30 Eylül 2018 Pazar

Nurhayat & Yasem Eren çifti hangi balığın ne zaman yeneceğini anlattılar, Edirne’nin sorunlarına çözüm önerini dile getirdiler.


Nurhayat & Yasem Eren çifti hangi balığın ne zaman yeneceğini anlattılar, Edirne’nin sorunlarına çözüm önerini dile getirdiler.

• Nurhayat & Yasem Eren: Yasem Bey, Edirne doğumlu Yaklaşık 30 yıldır Edirne’de balık pazarında balıkçılık yapıyor. Doğma büyüme, aileden balıkçı. Eşi Nurhayat Hanım ile birlikte sahibi oldukları Balıkpazarı semtinde ki Yasem Balıkçılık’ta hem çiğ balık, hem de pişmiş balık satıyorlar, pişmiş balığı paket serviste yapıyorlar. Son zamanlarda hitap ettikleri kitle daha çok Bulgaristan, Yunanistan veya diğer Balkan Ülkelerinden gelen yabancı misafirler. Nurhayat & Yasem Eren çifti Balıkpazarı semtinin parçası olmuşlar. Güler yüzlü, iyi niyetli ve yardımseverlilikleri ile tanınıyorlar.

Nurhayat & Yasem Eren: Balkanlardan gelen turistler daha çok balığımızın tadına bakmak için dükkanımıza uğruyor. Şunu ifade etmek isteriz, Edirne insanı maalesef hala Balkan ülkelerine gitmeyi tercih ediyor ve fahiş fiyatlara balık yiyor. Oysa aynı balığı çok daha ucuz ve taze olarak bizim dükkânımızda yiyebilirler. Kaldı ki yabancı misafirlerimiz, Balkan ülkelerinden gelen misafirlerimiz bizlere Edirne insanından daha çok alaka gösteriyor. Bu noktada Edirne insanının yabancı misafirlerimiz sayesinde krizi fırsata çevirdiğini söyleyebilirim. Edirne alışveriş merkezlerinden dolayı yabancı turistlerin ilgisini çektiği gibi, hem alışveriş merkezlerinden hem de Saraçlar’daki esnaftan yapılan alışveriş esnafı ayakta duruyor, Edirne yaratılmaya çalışılan krizden, döviz artışından etkilenmedi diyebiliriz.

İşin ustasına soralım. Hangi balık, hangi mevsimde yenir. Bize anlatır mısınız?
Nurhayat & Yasem Eren: İklimsel özellikler balığın kalitesini, tadını ve miktarını etkiler. Belli aylarda bazı balıklar daha fazla tutulurlar. Her balığın yağlandığı bir ay vardır ve balıklar yağlanınca etleri de çok lezzetli olur. Genelde yağlı balıkların ızgarası, yağsız balıkların ise kızartması yapılır. Balık alırken dikkat edilecek en önemli şey balığın taze olmasıdır. Taze balığın solungaçları kırmızı, derisi gergin, gözleri parlak ve dışa doğru, pulları sıkı, kuyruğu da dik olur. Tabii en önemlisi balık alırken balık takvimine göre seçim yapmaktır. Ocak ayında Kefal ve hamsi tam olarak yağlanmıştır. Lüfer, palamut, uskumru ve istavrit halen lezzetlidir. Çinekop, kofana ve mezgit boldur.  Tekir ve kırlangıç çok tutulur. Barbunya, kılıç, mercan ve sinarit az tutulur. Şubat ayında Kalkan mevsimi başlamıştırTekir gene boldur. Uskumru, lüfer ve palamut artık yağını kaybetmeye başlamıştır. Gümüş balığı ve kefal lezzetlidir. Hamsi artık yağını ve lezzetini kaybetmektedir. Ayrıca istavrit, zargana, mezgit yine tezgâhlardadır. Mart ayında Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli olduğu zamandır. Uskumru artık çiroz olmaya yüz tutmuştur. Gümüş balığı artmaya başlar. Lüfer ve palamut yağını kaybetmiştir, tava ve pilaki yapılmaya uygundur. Kofananın ızgarası olur. Minakop ve tekir her zaman olduğu gibi lezzetlidir. Barbunya bol miktarda çıkar ve çok lezzetlidir. Nisan ayı balık türlerinin bol olduğu bir dönemdir. Kalkanın en lezzetli  ve en bol olduğu zamandır. Eşkina’nın sezonu başlar çok lezzetlidir. Mercan, levrek, kılıç ve kırlangıç bollaşır. Dolayısıyla diğer aylara oranla daha ucuzdur. Gümüş, kefal, mezgit, tekir ve barbunya lezzetlidir ve çok tutulur. Zargana bu ayda da devam eder. Mayıs ayında Levrek, barbunya, dil balığı, tekir, kılıç, kırlangıç ve iskorpit fazla çıkar ve lezzetlidir. Uskumru, torik, palamut, hamsi ve istavrit artık yağını kaybetmiştir. Kefal halen lezzetlidir. Mezgitin halen zamanıdır. Haziran ayı, verimsiz dönem başlamış, balıklar azalmıştır. Mezgit, levrek ve biraz barbunya çıkar.  Bu ayda en lezzetli balık karagözdür, yağlanıp lezzetlenmiştir. Kırlangıç da lezzetlidir. Tekir, barbunya, gelincik, mercan, sinarit ve eşkina bulunur. Fakat pahalıdır. Temmuz, balığın en az olduğu aydır. Sardalya mevsimi başlamıştır, Ekim ortasına kadar yenebilir. Sardalyanın asma yaprağı içinde ızgarasının tam zamanıdır. Kolyoz, istavrit, uskumru, tava ve haşlamaya elverişlidir. Tekir ve barbunya yine lezzetlidir. Levrek ve çipura vardır, mezgit ve istavrit az da olsa bulunur. Ağustos ayında Çingene palamudu sezonu başlamıştır. Sardalyanın en lezzetli zamanlarıdır. Kılıç, mercan, sinarit gayet lezzetlidir. İzmarit de yağlanmış lezzetlenmiştir. Eylül ayında Balık sezonu açılmıştır. Sardalya ve kılıç lezzetlidir. Palamut yağmur suyunu yedikçe irileşmiştir. Aynı zamanda bollaşmıştır. Lüfer sezonu yaklaşmaktadır, biraz pahalıdır. Kolyoz, izmarit ve istavrit lezzetlidir. Kırlangıç bolca çıkar. Ekim ayı, Geçici olarak yazın Karadeniz'de beslenen balıkların Marmara'ya göçe başladıkları aydır. Bu yüzden bol miktarda tutulur. Lüfer lezzetini kazanmış,  istavrit de yağlanmıştır. Palamut boldur. Barbunya ve tekirin en yağlı ve lezzetli zamanıdır. İzmarit, sardalya, levrek, mercan, torik, sinarit ve eşkina hem bol hem de lezzetlidir. Kasım, Verimli ve bol balıklı bir aydırUskumrunun en iyi zamanıdır. Torik artmıştır, lakerdası yapılır. Pisinin en lezzetli olduğu aydır.  Lüfer, eşkina, çinekop, palamut, torik, zargana, levrek, mezgit ve istavrit bol miktarda çıkar ve de çok lezzetlidir. Hamsi de çıkmıştır ve çok lezzetlidir. Aralık ayında Hamsi, tekir, palamut, lüfer, çinekop, barbunya, mezgit, istavrit bol ve lezzetlidir. Uskumru, lüfer, palamut ve torik yağlıdır ve her türlü yemeği yapılır. Hamsi de lezzetlidir.

Doğma büyüme Edirne’li bir esnaf olarak Edirne hakkında neler söylemek istersiniz? Gördüğünüz eksikler ve çözüm önerileriniz nelerdir?

Nurhayat & Yasem Eren: Edirne çok güzel bir şehir. Az önce de söylediğimiz gibi şehri yabancı misafirlerimiz ayakta tutuyor. Buradaki bolluk, bereket, kültürel ve tarihi zenginlikler herkesi cezbediyor. Camilerimiz başta olmak üzere tarihi eserlerimiz Edirne’yi dünyanın en güzel şehirlerinden birisi yapıyor ama yine de eksiğimiz çok, özellikle şehir yapılanmasında. Saraçlar caddesi bölgesinde esnaf olduğumuz için hem bölgemizde ki, Kaleiçi Semtimizde ki, hem de Karanfiloğlu Semtimizde ki tarihi evlerin durumunu, hem Kaleiçi bölgesindeki tarihi evlerin durumunu gözlemliyoruz. Turizm için bulunmaz nimet konumunda olan ve Edirne insanının kazancını iki katına çıkartabilecek olan bu yapılar maalesef mezbele olarak Edirne’ye yakışmayan bir görüntü çiziyor. Belediye’nin onayladığı işi anıtlar kurulu bozuyor. Kurumlar arasındaki sıkıntı, Edirne insanını rezil ediyor. Turistler yıkık dökük evlerimizin fotoğrafını çekiyor ve kötü bir şekilde reklam oluyoruz. Eskiden Kaleiçi bölgesinde oturmak bir lükstü ancak belediyelerin ve diğer kurumların yanlış politikaları Kaleiçi bölgesini ne olduğu belirsiz insanların yaşadığı, güvenliksiz bölgeler haline getirdi. Bugün özellikle geceleri Kaleiçi’nde güvenli bir şekilde dolaşmak maalesef mümkün değil.
Edirne’ye daha fazla turist çekmek için neler yapılabilir?
Nurhayat & Yasem Eren: Kapıkule’den girdiğinizde Edirne’nin girişini bulmakta zorlanıyorsunuz. Bir kere Edirne’ye bir giriş kapısı şart. Eski Edirne’yi canlandırmak şart. Esas Edirne Saraçlar bölgesi. Burayı canlandırmak zorundasınız. Çarşıyı canlandırsanız Edirne’ye daha fazla turist gelecektir. Ufak esnafı her daim ayakta tutmak zorundayız. Eski Edirne, Kaleiçi Semti, balık pazarı bölgesi ve Londra Asfaltı ile Karanfiloğlu Semtini her daim ön planda tutulmalı.

29 Eylül 2018 Cumartesi

Edirne’de Meteorolojinin KASIRGA uyarısını dikkate alalım

Edirne’de Meteorolojinin KASIRGA uyarısını dikkate alalım 
Eğe kıyısından gelerek Edirne İlimizde de büyük bir etki göstereceği bildirilen kasırga ve şiddetli yağışın can ve mal kaybına neden olmaması doğacak zararların yaşanmaması adına herkes bireysel önlemini almalı.
Açık balkonlarımızdaki merdiven vs. gibi malzemelerin rüzgardan uçmaması için kaldırılması ya da sabitlenmesi, pencerelerimizdeki sinekliklerin çıkarılıp içeri alınması, balkonlardaki ve çatıdaki tv antenlerinin sağlamlığının kontrol edilmesi, çatı üzerine bırakılan malzemelerinin kaldırılması, araçlarımızı çatı altı, ağaç altı gibi yerlerde park halinde tutmamak açık ve güvenli olmayan kapı ve pencerelerimizi kapatalım ve bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz gerekli gördüğünüz aklınıza gelen tüm önlemleri en iyi şekilde alınız en ufak umursamazlık çok büyük etkiler gösterebilir, cana ve mala zarar gelmeden inşallah bu doğa olayını atlatmayı diliyor, Edirne’de yaşayan bireyleri bireysel duyarlı olmaya davet ediyoruz. 

22 Eylül 2018 Cumartesi

Otobüs kazası üç bakanı istifa ettirdi


Otobüs kazası üç bakanı istifa ettirdi

Bulgaristan hükümetinde istifa eden üç bakanın yerine önerilen isimler parlamentodan güvenoyu aldı.

Buna göre, Ekonomi Bakan Yardımcısı Aleksandar Manolev, Ulaştırma, Bilişim Teknolojileri ve Haberleşme Bakanı olurken İçişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Mladen Marinov İçişleri Bakanı, Avrupalı Gelişimi İçin Yurttaşlar (GERB) partisi milletvekili Petya Avramova ise Bölgesel Geliştirme Bakanı görevine getirildi.

Başkent Sofya’ya yakın Svoge'de meydana gelen ve 17 kişinin ölümüne yol açan trafik kazasının ardından Ulaştırma Bakanı İvaylo Moskovski, Bölgesel Geliştirme Bakanı Nikolay Nankov ve İçişleri Bakanı Valentin Radev istifa etmişti. Başbakan Boyko Borisov’a istifaları ileten Radev, bu kararın “siyasi bir sorumluluk taşıma ifadesi olduğunu” kaydetmişti.
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Cumartesi günü yaşanan trajik kaza sonrasında üç bakanın istifasını istemişti.
Kazada yaralanan 12 kişinin tedavileri sürerken, trajik kazanın araştırılması görevini Ulusal Araştırma Servisi (National Investigation Service) üstlendi.
Kazanın gerçekleştiği otobüsün bağlı bulunduğu seyahat acentası yetkilileri de soruşturma sırasında sorgulandı.
Bulgaristan Başbakanı Borisov, bakanların istifalarını kabul etti,  istifalar, parlamentoda oylandıktan sonra kesinlik kazandı.
Bu arada bakan değişiklikleri ile ilgili parlamentodaki oturumda söz alan ana muhalefetteki Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) milletvekilleri, sadece 3 bakanın değil, tüm hükümetin görevi bırakması ve ülkenin erken seçime gitmesi gerektiğini savundu.
Üyelerinin çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu muhalefetteki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) partisinin lideri Mustafa Karadayı da “Bulgaristan’da devletçilik bugüne dek görülmemiş bir kriz içindedir. Göz boyaması bu üç istifa, hükümetin kaçınılmaz çöküşünü sadece bir süre erteleyecektir.” açıklamasında bulundu.

Trakya üniversitesi, Edirne Sarayı’nı gün yüzüne çıkarıyor


Trakya üniversitesi, Edirne Sarayı’nı gün yüzüne çıkarıyor 

Trakya Üniversitesi, yapımına 1450 yılında II. Murat zamanında başlanan ve 1475 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanan, Fatih ve Kanuni gibi büyük padişahlara ev sahipliği yapan Edirne Sarayı'nın, 2009 yılında başlayan ve uzun süredir devam etmeyen arkeolojik kazılarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yeniden başladı. 

Osmanlı dönemi kanalizasyon sistemi, saray mutfağına ait araç gereçler ve Hürrem Sultan'ın kullandığı parfüm şişelerinin de bulunduğu Edirne Sarayı’nın henüz gün yüzüne çıkmayan, toprak altında bulunan bölümlerinin de ortaya çıkarılmasına olanak sağlayacak Edirne Yeni Saray Kazısı çalışmaları hakkında bilgi veren Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Tunca Nehri kenarında Fatih Sultan Mehmet'in babası II. Murat tarafından yaptırılan Edirne Sarayı'nı, Osmanlı Devleti’nin “kalbi” olarak nitelendirerek “Edirne bir payitahttır ve payitahtın simgesi de saraydır. Devletin idare edildiği, bürokratların yetiştirildiği, adaletin tesis edildiği, padişah ve ailesinin yaşam alanı olan saray çok önemli anlamlar taşıyor. Edirne, tarih boyunca önemli işlerin başarıldığı bir yer olarak padişaha ve devlet erkanına ev sahipliği yapmış, devlet işleri ile adaletin tesis edildiği bir yer olmuştur. Üzerinde bulunduğumuz bu yer de tüm bu büyük işleri başarmış olmakla birlikte, 93 Harbi'nden bu yana yanmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır. Suların ve medeniyetlerin birleştiği, İstanbul’u ve Balkanlar’ı fetheden, kapıları Balkanlar’a ve Avrupa’ya açılan bu tarihi kentin, çağdaşlarının üstüne çıkmış medeniyet anlayışının bir sembolü olan Edirne Sarayı’nın maruz kaldığı olaylar ve içerisinde bulunduğu durum bizleri derinden üzmektedir. Tam da bu noktada Trakya Üniversitesi’ne düşen görev, Edirne'nin tarihi ve kültürel değerlerini ortaya çıkartmaktır. Teşbihte hata olmaz. Selimiye kadar önemli bu yapıyı, hikayesi ve sahip olduğu tüm değerlerle ayağa kaldırmak bizlerin görevidir. Burada yürütülecek kazı çalışmalarle ortaya çıkacak mimari kalıntılardan elde edilen veriler, uzun yıllar Osmanlı’ya payitahtlık etmiş Edirne Yeni Sarayı’nda varlığı bilinen ancak çeşitli sebeplerle tahrip olmuş yapıların ortaya çıkması açısından önemlidir. Burayı tekrar gün yüzüne çıkarabilirsek Edirne, şu anda ‘bir’ ise ‘iki’ olacaktır. Uzunca bir süredir burada kazı yapılmıyordu. Üniversitemiz, bu sarayın kazı çalışmalarını yürütmeyi üstlendi. Bu konuda bizlere güvenen ve destekleyen Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a çok teşekkür ederiz.” dedi. 

Edirne Yeni Saray Kazısı 2018 yılı çalışmalarına başkanlık eden, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Trakya Üniversitesi tarafından yürütülecek kazı çalışmalarına 10 Eylül itibarıyla başlandığını belirterek, Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun katkılarıyla saha çalışmaları için kendilerine tahsis edilen kazı evinin düzenlenmesiyle, kazının daha da hızlanacağını ifade etti. Trakya Üniversitesi’nin yanı sıra diğer üniversitelerden öğretim üyesi, uzman ve öğrencilerle birlikte işçilerden oluşacak, alanında yetkin ve kapsamlı bir ekiple birlikte, belirli bir program çerçevesinde yürütülecek çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, “Belirlediğimiz program çerçevesinde, temizlik çalışmalarının ardından Sur-i Sultani ve Demir Kapı olarak bilinen yapılar üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştıracak olmakla birlikte kazılar, sarayın gün yüzüne çıkmayan, bilinmeyen ve toprak altında kalan kısımlarının ortaya çıkmasına olanak sağlayacak nitelikte olacaktır. Bu anlayışla, büyük ve tarihi öneme sahip olan bu yapının tekrar ayağa kaldırılmasını istiyoruz.” dedi. Tahribatın yoğun olduğu bir alanda çalışma yapacaklarını, ancak buna rağmen önemli bulguların çıkacağına inandıklarını belirten Doç. Dr. Kurtişoğlu, “Kazılar neticesinde önemli bulgulara ulaşmayı bekliyoruz; ancak yangın, deprem ve savaşlar geçirdiği için saray üzerindeki tahribatın oranı çok yüksek. Tabii, saray da çok büyük. Dolayısıyla zaman içerisinde çok büyük sürprizlerle karşılaşabiliriz." şeklinde konuştu. 

Uzun yıllardır devam eden saray kazısı çalışmalarına 2015 yılında ara verildiğini hatırlatan Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sarayda yürüttüğü ören yeri projesinin bu yeni dönemde kendilerine kazı disiplini açısından büyük yarar sağlayacağını aktararak, “Ören yeri çalışması, bizim işimizi çok kolaylaştıracak. Daha önceki dönemlerde kazı alanları araç geçişinden tutun, insan geçişine kadar tamamen açıktı ve bu durum tahribata neden oluyordu. Arkeolojik açmaları uyguluyorduk, ardından ertesi gün geldiğimizde üzerinde araçların gezindiğini görüyorduk. Bu bizim çalışmalarımız açısından sıkıntı teşkil ediyordu; ancak ören yeri projesiyle çalışma sahalarının kapatılarak denetim altına alınmış olması, bizim çalışmalarımızı daha güvenli hale getirmiş oldu.” dedi. 

Edirne Sarayı Hakkında… 
Şehrin kuzeyinde, Tunca  Nehri kenarında, 300.000-355.000 m2’lik bir alana kurulmuş olan, Saray-ı Cedide-i Amire olarak bilinen ve Topkapı Sarayı’na benzer bir yerleşim planıyla, büyük meydanlar etrafında konumlanan değişik işlevli yapılarıyla Türk Saray Mimarisi’nin genel karakterini yansıtan sarayın yapımına, 1450’de 2. Murat zamanında başlanmıştır. Hükümdarın ölümü üzerine bir süre duran saray inşaatı, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475'te tamamlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, 1.Ahmet, Avcı Mehmet, 2. Ahmet, 3. Ahmet zamanında saray sürekli tamir görmüş ve yeni yapılar eklenmiştir. 3. Ahmet'in 1718 yılında İstanbul'a gitmesinden sonra, 1768 yılında, 3. Mustafa'ya kadar hiçbir padişah Edirne'ye gelmemiş, aradaki bu yarım asırlık süreç tahribatın başlangıcı olmuştur. 1752'deki büyük deprem ve 1776 yılındaki yangınla tahribat süreci devam etmiştir. 1827'de 2. Mahmut zamanında sarayın bir kısmı tamir edilmiştir. 1829 yılında Edirne'yi işgal eden Ruslar, sarayı bir ordugah olarak kullanmışlar ve büyük zarar vermişlerdir. 1868'de Vali Hurşit Paşa'yla başlayıp, Hacı İzzet Paşa'nın 1873'teki valiliğine kadar süren tamirat döneminde birçok yapı kurtarılmıştır. 1876-77 Rus Savaşın'da düşmanın şehre yaklaşması nedeniyle Vali Cemil Paşa ile Edirne kumandanı Ahmet Eyüp Paşa'nın anlaşamamaları üzerine Bab'üs Sa'âde civarında yığılan cephanenin patlatılması ile üç gün süren patlamalar sonucu sarayın birçok yapısı yıkılmıştır. Bundan sonra yağma başlamış ve saraya ait kalıntılar başka yapılarda kullanılmıştır.

21 Eylül 2018 Cuma

İskeçe Merkez Türk Azınlık İlkokulu’nda eylem başladı


İskeçe Merkez Türk Azınlık İlkokulu’nda eylem başladı

Batı Trakya’daki Türk Azınlık ilkokullarındaki Yunanca kitaplar konusunda yaşanan kargaşanın çözüme kavuşturulması talebiyle İskeçe Merkez Türk Azınlık İlkokulu’ndaki velilerin kararlaştırdığı eyleme başladı.
(Gümülcine Gündem) İskeçe Merkez Türk Azınlık İlkokulu Encümen Heyeti ve Okul Aile Birliği’nin çağrısı ile 19 Eylül Çarşamba günü bir araya gelen veliler aldıkları eylem kararını uygulamaya geçirdi. 20 Eylül Perşembe sabahı öğrenciler velileri ile birlikte okul önünde toplandı ancak derslere girmedi. Öğrenci velileri de okul girişini tutarak okulu bir süreliğine sembolik olarak işgal etti. Azınlık okullarında hangi kitaplarla eğitim yapılacağı konusundaki karışıklık ve kaos sebebiyle yapılan eyleme velilerin ve öğrencilerin katılımı yoğun oldu. 
Eylem sırasında açıklama yapan Encümen Heyeti Başkanı Hüseyin Baltacı, taleplerinin Frangudaki programı çerçevesinde hazırlanan kitapların bir an önce okullardan kaldırılarak yerine devlet okullarında okutulan kitaplarla eğitime başlanması olduğunu ifade etti. Konuyla ilgili olarak Eğitim Bakanlığı’nın talimatının yetersiz olduğunu ifade eden Baltacı, sorunun giderilmesi için bakanlığın kararlılık göstermesi gerektiğini belirtti. Netice alana kadar eyleme devam edileceğini söyleyen Hüseyin Baltacı, sorunun bir an önce çözülmesini umduklarını belirtti. 

Sınır Ötesi Gazetesi 01 Ekim 2018, Yıl 10, Sayı 328, Sayfalar 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10

Sınır Ötesi Gazetesi 01 Ekim 2018, Yıl 10, Sayı 328, Sayfalar 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10









20 Eylül 2018 Perşembe

Edirne esnafı krizi fırsata çeviriyor

Edirne esnafı krizi fırsata çeviriyor 

Yunan ve Bulgar turistler Edirne'ye akın etti: Edirne ile Yunanistan ve Bulgaristan arasında, 3 kat fiyat farkı var.

Birol Kuzu: “Bulgaristan ve Yunanistan halkı ucuz ve kalitesiz mal değil ucuz ve kaliteli mal arıyor! Onlar gelip geçici müşteri değil, devamlı müşterimiz. Kalitesiz ve pahalı mal satarak kaçırmayalım. Kaçan turisti ve müşteriyi geri getirmek çok zordur.”

Bahri Dinar: “Bulgaristanlı ve Yunanistanlı turistlerin Edirne’ye gelmesi esnafımızın can simidi oldu.”

Gelirken Türkiye Gümrüklerinde yoğunluk nedeni ile sıkıntı yaşayan Bulgaristan ve Yunanistan vatandaşları özellikle de engelli bireyler giderken de kendi ülkelerinin gümrüklerinde sıkıntı yaşıyorlar. Bu konuya acil çözüm bulunmasını bekliyorlar.

Edirne'de 2 Yunan askerinin sınırı yasa dışı geçtikleri için tutuklanmalarına tepki olarak Türkiye'den alışveriş yapmayı bırakan Yunan turistler, tahliye kararının ardından yeniden Edirne'ye gelmeye başladı. Kur farkı nedeniyle Yunan turistin yanı sıra Bulgarların da yoğun olarak Edirne'den alışveriş yapması, esnafın yüzünü güldürüyor. Edirne’ye alışveriş için gelen Bulgar vatandaşlarının çoğunluğu yılın belli dönemlerinde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çalıştıkları için Bulgaristan’a birikimleri dönüyorlar kendilerinin ve ailelerinin ihtiyaçlarını Edirne’den alış veriş yaparak karşıladıkları için daha fazla harcama yapıyorlar.
Bulgaristan para birimi Leva ile Avro'nun Türk parasına göre değer kazanması, Edirne'de ekonomiyi hareketlendirdi. Bir Bulgar Leva'sının 3 liranın üzerinde olması, 1 Avro'nun ise 6 liranın üzerine çıkması nedeniyle sınır komşuları tüm alışverişlerini Edirne'den yapmaya başladılar.
Sabah erken saatlerde Edirne'ye otobüslerle gelen Bulgar ve Yunan turistler, gün boyu kenti gezip, alışveriş yaptıktan sonra akşam saatlerinde yeniden ülkelerine dönüyor. Özel araçlarıyla gelenler ise özellikle Bostanpazarı Mahallesi'nde kurulu olan ve temizlik ürünleri satan dükkanlardan ve halk pazarlarında alışveriş yapıyor. Turistler, kentte tekstil ürünlerinden, mobilyaya kadar çok çeşitli alışveriş yapıyor. Edirne'de cuma günleri kurulan ve ' Sosyete Pazarı' olarak bilinen halk pazarı, yurt dışından gelenlerin en gözde alışveriş noktası. Pazardan toptan alışveriş yapan turistler Edirne’den satın aldıkları malların ülkelerinde ki fiyatlarının 3 katı fiyatında olduğunu söylüyorlar.

Bostan Pazarı’nda iş yeri bulunan Birol Kuzu, “Gelen yabancı turistlerin paraları bizden değerli durumda. Dolayısı ile bizim mallarımız onlara çok avantajlı geliyor. Yunanistan ve Bulgaristan vatandaşları artık bizden fakir değiller alışverişlerinde ucuzluktan önce kalitesine bakıyorlar, sonra fiyatına bakıyorlar. Bulgaristan ve Yunanistan halkı ucuz ve kalitesiz mal değil ucuz ve kaliteli mal arıyor! Onlar gelip geçici müşteri değil, devamlı müşterimiz. Kalitesiz ve pahalı mal satarak kaçırmayalım. Kaçan turisti ve müşteriyi geri getirmek çok zordur.” şeklinde konuştu. Gerek Bostan Pazarına alış verişe gelen turistler, gerekse esnaf araçların düzensiz park etmesinden şikayetçi. Edirne Belediyesi Trafik Zabıta Denetim Biriminin gerekli denetimleri yaparak düzen sağlamasını istiyorlar.

Edirne'yi Tanıtma ve Tava Ciğer'i Kalite Koruma Derneği Başkanı Bahri Bey (Dinar): “Bulgaristanlı ve Yunanistanlı turistlerin Edirne’ye gelmesi esnafımızın can simidi oldu.” dedi. Türkiye’nin döviz artışı sebebi ile komşu ülke vatandaşlarının Edirne'ye yoğun geldiğine değinen Bahri Bey,”Bunu fırsatı iyi değerlendirmeyi bilmeliyiz. Bizlerde Edirne’ye alış veriş için gelen turistlere karşı iyi davranarak, onların misafirlerimiz olduğu gibi devamlı müşterilerimiz olduklarını da dikkate alarak sürekliliklerini sağlamalı, müşteri potansiyelimizi arttırarak fırsata çevirebiliriz.”

KİŞİ BAŞI 100 - 150 AVRO HARCIYOR
Edirne Ticaret ve Sanayi Odası verilerine göre Yunan ve Bulgar turistler kişi başı 100 ile 150 Avro arasında alışveriş yaparken, kur farkının artmasından dolayı aldıkları ürünlerde gelişti. Daha önce sadece pazardan alışveriş yapan turistler, tekstilden inşaat malzemelerine kadar çok çeşitli ürünler alıyor.

EDİRNE’YE ALIŞ VERİŞ İÇİN GELEN TURİSTLER VE ENGELLİLER GÜMRÜKLERDE SIKINTI YAŞIYORLAR
Alış veriş yapmak için Edirne’ye gelen turistler gelirken Türkiye Gümrüklerinde yoğunluk nedeni ile sıkıntı yaşıyorlar. Edirne’ye gelen turistler ve engelli bireylerin bulunduğu araçlar için ayrı bir peron oluşturulmasını istiyorlar. Ülkelerine dönerken de kendi gümrüklerinde sıkıntılar yaşadıklarını, araçların komple indirilip kontrol edildiği için uzun süre beklemek zorunda kaldıklarından sıkıntı duyduklarını belirtiyorlar.

Nevzat & Emine Ulu çiftinin oğlu Recep Baha’nın sünnet düğünü muhteşemdi

Nevzat & Emine Ulu çiftinin oğlu Recep Baha’nın sünnet düğünü muhteşemdi

 Gündüz davul, klarnet, tambur eşliğinde başlayan Nevzat ve Emine Ulu Çiftinin biricik oğulları Recep Baha Ulu’nun sünnet töreni Aynur ve Yılmaz Çeşmeliler Çitinin işlettiği Malkara'da ki Ay Işığı Düğün Salonunda 2.000 davetlinin katılımı ile yapıldı.
Nevzat ve Emine Ulu çifti, kızları Ada ve Doğa Ulu, Hala Öznur Akyol ile oğulları Oğuz ve Kaan Akyol, Hala Serpil Şan Kıyak düğün sahipleri olarak konuklarını kapıda karşıladılar. Sünnet boyunca konuklarıyla tek tek ilgilenen düğün sahipleri ve konukların gece boyunca eğlenceyi doruklara taşıması sağladılar. Bol bol eğlenilip mutlu anlar yaşandı.
Gecenin kıralı belli idi Recep Baha ama kraliçesini seçmek imkansızdı. Birbirinden şık bayanlar salonu ve pisti doldurmuştu.


18 Eylül 2018 Salı

Şehit olmayı göze alamayan gazi olamaz. Gaziler gününüz kutlu olsun.

Şehit olmayı göze alamayan gazi olamaz.

Gaziler gününüz kutlu olsun.


Yüce Türk Milleti’nin şanlı tarihi, milletimizin tüm bireylerine gurur veren, eşsiz zaferlerle doludur. Yüce Türk Milleti, tarih boyunca verdiği var olma mücadelesinden, daima alnının akıyla ve başarıyla çıkmasını bilmiştir. 
19 Eylül 1921 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Milleti adına vefa duygusunun en güzel örneğini göstererek, Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Büyük Önderimiz ATATÜRK’e, “GAZİ” unvanını vermiştir. Bu tarih, aynı zamanda Gazi ve Şehitlerimize duyduğumuz minnet ve saygının da açık bir göstergesidir.
Milletimizin geleneğinde, vatan aşkı, millet ve bayrak sevgisi, her sevginin üzerinde gelir. Bunun içindir ki, Türk insanı, vatan için ölmeyi bir görev bilmekte, oğlunu şehit veren anne ve baba, acısını yüreğine gömerek, “Vatan Sağ olsun” diyebilmektedir.
Vatanın bölünmez bütünlüğü, halkımızın huzuru, güvenliği ve esenliği için büyük bir onurla görev yaparak, gazilik mertebesine ulaşan kahramanlarımız gurur kaynağımızdır.
Aziz vatanımızın bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü korumak için canları pahasına cepheden cepheye koşan, bu uğurda Şehit olmayı göze alan Gazilerimiz, “Ülkemizin medarı iftiharı, vatanperverliğin ve kahramanlığın yaşayan canlı abideleridir.
Yüce Allah’ın bizlere verdiği sarsılmaz inanç, şanlı tarihimizden aldığımız güç ve damarlarımızda dolaşan asil kandaki cesaretle; Şehit ve Gazilerimizin bizlere mirası olan Türkiye Cumhuriyeti ilelebet bu varlığını sürdürecektir.
Bizler, aziz Şehitlerimiz ve Gazilerimiz sayesinde tarih sahnesinde Türk milleti olarak varlığımızı sürdürüyor ve bu vatan toprakları üzerinde onlardan aldığımız güç ve ilhamla, birlik, beraberlik ve bütünlük içinde hayatımızı idame ettiriyoruz. Bu bakımdan, Şehit ve Gazilerimiz her türlü takdire şayandır. Bu Aziz Kahramanlarımıza ne kadar minnet ve şükran duysak azdır.
Bu minnet ve şükran duyguları içinde, bugün de aynı azim ve kararlılıkla vatan topraklarının ve Yüce Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğünün sonsuza değin korunması, Milletimizin de huzur ve güven ortamı içinde varlığını sürdürebilmesi için, gazilik rütbesini alan gazilerimizle, yine bu uğurda canlarını veren tüm şehitlerimizin eşleri ve çocuklarını bu anlamlı günde saygı ve sevgiyle ‘Türkiye ve Balkan Ülkeleri Dostluk Kültür ve Ekonomik İşbirliği Derneği’ ile ‘Edirne Tarih Turizm ve Kültür Derneği’ olarak selamlıyoruz.

                          Başkan        
Sami Gültekin

17 Eylül 2018 Pazartesi

Bulgaristan Engelliler Birliği Razgrad Tsar Kaloyan şubesi üyeleri Edirne’yi Bulgaristan, Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ile kıyasladı

Bulgaristan Engelliler Birliği Razgrad Tsar Kaloyan şubesi üyeleri Edirne’yi Bulgaristan, Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkeleri ile kıyasladı

     Bulgaristan Engelliler Birliği Razgrad Tsar Kaloyan şubesi üyeleri Edirne Tarih Turizm ve Kültür Derneği ile Türkiye ve Balkan Ülkeleri Dostluk Kültür Ekonomik İşbirliği Derneği’nin misafiri olarak Edirne’nin sağlık birimlerini inceleme, tarihi, turistlik yerlerini ziyaret etme amaçlı gezi yaptılar.


 Gezi dahilinde Selimiye Camisi, Üç Şerifeli Cami, Eski Cami, Tarihi Selimiye Arasta Çarşısı, Tarihi Bedesten Çarşısı, Tarihi Ailpaşa Çarşısı, Yahudi Havrası, Sveti George (Esveti Georgi) Ortodoks Kilisesi, Sveti Konstantin – Elena Kilisesi, II. Beyazid Camisi ve Külliyesi (II. Beyazid Kompleksi)Tarihi yerleri gezdiler. Edirne Özel Ekol Hastanesinde ve Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi’nde yetkililerden sağlık turizmi ile hastane hakkında bilgi aldılar. Öğle yemeklerinde hastanelerin misafiri oldular. Alış veriş yaptılar. Dönüş hazırlıkları yapılırken gurup üyeleri ile röportaj yaptık.


Edirne ve Bulgaristan’ı turizm açısından kıyaslayıp, değerlendirdiğinizde neler söylersiniz?
Günal Musa: Edirne’yi çok seviyorum. Turizm Midibüsüm var. Yolcu taşımacılığı işi yaptığım için Edirne’ye sık sık geliyorum. Bunun dışında kendi otomobilimle de ailem ve torunlarım ile birlikte turistlik veya alış veriş amaçlı olarak birçok kez Edirne’ye geldik. Genel olarak Türkiye’yi değerlendirirsek, Bulgaristan’a kıyasla her şey çok daha düzenli ve sistemli çalışıyor. Hiç bir açıdan Bulgaristan’da aynı düzen ve sistem yok. Bulgaristan nüfus itibariyle çok yoğun olmadığı için haliyle Edirne kadar kalabalık olmuyor. Dolayısı ile Edirne kadar trafikte olmuyor. Bizim gençlerimizin hepsi Avrupa’da çalışıyorlar, Bulgaristan’da ki ailelerine maddi destek veriyorlar. Sadece tatillerinde Bulgaristan’a geliyorlar. Bu yüzden de Edirne’deki trafik yoğunluğu bizim şehirlerimizde yok. Biz Razgrad’ın Tsar Kaloyan ilçesinde yaşıyoruz. Nüfusumuz 30.000 kişi civarında, Edirne’de ise 180.000 kişi yaşıyor. Haliyle Edirne’de çok daha fazla iş yeri, çok daha fazla resmi kurum var. Bu yoğunluk Edirne turizmini olumlu manada etkiliyor.

Edirneliler Edirne’nin turizm açısından daha iyi olmasını arzu ediyorlar. Avrupa’da da bulunmuş birisi olarak bu konudaki fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Günal Musa: Edirne Bulgaristan’a nazaran turizm açısından çok daha ileri düzeyde. Ama Avrupa ile kıyaslarsanız çok geride. Tarihi eserlere sahip çıkmak ve tarihi eserleri korumak gibi sıkıntılar var. Avrupa’da hiçbir şehirde Edirne kadar nüfus yoğunluğu göremezsiniz. İnsanlar çevre kasabalar ve köylere dağılmış durumdadır. Sokağa çıktığınızda Edirne’deki kadar insan, kafelere gittiğinizde Edirne’deki gibi bir kalabalık göremezsiniz. Burada gördüğüm en olumsuz özellik şehrin kalabalık olması diyebilirim. Hastaneleriniz, devlet hastanesi ve özel hastaneler, Bulgaristan’daki hastanelerden bin kat iyi.
İtalya’da yaşayan birisi olarak Edirne’yi siz nasıl değerlendirsiniz?

Rositsa Kivshanova: Edirne’yi çok sevdiğimi söyleyebilirim. İnsanlar çok misafirperver ve yardımsever. Edirne’de ki atmosferden, insanların diyaloglarından çok memnun kaldım. Edirne’deki sağlık hizmetleri Avrupa’daki kadar kaliteli, bir fark göremedim. Ama tabi ki Bulgaristan’daki hastanelere baktığımızda, özellikle devlet hastanelerine gerçekten şartlar çok kötü. Edirne’de sağlık hizmetleri, özel hastaneler de de devlet hastanelerinde de Bulgaristan’ın çok çok üzerinde. Devlet hastanesinin, özel hastaneden farkını göremedim. İnsanlara çok iyi hizmet verdiklerini gözlemledim. Tarihi eser bakımından kıyaslayacak olursak İtalya’da tarihi ne varsa, çok iyi korunuyor, bakımı yapılıyor. Edirne’de tarihi yapıların bazılarının bakımsız olduğu gözlemledim. Avrupa’da da İtalya’da da böyle bir örnekle karşılaşmak zordur. Onlar daha fazla önem veriyor.
Siz Bulgaristan ile Edirne’yi kıyasladığınız zaman neler gördünüz? Gözlemlerinizi anlatır mısınız?
Atanas Minkov: Varna ve Rusçuk Bulgaristan’ın önemli turistik yerleri. Rusçuk Edirne’den daha güzel. Böyle düşünmemin sebeplerine gelince, Edirne çok kalabalık. Pazar yeri çok kalabalıktı. Bizler pek alışık değiliz. Rusçuk şehir planlaması açısından daha düzgün, Edirne biraz daha karışık.
Siz Türk asıllı bir Bulgaristan vatandaşısınız. Ama İngiltere’de çalışıyor ve yaşıyorsunuz. Sadece tatillerde Bulgaristan’a ailenizin yanına geliyorsunuz. Bize Bulgaristan, İngiltere ve Edirne’yi kıyaslayabilirmisiniz?

Sali Zoroğlu: Edirne’ye ve Türkiye’ye ilk kez geliyorum. Edirne sokaklarının temizlenmediğini gördüm. Sokaklar çok pis. Yerlerde sigara izmaritleri gördüm. Camilerin, tarihi eserlerin önünün bile temizlenmediğini gördüm. Bulgaristan’da da durum burada olduğu gibi. Ama İngiltere’de böyle değil. Dikkatimi çeken en olumsuz durum sokakların pisliği oldu diyebilirim. Her şeye rağmen Edirne’de yaşabilir, buraya yerleşebilirim. Çok güzel bir şehir. İnsanları çok sıcak kanlı. İngiltere böyle değil. İnsanları soğuk ve ilgisiz. Akılları fikirleri para. Akılları fikirleri para derken yanlış anlaşılmasın kandırmak, dolandırmak yönü ile değil. Bakış açıları karşılarında ki insanın sırtından nasıl daha fazla para kazanırım olduğu için beni rahatsız ediyor. Yardımseverlik duyguları yok ama Edirne öyle değil.
Susan Regebova: Edirne’nin Bulgaristan’dan pek bir farkı yok, bana göre. Ancak bu şehri çok sevdik, insanları misafirperver. O yüzden sık sık gelerek gezmek ve alışveriş yapmak istediğim bir şehir.
Feride Mehmedova: Ben her sene 6 ay Amerika’da kalıyorum. Edirne her açıdan çok güzel bir şehir. Bulgaristan ile kıyasladığımız zaman çok daha fazla tarihi esere sahip. Edirne’nin dilini bilmek, dilini bilen insanlarla muhatap olmak çok güzel. Geçim şartlarına baktığımızda Bulgaristan ile hemen hemen aynı olduğunu söyleyebiliriz. Ama sizin yaşam şartlarınız daha iyi. Bizim Edirne ile aynı seviyeye gelmemiz için çok çalışmamız gerekiyor. Hastaneleriniz çok güzel, ziyarete gittiğimizde bize çok iyi davrandılar. Bulgaristan’da ki hastanelerde yemek yok, doğru düzgün bakım, hizmet yok. Bulgaristan’da hastaneye yatan insanın ziyaretçisi gelmez ise yanın da ki hasta veya refakatçiler yemek vermez ise aç kalır. Ama Edirne öyle değil. Devlet hastaneleri bile çok iyi durumda. Edirne’yi Edirne Tarih Turizm ve Kültür Derneği ile Türkiye ve Balkan Ülkeleri Dostluk Kültür Ekonomik İşbirliği Derneği organizasyonu sayesinde ziyaret ettik. Sağ olsunlar bizi 3 gün boyunca misafir ettiler. Birçok tarihi eseri ve Kiliseleri ziyaret ettik. Özel Ekol Hastanesi ve Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanelerinde önce yemeğimizi yedik sonra hastaneler hakkında bilgi aldık. Ekol Hastanesinde Sayın Cemşah Yazıcı bey, Edirne Sultan 1. Murat Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Uzm. Dr. Makbule Elif Yılmaz hanım ve Sağlık Turizmi İl Koordinatörü Fatime Akın hanım bize hastanelerini gezdirdi Bilgiler verdi. Edirne’de hastanede tedavi olmak istersek nasıl prosedürlere tabi tutulacağımızı anlattılar.

Edirne’de İnsanlar çok saygılı ve misafirperver. Kaldığımız Adalı hostel pansiyon’da iki gün kaldık, çok iyi ağırlandık kendimizi evimizde hissettik. Sanırım Edirne’de engelliler denince akan sular duruyor herkes elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyor. Sadece Edirne Belediyesinden hiç bir yardım ve destek göremedik. Akşam yemeklerimizi Narçiçeği Özsöker restoran ta ve Ciğerci Kemal Usta’da yedik. Her iki işyerinin sahiplerine ve çalışanlarına gösterdikleri ilgiden dolayı sonsuz teşekkür ederiz. Unutmadan şunu da söylemek istiyorum, aracımızda engelli aracı olduğuna dair tanıtım kartı olmasına rağmen her park ettiğimiz yerde bizden ücret alındı. Umarım bir dahaki gelişimizde buna çözüm bulunur. Edirne’den çok mutlu ayrılıyoruz. Derneğimiz adına Edirne Tarih Turizm ve Kültür Derneği ile Türkiye ve Balkan Ülkeleri Dostluk Kültür Ekonomik İşbirliği Derneği’ne ve yetkililerine teşekkür ediyorum.
10 Senedir Bulgaristan Engelliler Birliği Razgrad Tsar Kaloyan Şubesi Başkanısınız, neden dernek başkanı oldunuz?

Saniye Sali Eyüp: Benden önceki başkanımızın hasta olması nedeniyle, zamanım olduğu için bu göreve seçildim.
Edirne ile Bulgaristan’ı engelli bireyler açısından kıyaslar mısınız?
Saniye Sali Eyüp: Hastanelerinizin durumu çok iyi. Çok bakımlı ve çok iyi hizmet veriyorlar. Şehirde gördüğüm bir sıkıntı ise şu: engellilerin yolda seyahat edeceği fiziki ortam her yerde yok. Engelli araçların girebileceği rampa sayısı çok az. Dükkanların hepsinde olmaması bana göre büyük bir eksiklik. Dükkan, işletme küçükte olsa engellilerin girebileceği yerler olmalı. Sağlık müzeniz başta olmak üzere tarihi eserlerinizi de çok beğendim. Çok memnun olduk. Bizleri çok iyi karşıladınız. Teşekkür ediyoruz.