Trakya üniversitesi, Edirne
Sarayı’nı gün yüzüne çıkarıyor
Trakya
Üniversitesi, yapımına 1450 yılında II. Murat zamanında başlanan ve 1475
yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanan, Fatih ve Kanuni gibi büyük
padişahlara ev sahipliği yapan Edirne Sarayı'nın, 2009 yılında başlayan ve uzun
süredir devam etmeyen arkeolojik kazılarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
desteğiyle yeniden başladı.
Osmanlı dönemi
kanalizasyon sistemi, saray mutfağına ait araç gereçler ve Hürrem Sultan'ın
kullandığı parfüm şişelerinin de bulunduğu Edirne Sarayı’nın henüz gün yüzüne
çıkmayan, toprak altında bulunan bölümlerinin de ortaya çıkarılmasına olanak
sağlayacak Edirne Yeni Saray Kazısı çalışmaları hakkında bilgi veren Trakya
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Tunca Nehri kenarında Fatih
Sultan Mehmet'in babası II. Murat tarafından yaptırılan Edirne Sarayı'nı,
Osmanlı Devleti’nin “kalbi” olarak nitelendirerek “Edirne bir payitahttır ve
payitahtın simgesi de saraydır. Devletin idare edildiği, bürokratların
yetiştirildiği, adaletin tesis edildiği, padişah ve ailesinin yaşam alanı olan
saray çok önemli anlamlar taşıyor. Edirne, tarih boyunca önemli işlerin
başarıldığı bir yer olarak padişaha ve devlet erkanına ev sahipliği yapmış,
devlet işleri ile adaletin tesis edildiği bir yer olmuştur. Üzerinde
bulunduğumuz bu yer de tüm bu büyük işleri başarmış olmakla birlikte, 93
Harbi'nden bu yana yanmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır. Suların ve
medeniyetlerin birleştiği, İstanbul’u ve Balkanlar’ı fetheden, kapıları
Balkanlar’a ve Avrupa’ya açılan bu tarihi kentin, çağdaşlarının üstüne çıkmış
medeniyet anlayışının bir sembolü olan Edirne Sarayı’nın maruz kaldığı olaylar
ve içerisinde bulunduğu durum bizleri derinden üzmektedir. Tam da bu noktada
Trakya Üniversitesi’ne düşen görev, Edirne'nin tarihi ve kültürel değerlerini
ortaya çıkartmaktır. Teşbihte hata olmaz. Selimiye kadar önemli bu yapıyı,
hikayesi ve sahip olduğu tüm değerlerle ayağa kaldırmak bizlerin görevidir.
Burada yürütülecek kazı çalışmalarle ortaya çıkacak mimari kalıntılardan elde
edilen veriler, uzun yıllar Osmanlı’ya payitahtlık etmiş Edirne Yeni Sarayı’nda
varlığı bilinen ancak çeşitli sebeplerle tahrip olmuş yapıların ortaya çıkması
açısından önemlidir. Burayı tekrar gün yüzüne çıkarabilirsek Edirne, şu anda
‘bir’ ise ‘iki’ olacaktır. Uzunca bir süredir burada kazı yapılmıyordu. Üniversitemiz,
bu sarayın kazı çalışmalarını yürütmeyi üstlendi. Bu konuda bizlere güvenen ve
destekleyen Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a çok teşekkür
ederiz.” dedi.
