6 Eylül 2018 Perşembe

Prof. Dr. Osman İnci: “Edirne’nin kendisi başlı başlına müzedir. Edirne’nin daha iyi olmasını istiyorsak valilik, belediye, rektörlük ve diğer kurumlar ortak hareket etmeli. Edirne için çalışmak isteyen insanlara maalesef yardımcı olunmuyor.”

Prof. Dr. Osman İnci: “Edirne’nin kendisi başlı başlına müzedir. Edirne’nin daha iyi olmasını istiyorsak valilik, belediye, rektörlük ve diğer kurumlar ortak hareket etmeli.
Edirne için çalışmak isteyen insanlara maalesef yardımcı olunmuyor.”
 Prof. Dr. Osman İnci, Malatya Akçadağ doğumlu. İlk ve ortaokulu Akçadağ’da bitirdi, daha sonra İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Çapa Tıp Fakültesini bitirince kısa süre çalıştı, ihtisasa girerken Kıbrıs Barış Harekâtı yapıldı ve Türk Silahlı Kuvvetlerine doktor lazım olduğu için ihtisasa başlayan arkadaşları ile beraber askere gitti. Bazı arkadaşları gemilerde, komando birliklerinde ve Kıbrıs’da görev aldılar. Askerlik dönüşü Edirne Tıp adına Cerrahpaşada Patoloji ihtisası bitirdi, daha sonra da Üroloji alanında ihtisas yaptı. Üroloji ihtisasının son bir buçuk yılını Trakya Üniversitesinde tamamladı.  Cerrahpaşa Tıp Fakültesine döndü ve sınavla uzmanlık hakkı kazandı. 10 ay Trakya Üniversitesi’nde uzman kadrosunda görev yaptıktan sonra, Yrd. Doç. olarak ataması yapıldı. 1988 de Doçent, 1994 yılında da Profesör oldu. 1992-1994 yıllarında görevine Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde başhekim olarak devam ettirdi. 1996 -2004 yıllarında 2 dönem Trakya Üniversitesine Rektörü olarak görev yaptı.  YÖK bünyesinde de Tıp Sağlık Eğitim Konseyi Başkanlığı yaptı. Hâlihazırda Edirne Ekol Hastanesinde hastalarına hizmet veriyor. Edirne’nin Karaağaç semtinde bulunan Osman İnci Müzesinde 36 yıldır biriktirdi sanat eserlerini sergiliyor.

Trakya Üniversitesi’nin 1982 yılında kurulduğunu biliyoruz. Ancak Tıp Fakültesinin kuruluş tarihi olarak Beyazıt Sağlık Külliyesi’nin kuruluş tarihini almak gerekmez mi?
Prof. Dr. Osman İnci: Aslında Tıp Fakültesinin kuruluş tarihi 1974’tür. Ancak dediğinize katılıyorum. Nasıl ki İstanbul Üniversitesi Fatih Külliyesinin kuruluşu olan 1453’ü temel alıyorsa, biz de bahsettiğiniz Tıp Medresesini kuruluş tarihi olarak temel almak zorundayız.
36 yıldır Edirne’de görev yapmakta olan çok önemli bir tıp hekimisiniz. İşin erbabına soralım: Edirne’de Sağlık Turizminin gelişmesi için neler yapılabilir?
Prof. Dr. Osman İnci:  Bu soruyu sormakta çok geç kaldık. Bu soruyu ilk defa 1990’lı yıllarda sormuştuk aslında. Bizim şöyle bir özelliğimiz var: Gölgesi Bulgaristan’a değen Tıp Fakültesi Hastanesiyiz biz. Güneş doğduğunda hastanemizin gölgesi Bulgaristan’a düşüyor. Biz aslında hastaneyi kurarken ve dizayn ederken sağlık turizmine göre kurduk. Bu soruyu çok önce sorduk, dediğim gibi. 1999 yılında Üniversite Hastanesi yapımı bitirildi ve tümü hizmete girdi. 1100 yataklı hastaneyi çağdaş anlayışla ve bazı uzmanlık dallarını, tanı yöntemlerini geliştirerek doldurabileceğimizi ve yurt dışına da sağlık hizmeti sunmayı planladık. Hasta yakınlarının yararlanacağı otel-misafirhane kurduk. Üniversite Ortopedi ve Travmatoloji çok iyi olmak zorunda. Başta Balkan ülkeleri, sonra da Almanya’dan gelen gurbetçilerin uğrak yeri olan Edirne için bu olmazsa olmazımızdı, zira trafik kazaları maalesef yaygındı. Ayrıca Onkoloji bölümünü çok iyi duruma getirmek zorunda idik. Çünkü kanser tedavisini hem önleme, hem cerrahi, hem ilaç tedavisinin yapılacağı bir sistem kurmaya çalıştık. Bu sacayağının üçüncüsü de Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisidir. Bu sistemi iyi kurmaya gayret ettik. O dönemlerde Bulgaristan, Kosova, Yunanistan, Makedonya gibi bölgelerden de hasta aldık. Gelip, bizim hastanemizde tedavi oldular. Bugün de Balkan ülkelerinden gelen hastalarımız var ve bizlerden çok memnunlar. Ayrıca Edirne çevresindeki birçok il ve ilçede eskiden bizimle çalışan, bizim yetiştirdiğimiz arkadaşlar mevcut. Şunu söylemek istiyorum, bizim bunu yapacak potansiyelimiz fazlasıyla mevcut. Ancak özel sektör olarak daha büyük bir hastanemiz olsa, daha fazla hizmet üretebileceğimiz kanaatindeyim. Özel hastanede yurtdışı gelen hastalara başarılı sağlık hizmeti veriyoruz.  Yatak sayısı fazla olsa daha fazla hastaya sağlık hizmeti sunulabileceği kanısındayım. Sağlık Kurumlarının bu işe ön ayak olması ve yaptığı çalışmaları kamuoyu ile basın ile paylaşması gerekiyor.  Birden fazla Hasta refakatçisinin kalabileceği alanlar da yaratmak gerekiyor. Sistemli bir çalışma yapılırsa bizim yaptığımız sağlık turizminin kat kat fazlası yapılır.
Edirne Turizmi ile Alakalı Neler Söylemek İstersiniz? Ne gibi eksikler var size göre?
Prof. Dr. Osman İnci: Edirne’de tarih, kültür turizmi var. Mimari turizmi açısından da şehrimiz muhteşem bir yer. Bu hususta Mimarlık Fakültesinin de geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Edirne sivil mimari örneği bir kent, adeta bir laboratuar, atölye.  Selimiye Camii, sinagog, eski camii ve diğer anıt yapılar başlı başına incelenmesi gereken eserlerdir. Bunun için de Mimarlık Fakültesini geliştirmek zorundayız. Yeni Edirne, merkezdeki Eski Edirne’ye uygun yapılamadı. Maalesef estetik kaygılardan yoksun olarak Yeni Edirne dizayn edildi. Yollar ve meydanlar çağdaş şehircilik anlayışından yoksun. Yeni kurulan bir semtte çıkmaz sokak olur mu? Yeni Edirne’de var. Örneğin Ekol hastanesinin etrafındaki Mahkeme ile kazanılan yeşil alana bina yapıldı,  yeşil alanlar büfe, işletme kafeterya adı ile kiralandı. Çok ciddi sıkıntılar var. Bu sıkıntıları gidermek için de başta mimarlık alanında olmak üzere yetişmiş elemana, insan gücüne ve bilenleri dinlemeye ihtiyaç var. Biz Edirne ciğerini marka yapmayı başardık. Ama peynir markasını Ezine’ye kaptırdık. Edirne Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Recep Zıpkınkurt’a seçimi kazandığın da tebrik etmek vesilesiyle gittiğimde aramızda geçen konuşmada: Bu şehre bir peynir müzesi kuralım sohbeti geçti.   KOMİLİ firması bir “zeytinyağı müzesi” kuruyorsa, biz neden bunu yapmayalım? Geçmişten günümüze peynir yapımı tanıtılsın,  Hem peynir sergilensin, her firmaya reyonlar verelim satış yapılsın, hem de şehrin reklamını, tanıtımını yapalım.
 Daha evvel şehrimizde görev yapan Vali Fahri Bey Kaleiçi’ndeki evlere ihtimam göstermiş, evlerin birçoğunun bakımı yapılarak basın-yayın kuruluşlarına, sivil toplum örgütlerine ve hatta Trakya Üniversitesi bünyesine evler verilmişti. Maalesef Fahri Bey vefat ettikten sonra yerine gelen vali bey aynı özeni göstermedi hatta Fahri Bey tarafından bize(Üniversiteye) verilen İkiz evler Trakya Üniversitesinin elinden alınarak başka bir kuruma verildi. Biz İkiz Evleri Trakya Üniversitesi olarak Edirne Tarihini İnceleme Merkezi olarak kullanmak istiyorduk ve çalışmalarımızda da epey mesafe kat etmiştik. Birçok defa katıldığım toplantılarda bu sıkıntıyı gündeme getirdim, ama maalesef ciddiye alınmadı.
Kendi müze projemi uygulamaya koymak için 10 yılda 4 Vali beye dosya götürdüm ve başvuru yaptım. Amacım bir tarihi binanın tahsis edilmesi, bizde restorasyonunu tamamlayıp Müzeyi açmaktı. Edirne Valileri Sayın Nusret Miroğlu, Sayın Mustafa Büyük, Sayın Gökhan Sözer ve Sayın Hasan Duruer var. Ancak müze projem maalesef görevdeki Edirne valileri tarafından değerlendirilmedi, yer vermediler ve geride dönmediler. Trakya Üniversitesi rektörlüğü döneminde 4 müze kurulması kararını alan kişiyim. Ciddiye alınmayı umuyordum. Şunu anlatmaya çalışıyorum: Burada bir şeyler yapmak, Edirne için çalışmak isteyen insanlara maalesef yardımcı olunmuyor. Kervansarayımız var, mesela. Bana müze için orayı verselerdi, girerdim ve gerekli masrafı yapardım. Ya da Sinagog’a girin deselerdi, gereken işlemleri yapar, gerekli masrafı yapardım. Amacım buradaki tarihi dokunun birisini daha yaşama katmaktı.
Edirne’nin Sorunlarına Dair Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Prof. Dr. Osman İnci: Edirne’nin daha iyi olmasını istiyorsak valilik, belediye, rektörlük gibi bütün kurumlar bir arada hareket etmek zorunda. Ayrıca kentte yaşamak kültürü insanlara doğru anlatılmalı ve Edirne’de yaşayan insanlar nerede yaşadıklarını idrak edip, ona göre davranmalı. Bu konuda ilk aklıma gelen seyyar satıcılar. Bakınız, Selimiye UNESCO tarafından dünya kültür mirası eserleri arasında, muazzam bir eserdir. Selimiye’nin kapısında gördüğüm manzaradan utanıyorum! İnsanları rahatsız eden seyyar satıcılardan geçilmiyor, boncukçu, esansçı, tespihçiden geçilmiyor. ARASTA’yı geziyorum. Kontrol edilmeyen, sağlıklı olup olmadığı belli olmayan gıdalardan, naylon- plastikten malzemeden,  aktarlardan geçilmeyen bir çarşı haline gelmiş. Bu dükkânlara bir standart getirmek, kalite ortaya koymak zorundasınız. Yine başka bir sorun, Edirne’ye misafir olarak gelen arkadaşlarınıza, konuklarınıza, Saraçlar’da, Edirne’nin merkezinde gereğinde içki ikram edecek, nezih bir mekân bulamıyoruz. İnsanların geceleri burada kalmasını nasıl sağlayacağız? Turistler burada konaklamasını sağlamazsanız bir şey kazanamazsınız. Edirne’nin kendisi başlı başlına müzedir. Rehberlik kursları kurmak zorundayız bu şehirde. Sertifika sahibi, işinin ehli rehberler yetiştirmek zorundayız.
Kent gezisini dizayn etmeliyiz.  Mesela Kaleiçi, tamamen araç trafiğine kapatmak zorundayız. Gündüzleri bilhassa oraya araç girmemeli, insanlar rahat rahat gezmeli. Saraçların yakınına, Edirne’nin merkezine katlı otoparklar kurmak zorundayız. Otopark başlı başına bir sorun. Aracımı park edecek yer bulamıyorum gündüz vakti! Toplu taşımaya gelelim, ETUS neden rakipsiz? Neden alternatif ulaşım şirketleri, Edirne ulaşımında yer almıyor. İstanbul toplu taşıma sorununu Metrobüsler ile çözdü. Neden Edirne’de ETUS yanında kamu kendi toplu taşıma araçlarını kaldırmıyor? ETUS da çalışır, kamuya ait( Belediye) araçlarda çalışmalı, rekabet kaliteyi getirir.
  İki ülkeye komşu olan başka bir vilayet var mı? Böyle bir kentte yaşıyoruz, Avrupa’ya kapı komşuyuz ama nimetlerden faydalanamıyoruz. Ayrıca Edirne’de nehir kenarlarının halka açılması gerekiyor. Nehirlerin şu anki durumu bizi çok üzüyor, kentin içinde 3 nehir var siz bir sandal, bir kayık gezintisi gördünüz mü? Birçok Avrupa Şehri tek nehri kanallarla kentin merkezinde dolaştırıyor, tekne turları düzenliyor, bu teknelerde yemek veya turizm hizmeti sunuyor.  Biz neden yapamıyoruz? Yönetimler göreve plan ve projelerle gelmeli, bu planlara term (zaman süresi) koymalı. Benim görüşüm bir görev de en fazla 6 yıl iyi çalışabilirsiniz, devam ederseniz, Sonrasında kendinizi tekrar etmeye başlarsınız, Demem o ki kişiler kendini vazgeçilmez görmemeli.
Osman Hocam, Karaağaç’taki Müzenizden Bahsedelim. Müze fikri nasıl oluştu?
Prof. Dr. Osman İnci: Babam 1903, Annem 1908 doğumlu. Annem Arapça Kur’an okuyan dönemin ender kadınlarından birisi. İki abim öğretmen okulu mezunu, diğeri de mühendis. Böyle bir aileden geliyorum. Aslına bakarsanız sanat ve tıp iç içedir. Tıp en büyük sanattır. Bir ressam da insan anatomisi bilmezse insanı layığıyla resmedemez. İşim dolayısıyla sanat eserleri ile birlikte olmak, onları gözlemlemek her daim hoşuma gitmiştir. 1981 yılından başlayarak, gücüm yettikçe eser aldım, topladım. Sanatçı’nın imzası satar eseri, önemli sanatçıların eserlerini toplamaya başladım. Rektörlüğüm döneminde gittiğim Balkan ülkelerinden de sanat eserlerini toplamaya devam ettim. Lizbon, Madrid, Roma, Milano, Stockholm, Kahire, Toronto, Moskova gibi merkezlerden ve tabii Balkan ülkelerinden birçok eser topladım. Sanata olan sevgim yaşam tarzına dönüştü. Bu eserler evimde, çatı katında kaldı uzun süre. Yıllardır aklımda bir müze kurmak vardı. Aileden gelen anlayış, rektörlüğüm döneminde yaptığım müze kurma çalışmaları, sanat sevgim ve aldığım eserlere olan tutkum birleşince böyle bir müze kurmak fikri oluştu.
Hocam, Sizin Bakış Açınıza Göre Türk Milliyetçiliği Nedir?
Prof. Dr. Osman İnci: Atatürk milliyetçiliğidir. Atatürk milliyetçiliğine göre bu ülkenin sınırları içerisinde yaşayan herkes Türk’tür. Bu ülke kurulurken mücadele eden herkes Türk’tür. Şehitliklere gidip, doğum yerlerine baktığınız zaman bunu görürsünüz. Bu ülkenin kurucu idaresi ve felsefesi budur. Türkiye Cumhuriyeti Devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olan herkes bu ülkenin birinci derecede yurttaşıdır. Devlette yurttaşı için vardır. Yurttaşının hak ve Hukuk’unu en üst düzeyde gözetmek ve korumak Devletin temel görevidir, eşitlik ve liyakat esastır. Yurttaş da devletine olan sorumluluklarını yerine getirmek zorundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder