanların kullanabilir duruma getirilmesi veya bazı yanlış kullanılan alanların kullanılabilirlik boyutun değiştirilmesi gerekiyor. Geleceğimiz için, Edirne’miz için birkaç level daha üste çıkılarak sorunlarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. “

• Göksel Gürbüz, doğma büyüme Edirneli. 30 yıl önce Malatya’dan Edirne’ye göç eden bir ailenin çocuğu. Balıkesir Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. Aile şirketi olan Oben Mağazaları’nın ortağı. Mobilya, beyaz eşya ve mutfak malzemeleri satışı üzerine çalışıyorlar.

İyi bir üniversite tahsili gördükten sonra Edirne’ye dönmüşsünüz. ‘Neden Edirne?’ diye soralım?
Göksel Gürbüz: Edirne rahat bir şehir. Kültür seviyesi yüksek bir şehir. 3 bayan sabahın 5’inde yanlarında erkek olmadan rahatlıkla sokağa çıkabilirler. Kimse onları rahatsız veya taciz etmez. Ailenle huzur içinde yaşayabileceğin bir şehir. Endişe duymadan çocuklarını yetiştirebileceğin huzurlu bir şehir. Tarihi bünyesinde barındırması tartışılmaz mükemmel bir şehir.
Edirne’de yaşamanın avantajları da var, dezavantajları da var. Ama tarihine gerekli değeri verip vermediği tartışılır. Örneğin Kaleiçi semtimizde gerekli değerin verilmediği, bazılarının bilinçli olarak yakıldığı tahmin edilen birçok tarihi bina var. Bu binaları özel sektör veya kişiler restore edip kullanıma sunmak istediğinde gerekli izinlerin alınması aşamasında Yüksek Anıtlar Kurulu, Edirne Belediyesi veya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün sıkıntılar yaşattığını duyuyoruz. Belediyeden geçen onarım projesi Yüksek Anıtlar Kurulundan geçmiyor, Yüksek Anıtlar Kurulundan geçen proje Belediyeden geçmiyor. Bu konularda kişi veya kurumun yalnız bırakılmaması gerektiğine inanıyorum. Tarihi binaların tamir, bakım ve restorasyonu büyük meblağlar gerektiriyor. Edirne’de yatırım yapmak, yeni bir yer açmak kolay değil, hiç bir şey su gibi akmıyor. İlla bir resmi kurum zorluk çıkarıyor. Kurumlar arasında prosedür uyuşmazlığı var. Avrupa’da da tarihi mekânlar var. Oralara gözleri gibi bakıyorlar, içinde filimler, diziler çekip ilgi noktası oluşturuyorlar. Biz gerekli önemi vermediğimiz gibi buraları uyuşturucu kullananlara belicilere terk ediyoruz.
Edirne’nin avantajlarından birisi de sınır kenti oluşu, burası geçiş noktası değil. Edirne geliş noktası. Kimse Edirne’den geçmez, yani geçerken görmez. Özellikle gelir kültürel veya maddesel ihtiyaçlarını görür gider. Biz ticaret ile uğraşıyoruz. Dükkanımıza gelen 10 müşteriden 7 sini Yunanistan, Bulgaristan veya diğer Balkan ülkeleri vatandaşları oluşturuyor. Son zamanlarda dövizin yükselmesi külliyen zarar ama değişik açıdan bakarsak Balkan ülkelerinde yaşayan bireyleri Edirne’ye çekiyor, ticari sirkülasyonu arttırıyor.
Edirne’de yaşanabilirliğin daha iyi olması için neler yapılabilir?
Göksel Gürbüz: Edirne’nin daha iyi yaşanabilir bir şehir olması için yapılabilecek şeylerin başında atıl alanların kullanabilir duruma getirilmesi veya bazı yanlış kullanılan alanların kullanılabilirlik boyutun değiştirilmesi gerekiyor. Örneğin 25 Kasım Stadyumu şehrin göbeği denilecek yerde atıl duruyor. Benim gözümde stadyum Saraçlar Caddesi ve kent merkezi için büyük engel oluşturuyor. Edirne Spor 1. Lig takımı değil, çalışmalarını başka yerde yapabilir. Orası da değişik işlevler için kullanılabilir. Mevcut stadyum yıkılıp yerine katlı otopark, çay bahçesi, minibüs durağı yapılabilir. Atatürk heykelinin bulundu şehir meydanı oraya taşınabilir. En basit öneri Edirne Belediyesi yanında bulunan minibüs durağı çok yoğun ve kötü görüntü oluşturuyor, buraya taşınabilir. Kentin ortasında kalmış eski ve yeni sanayi sitesi bulunduğu yerden, Süloğlu yolunda Toptancılar Sitesi karşısında bulunan boş alana daha moderni inşa edilerek taşınabilir. Boşaltılan yeri de değişik amaçlarla kullanılabilir. Edirne’de birkaç değişim yapılmalı. Esnafların belli alana sıkıştırılmış konumdan kurtarılması gerekiyor. Mevcut sanayi çarşısının yerine alış veriş merkezi değil de nostaljik, turistlik çarşı yapılabilir. 658. düzenlenecek olan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri festivali Edirne’de yapılıyor ve ben Edirne’de yaşıyorum. Dünyada bu kadar uzun geçmişi olan başka bir etkinlik yok. Başlamasına birkaç gün kalana kadar bu etkinliğin tanıtımının yapıldığını görmedim.  Edirne’de bulunan sadece bir kurumu kast etmiyorum. Bütün kurumlar tarihini tanıtmıyor, tarihine sahip çıkmıyor, esnafın derdini dinlemiyor. Bunu sadece kurumlara bırakmadan hep birlikte yapmalıyız. Geleceğimiz için, Edirne'miz için birkaç level daha üste çıkılarak sorunlarımıza hep birlikte sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. 

Hüseyin Seri: “Edirne’de ki korsan seyyar satıcıların tamamı Edirne Valiliğinden ve Edirne Belediyesinden yardım alıyorlar. Güvenlik görevlileri bu kişileri tespit edip Edirne Valiliğine ve Edirne Belediyesine bildirseler, bu makamlarda verdikleri yardımı kesseler sorunun çözüldüğü görülecektir”


Hüseyin Seri: “Edirne’de ki korsan seyyar satıcıların tamamı Edirne Valiliğinden ve Edirne Belediyesinden yardım alıyorlar. Güvenlik görevlileri bu kişileri tespit edip Edirne Valiliğine ve Edirne Belediyesine bildirseler, bu makamlarda verdikleri yardımı kesseler sorunun çözüldüğü görülecektir”

• Hüseyin Seri, Sarıdanişment Köyü doğumlu. Çocukluğunda 5 yıl kadar Edirne’de demir ustasının yanında çırak olarak çalıştı tekrar köyüne dönüp askere gidene kadar çiftçilik yaptı. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı yapılırken askerdi. Askerden dönünce Değirmen Yeni Köy’de imalathane açıp eksantrik pres makinesi ile tohum etme makineleri üretmeye başladı. Çocuklarının yüksek okul hayatları başlayınca Edirne’ye taşındı. Mobilya satış mağazası açtı. 7 yıl kadar önce de Selimiye Camii’nin arkasında Taş Odalar ile Saray Hamamı arasında Koca Sinan Haç, Umre malzemeleri ile turistlik hediyelik eşya toptan ve perakende satış mağazası açtı. Bunun yanı sıra emlak ve gayrimenkul alım satımı da yapıyor, çiftçilik işi ile de uğraşıyor. Çeşitli yardım derneklerinin faal üyelerinden, Himyaç Der - Himayeye Muhtaç Yaşlılar Çocuklar ve Kadınlar Sosyal Yardım ve Dayanışma Derneği Edirne Şubesi kurucu Başkanı. Yardımsever kişiliği, doğruluğu, dürüstlüğü ile tanınıyor. Bizlere dükkanın karşı köşesinde ki Yitik Taşı’nın ibret alınması gereken hikayesini anlattı.

Son zamanlarda büyük artış gösteren, Edirne dışından bazı kişilerin çok miktarda arazi satın alma furyası var. Bu konuda ne söyleyebilirsin?
Hüseyin Seri: Bu şekilde duyumlarım var ama benim İstanbul’dan iş yaptığım belli müşterilerim var. Onlar da İstanbul Arnavut Köylü. Arnavut Köy’de ki arsa veya arazileri hava alanı yapılması dolayısı ile istimlak edilince çok değer kazandı. Ellerine yüklü miktarda para geçti. Ellerinde ki parayı Edirne’den arazi alarak değerlendiriyorlar. Orada 50 dönüm yerini satınca aldığı para ile Edirne’den 5.000 dönüm yer alabildi. Çünkü Edirne'nin istikbali parlak. Edirnelilere ellerinde ki arazileri satmamalarını tavsiye ederim. Ben kesinlikle Türk vatandaşı olmayan kişilerin kurdukları şirketlere emlak satışı yapmıyorum. Atalarımız bir karış toprak için kanlarını dökmüşler, bunun için topraklarımızı yabancılara satmak haramdır.
Çiftçilikte yapıyorsunuz. Tarım sektöründe sıkıntılarınız var mı?
Hüseyin Seri: Olmaz olur mu? Tarım geliri kesinlikle gideri karşılamıyor. Örneğin benin arazilerimin bulunduğu Sarıdanişment köyünde ekili arazilerin büyük kısmı satmak amacı ile değil hayvanlara yem yapmak için biçilmiştir. Mahsul para yapmıyor. Girdiler çok arttı. Eskiden bir kilo buğday ile bir litre mazot alabiliyorduk. Şimdi 6 kilo buğday satıp 1 litre mazot alabiliyoruz. 1 dönüm buğdaydan 400 kilonun üzerinde mahsul alabilirsen para kazanabiliyorsun. Bu da zor. Cenabı Allah nasıl takdir etti ise öyle olacak.
Edirne’nin turizmini bize değerlendirmisiniz?
Hüseyin Seri: Edirne'nin turizmi denetimsiz. Denetim makamları görevlerini gerektiği gibi yapmıyorlar. Öyle ki turist otobüsleri seyyar satıcıların tacizine uğruyor. Bu satıcılar cami bahçelerine dahi girip satış yapıyorlar. Güvenlik şirketine bağlı güvenlikçilerin yaptırım gücü yok. Bunları bir kapıdan uzaklaştırıyorlar, diğer kapıdan yine içeri giriyorlar. Edirne’de ki korsan seyyar satıcıların tamamı Edirne Valiliğinden ve Edirne Belediyesinden yardım alıyorlar. Güvenlik görevlileri bu kişileri tespit edip Edirne Valiliğine ve Edirne Belediyesine bildirseler, bu makamlarda verdikleri yardımı kesseler sorunun çözüldüğü görülecektir.
Turist rehberlerinin Edirneyi gezdirirken hiç birinin turistlere Fatih Sultan Mehmet’in sütannesinin evi olan taş odaları gösterdiğini görmedim. Hatta Taş Odalar günümüzde Otel olarak işletiliyor. Bu tarihi yapıtın otel olarak kiraya verilme mantığını anlamış değilim. Burasının müze olarak ziyaretçilerin hizmetine açılması gerekir. Selimiye Camisi gibi kutsal mekanın yanında, Fatih Sultan Mehmet gibi bir çağ açıp bir çağı kapatmış hanın süt annesinin evinin bahçesinde düğün yapılıp eğlenilmesi ne kadar etik düşünemiyorum. Taş Odaların yan kısmında tarihi mezar taşları sergileniyor. Bunların ne olduğunu bilmeyenler yanında dua okuyor. Sergilenme yeri burası olmamalı. Balkan Şehitliğinin çevresine götürülebilir, o alan da başka amaca hizmet edebilir.
Diğer bir sorunumuz ise otopark. Selimiye Cami yakınlarında otopark yapılmaya müsait yerler var. Örneğin Mimarlık Fakültesinin çevresinde kamuya ait yerler var. Buraları katlı otopark yapmaya müsait.  
Yitik Taşı
Selimiye Cami’nin insanlar için çok öneli. Adeta her noktası biz insanlar için yaşam felsefesi oluşturuyor. Örneğin, Saray Hamamının karşı köşesinde Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camisi'nde bulunan yitik taşı, dönemin sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlayışını gözler önüne seriyor. Örneği az görülen Yitik taşı, caminin ana giriş kapısının sol tarafındaki duvarda bulunuyor. Kaybolan eşyaların sergilendiği yer olarak bilinen yitik taşları, kayıp eşyaları bulan vatandaşlar için bir ahlak ve merhamet sembolü olarak biliniyor.
Taş duvarın içinde bir oyuk görünümü arz eden yitik taşları, 15. yüzyıl başlarında İstanbul'da ortaya çıkıp tüm Osmanlı coğrafyasına yayılarak, 20. yüzyıl ortalarına kadar gelenek olarak varlığını sürdürüyor. Çoğunlukta cami yanlarında görülen “yitik taşı”nın bize “yitirmememiz gereken güzel değerlerimizi hatırlatıyor. Hazret-i Muhammed'in yaşadığı zaman olan Asr-ı Saadet'ten beri camilerimizin hayatın merkezindedir. Yitik taşı da bunun güzel bir örneğidir. Yitiği diğer bir anlamı ile kayıp eşyayı bulan dinimize göre onu mutlaka sahibine ulaştırmakla sorumludur. Bunun da korunabileceği en güvenli yerler cami yanlarındaki yitik taşlarıdır. Medeniyetimiz bugün bile insan aklının ve vicdanlarının ulaşmaya çalıştığı zirvedir. Ayrıca yitik taşlarının, yitirilen insani değerlerin geri kazanılması açısından büyük anlamlar içerdiğini belirten Üzüm, “Ecdadımızın, Selimiye Camisi'nde olduğu gibi açtığı küçük oyuklar inanç, dayanışma ve karşılıklı güven anlamında bize büyük dersler veriyor.
Bu basit ama derin anlamı olan taşa, yitik sahipleri eşyaları kaybolduğunda bakarlar, buluntu kendilerine ait ise alır, aksi takdirde dokunmazlardı. Bu imanın gereğidir. Bu imanla kurulan medeniyetin torunları olarak bu incelikler bizlere yol gösteriyor.