Edirne Yeni
Saray Kazısı 2018 yılı çalışmalarına başkanlık eden, Trakya Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Apa
Kurtişoğlu da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Trakya Üniversitesi
tarafından yürütülecek kazı çalışmalarına 10 Eylül itibarıyla başlandığını
belirterek, Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun katkılarıyla saha çalışmaları
için kendilerine tahsis edilen kazı evinin düzenlenmesiyle, kazının daha da
hızlanacağını ifade etti. Trakya Üniversitesi’nin yanı sıra diğer
üniversitelerden öğretim üyesi, uzman ve öğrencilerle birlikte işçilerden
oluşacak, alanında yetkin ve kapsamlı bir ekiple birlikte, belirli bir program
çerçevesinde yürütülecek çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Gülay Apa
Kurtişoğlu, “Belirlediğimiz program çerçevesinde, temizlik çalışmalarının ardından
Sur-i Sultani ve Demir Kapı olarak bilinen yapılar üzerinde çalışmalarımızı
yoğunlaştıracak olmakla birlikte kazılar, sarayın gün yüzüne çıkmayan,
bilinmeyen ve toprak altında kalan kısımlarının ortaya çıkmasına olanak
sağlayacak nitelikte olacaktır. Bu anlayışla, büyük ve tarihi öneme sahip olan
bu yapının tekrar ayağa kaldırılmasını istiyoruz.” dedi. Tahribatın yoğun
olduğu bir alanda çalışma yapacaklarını, ancak buna rağmen önemli bulguların
çıkacağına inandıklarını belirten Doç. Dr. Kurtişoğlu, “Kazılar neticesinde
önemli bulgulara ulaşmayı bekliyoruz; ancak yangın, deprem ve savaşlar
geçirdiği için saray üzerindeki tahribatın oranı çok yüksek. Tabii, saray da
çok büyük. Dolayısıyla zaman içerisinde çok büyük sürprizlerle
karşılaşabiliriz." şeklinde konuştu.
Uzun yıllardır
devam eden saray kazısı çalışmalarına 2015 yılında ara verildiğini hatırlatan
Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sarayda yürüttüğü
ören yeri projesinin bu yeni dönemde kendilerine kazı disiplini açısından büyük
yarar sağlayacağını aktararak, “Ören yeri çalışması, bizim işimizi çok
kolaylaştıracak. Daha önceki dönemlerde kazı alanları araç geçişinden tutun,
insan geçişine kadar tamamen açıktı ve bu durum tahribata neden oluyordu.
Arkeolojik açmaları uyguluyorduk, ardından ertesi gün geldiğimizde üzerinde
araçların gezindiğini görüyorduk. Bu bizim çalışmalarımız açısından sıkıntı
teşkil ediyordu; ancak ören yeri projesiyle çalışma sahalarının kapatılarak
denetim altına alınmış olması, bizim çalışmalarımızı daha güvenli hale getirmiş
oldu.” dedi.
Edirne Sarayı Hakkında…
Şehrin
kuzeyinde, Tunca Nehri kenarında, 300.000-355.000 m2’lik bir alana
kurulmuş olan, Saray-ı Cedide-i Amire olarak bilinen ve Topkapı Sarayı’na
benzer bir yerleşim planıyla, büyük meydanlar etrafında konumlanan değişik
işlevli yapılarıyla Türk Saray Mimarisi’nin genel karakterini yansıtan sarayın
yapımına, 1450’de 2. Murat zamanında başlanmıştır. Hükümdarın ölümü üzerine bir
süre duran saray inşaatı, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475'te
tamamlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, 1.Ahmet, Avcı Mehmet, 2. Ahmet, 3.
Ahmet zamanında saray sürekli tamir görmüş ve yeni yapılar eklenmiştir. 3.
Ahmet'in 1718 yılında İstanbul'a gitmesinden sonra, 1768 yılında, 3. Mustafa'ya
kadar hiçbir padişah Edirne'ye gelmemiş, aradaki bu yarım asırlık süreç
tahribatın başlangıcı olmuştur. 1752'deki büyük deprem ve 1776 yılındaki
yangınla tahribat süreci devam etmiştir. 1827'de 2. Mahmut zamanında sarayın
bir kısmı tamir edilmiştir. 1829 yılında Edirne'yi işgal eden Ruslar, sarayı
bir ordugah olarak kullanmışlar ve büyük zarar vermişlerdir. 1868'de Vali
Hurşit Paşa'yla başlayıp, Hacı İzzet Paşa'nın 1873'teki valiliğine kadar süren
tamirat döneminde birçok yapı kurtarılmıştır. 1876-77 Rus Savaşın'da düşmanın
şehre yaklaşması nedeniyle Vali Cemil Paşa ile Edirne kumandanı Ahmet Eyüp
Paşa'nın anlaşamamaları üzerine Bab'üs Sa'âde civarında yığılan cephanenin patlatılması ile üç gün süren patlamalar
sonucu sarayın birçok yapısı yıkılmıştır. Bundan sonra yağma başlamış ve saraya
ait kalıntılar başka yapılarda kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder