Erdal Akgün: “Edirne’de otopark ve rehber meselesinden sonra
en büyük sorunumuz Edirne’nin Kaleiçi semtinde ki yıkılmaya yüz tutmuş tarihi
evler. Tarihi evlerin çöküşünü maalesef sadece seyrediyoruz. Rahmetli valimiz
Fahri Yücel zamanında konaklara sahip çıkılmış ve konaklar onarılmıştı. Onun
yaptığı çalışmaların ekmeğini yedik hepimiz. Yapılan çalışmaların üstüne koymak
zorundayız. Sayın valimiz Günay Özdemir’in de bu konuda çok ciddi çalışmaları
var. Önemli projeler üzerinde çalışılıyor. Ben kendi adıma konakların onarılması
ve işletilmesi konusunda üzerime düşen ne varsa yapmaya hazırım.”
Erdal
Akgün, Edirneli çifti bir aileden geliyor. Çiftçilik,
hayvancılık ve ticaretle uğraşıyor. Edirne Tarih Turizm ve Kültür Derneği,
Türkiye Balkan Ülkeleri Dostluk ve Kültür Derneği, Edirne Ziraat Odası Meclis Başkanı gibi birçok sivil toplum örgütünün üyesi engelli
derneklerinin destekçisi, Edirne İl Genel Meclisinde Tarım Komisyonu Başkanı.
Toplumda yardımseverliği, hiçbir konuda art niyet taşımaması, iyi niyetliliği,
Türk Milliyetçisi kavramlarını hayat felsefesi olarak kabul edip uygulaması, Edirne ve Edirneli sevdalısı olması ile tanınıyor, takdir görüyor.
ü Edirne Turizmini değerlendir
misiniz?
Erdal Akgün:
Dünya’nın ilgisi Edirne’mize her geçen gün artıyor. Seçilmiş insanların
Edirne’de yapması gereken daha çok iş var. En büyük sorun otopark sorunu.
İnsanların çabuk bir şekilde araçlarını park edebileceği bir otopark sistemi
yaratmak zorundayız. İki yıldan beri Edirne turizmi gelişim gösteriyor ama rehber
sıkıntımız had safhada. Rehberlik için mutlaka kurslar açmak, alan rehberleri
yetiştirmek zorundayız. Edirne’yi çok iyi bilen, tanıyan insanlar olmasına
rağmen, rehber değiller. Rehber var mı dersen, yok denecek kadar az. Ciğerimizi
yemek için dükkânımıza gelenlerin ilk şikâyeti rehber bulamamak. Esnaflarımıza
da büyük görev düşüyor. Ciğerimiz, peynirimiz, badem ezmemiz bizim en önemli
reklam unsurlarımız. Esnaf bunları tanıtırken kendisinden de katmalı, sunumu ve
müşteriye davranış şekli iyi olmalı ki, turistler sizi bir daha tercih etsin.
Bir diğer husus da konaklama sorunu. İnsanlar yerli ya da yabancı turist olsun.
Neden burada kalsınlar? Onlara ne sunuyoruz Edirne’deki bir gece de olsa burada
konaklasınlar. İnsanlara alternatif eğlenceler sunacaksınız ki, Edirne’de
kalsınlar, daha fazla zaman geçirsinler ve Türk halkı ile yakınlaşsınlar. Bunun
yolu da kaliteli hizmet eden kaliteli insanların kaliteli mekânları olması.
Böyle mekânlar açılırsa turizmin artmaması için hiçbir sebep yoktur. Edirne turizmini
arttırmak istiyorsanız buradaki tarımsal faaliyetleri de arttıracaksınız ki
insanların refah düzeyi yükselip, yatırım yapabilsinler. Çiftçileri, tarım ile
uğraşanları desteklemek zorundayız. Taban fiyatında desteklemeler bu işin
olmazsa olmazı. Birliklerin de önünü açmak ve içlerine siyaset karıştırmamak
gerekiyor. Üreticiye yönelik, vergiden muaf bir sistem yaratırsanız, çiftçiler
daha ‘ucuz’ bir şekilde üretim yapma imkânı bulacaktır.
ü Kaleiçi semti Edirne’nin
gözbebeği… Kaleiçi’nin Durumunu nasıl görüyorsunuz?
Erdal Akgün: Edirne’de
otopark ve rehber meselesinden sonra en büyük sorunumuz Edirne’nin Kaleiçi
semtinde ki yıkılmaya yüz tutmuş tarihi evler. Tarihi evlerin çöküşünü maalesef
sadece seyrediyoruz. Rahmetli valimiz Fahri Yücel zamanında konaklara sahip
çıkılmış ve konaklar onarılmıştı. Onun yaptığı çalışmaların ekmeğini yedik
hepimiz. Yapılan çalışmaların üstüne koymak zorundayız. Sayın Valimiz Günay
Özdemir’in de bu konuda çok ciddi çalışmaları var. Önemli projeler üzerinde
çalışılıyor. Ben kendi adıma konakların onarılması ve işletilmesi konusunda
üzerime düşen ne varsa yapmaya hazırım. Bulgaristan ve Yunanistan bizim tarihi
eserlerimizi bile ayakta tutup, turizme açarken, biz daha büyük, daha zengin
bir ülke olmamıza rağmen Kaleiçi’ndeki evleri atıl durumda bırakarak, şehrimize
ihanet ediyoruz. Eğer bu konaklar onarılırsa turizmde ilk üçe girmemiz işten
bile değil. Buraya gelen yabancı turistler konakları görüp, iç geçiriyor ve bu
tarihi konakların kendi ülkelerinde olduğunu hayal ediyorlar. Yurt dışına
gittiğimde de şunu fark ettim ki, insanlar kendi değerlerine ve kültürlerine
bizden çok daha fazla değer veriyorlar, tarihi eserleri koruyorlar. Biz
elimizdeki değerin farkında değiliz.
ü Size göre Türk Milliyetçiliği
nedir, nasıl tanımlarsınız?
Erdal Akgün: Öncelikle
yaptığımız her şeyde vatanın, milletin ve bu bayrak altında yaşayanların
menfaatlerini ön planda tutuyorsak biz Türk Milliyetsiyiz demektir. Yani önce
vatan, millet ve Türk Bayrağının altında yaşayanların menfaatleri sonra
kendimiz gelmeli. Türk Milliyetçiliği kesinlikle bir partini veya kurumun
tekelinde tutulacak kadar küçük kavram değildir. Türk Milliyetçileri vatan,
millet ve bayrak için canını vermeye hazır insanlardır. Bir Türkün üzüntüsü ile
üzülüyorsak, sevinci ile seviniyorsak, havada uçan kendi uçağımızla, tarlada
kendi ürettiğimiz traktörümüzle, terör mücadelesi veya tatbikatlarda
kullandığımız kendi ürettiğimiz silahımızla, milyonlarca işçinin çalıştığı
teknolojisini yaptığımız kendi fabrikalarımızla gurur duyuyorsak, tarihimize ve
tarihi eserlerimize sahip çıkıyorsak ve bunları yapmak için var gücümüzle
çalışıyorsak, bunların yapılması için vergimizi ödüyorsak biz Türk
Milliyetçisiyiz demektir. Bu Türk Milleti sevgisidir, Türk Milliyetçiliği.
Rengini şehit kanından alan al yıldızlı bayrağımızı başımızın üzerinde taşımak
bizim gözümüzde Türk Milliyetçiliğidir. Türk Milliyetçiliği bizim gözümüzde
Atatürk’ün çizdiği yoldur. Türklüğümüz ile gurur duyuyoruz ve Türk
Milliyetçiliği düşüncemiz her şeyden önce gelir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ demiş,
bundan daha güzel tarif olmaz. Kültür milliyetçiliği anlayışını savunduğumu
söyleyebilirim. Milliyetçilik çimentodur. Milliyetçilik düşüncesini içinde
barındırmayan devlet, yıkılmaya mahkûmdur. Gururla, her gittiğimiz yerde Türk
olduğumuzu söylemeliyiz, söylüyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder