31 Temmuz 2018 Salı

Kök Hastalığı Trakya’yı Vurdu


Kök Hastalığı Trakya’yı Vurdu

(Eyyüpcan Gökçe) Kış mevsiminde yağan yağmurların fazla olması sebebiyle gerektiği zamanda ilaçlama yapılamamasından dolayı ve yağması gerekli olan bahar ayında neredeyse hiç yağmur yağmaması kuraklığa sebep oldu. Bu kuraklık sonucunda kök hastalığı meydana gelen buğdaylarda verim geçen seneye oranla yarı yarıya düşmüş oldu. 
Kök hastalığı buğdayın tane verimini azalttığı gibi saman için gerekli olan sap boyunun da azalmış olduğunu görebiliyoruz. Geçen sene yapmış olduğumuz saman ihracatının bu sene neredeyse imkânsız olması bekleniyor hatta saman ithalatının gerçekleştirilebileceği bile konuşuluyor. Hayvan bakıcıları ise saman balyasının maliyetinin fazla olmasından dolayı tedirginler. Geçen sene bir saman balyası 7-9 lira iken bu sene 13-15 lira arası fiyatlarda satılıyor.

29 Temmuz 2018 Pazar

Op. Dr. Asef Ulutürk: "Edirne’nin Balkan ülkeleri sağlık merkezi olması gerekiyor. Balkanlar’da ki hastanelerin verdiği sağlık hizmeti pahalı. Ayrıca Balkan ülkeleri azımsanamayacak nüfusa, dolayısı ile hasta potansiyeline sahip. Edirne’de ki hastaneler Balkan ülkelerinde yaşayan bireyler için büyük nimet. Oralarda yapılamayacak tedavileri Edirne’de ki gerek Tıp Fakültesi, gerek Kamu Hastaneleri, gerekse EKOL gibi hastanelerde yapmak mümkün. Edirne’de hemen her konuda sağlık hizmeti veriliyor. Sağlık turizminin de Edirne’de yapılması gerektiğini düşünüyorum. Edirne Balkanlara yakınlığı dolayısıyla sağlık turizmi için biçilmiş kaftan.”

Op. Dr. Asef Ulutürk: "Edirne’nin Balkan ülkeleri sağlık merkezi olması gerekiyor. Balkanlar’da ki hastanelerin verdiği sağlık hizmeti pahalı. Ayrıca Balkan ülkeleri azımsanamayacak nüfusa, dolayısı ile hasta potansiyeline sahip. Edirne’de ki hastaneler Balkan ülkelerinde yaşayan bireyler için büyük nimet. Oralarda yapılamayacak tedavileri Edirne’de ki gerek Tıp Fakültesi, gerek Kamu Hastaneleri, gerekse EKOL gibi hastanelerde yapmak mümkün. Edirne’de hemen her konuda sağlık hizmeti veriliyor. Sağlık turizminin de Edirne’de yapılması gerektiğini düşünüyorum. Edirne Balkanlara yakınlığı dolayısıyla sağlık turizmi için biçilmiş kaftan.”

•Plastik ve Estetik Cerrahi UzmanıOp. Dr. Asef Ulutürk,Gürcistan doğumlu. 1986-1997 Gürcistan Sagarijo devlet okulunda ilk ve orta öğretimini tamamlayıp, Eğitimini 1998-2004 Azerbaycan Tıp Üniversitesi'ni bitirdi. 2004-2006 yıllarında Ukrayna Kharkiv Medical Academde Genel Cerrahi araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 2007-2008 yıllarında Gürcistan Generial Departent, 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Genel Cerrahi, 2010-2015 yıllarında 19 Mayıs Üniversitesi'nde Plastik ve Estetik Cerrahi uzmanı olarak eğitimini tamamladı, 2015 yılında Amerika Pittsburgh Üniversitesinde Mikrocerrahi araştırmacısı olarak görev aldı 2016-2018 yıllarında Edirne Sultan I. Murat Devlet Hastanesinde mecburi hizmet görevini yaptı. 2017 yılında Trakya bölgesi Mikrocerrahi alanında yılın hekimi seçildi. Rusça, İngilizce, Gürcüce, Ukraynaca biliyor. Milletvekilli adaylığı dolayısıyla Edirne devlet hastanesinde ki görevinden ayrıldı, daha sonra Özel Ekol hastanesi ile anlaşarak muayenehane açtı. Ameliyatlarını Özel Ekol hastanesinde gerçekleştiriyor. Haftanın iki günü de İstanbul MedicalPark Hastanesinde ameliyat yapıyor. Plastik Estetik ve Rekonstrüktifcerrahi alanında operasyonlar yapan Ulutürk Libra Teras Evleri, İstasyon Mahallesi Talatpaşa Caddesi, Yan Yol No. 13 B Blok Daire 36/6 Edirne adresinde ki muayenehanesinde hastalarına yardımcı oluyor. 0544 228 22 71 ve 0541 228 22 71  numaralı telefonlardan isteyenler kendisine ulaşabiliyor. Yardımsever, iyi niyetli, mütevazi ve Türk Milliyetçisi kişiliği ile tanınıyor.

Edirne’deki Sağlık Hizmetlerini Balkan Ülkeleri İle Kıyasladığınız Vakit Ne Söylersiniz?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Edirne Balkan ülkelerinin sağlık merkezi olması gerekiyor. Balkanlar’da ki hastanelerin verdiği sağlık hizmetinin ücreti yüksek. Ayrıca Balkan ülkeleri azımsanamayacak nüfusu, dolayısı ile hasta potansiyeli var. Edirne’de ki hastaneler Balkan ülkelerinde yaşayan bireyler için büyük nimet. Oralarda yapılamayacak tedavilerin Edirne de ki gerek devlet hastanesinde, gerek Tıp Fakültesinde, gerekse Ekol gibi özel hastanelerde yapmak mümkün. Edirne’de hemen her konuda sağlık hizmeti veriliyor. Sağlık turizminin de Edirne’de yapılabileceğine inanıyorum. Edirne, Balkan ülkelerine yakınlığı dolayısıyla sağlık turizmi için biçilmiş kaftan. Edirne neden Balkanların sağlık merkezi olmasın ki? Sağlık Müzemiz ile övünüyoruz. Müzeyi gezerken içindekileri doğru anlamak gerek. Edirne Dünya’nın ilk sağlık merkezlerinden birisi. Kaldı ki Edirne Osmanlı Devletine 92 yıl başkentlik yapmış bir şehirdir. Bu iş hem Edirne’yi kalkındırır hem de daha önemlisi insanların sağlık sorunlarına çözüm bulunmuş olur. Sağlık turizmi için Edirne’yi tercih hastaların ve refakatçılarının şehrimizde konakladığını, gezdiğini, yediği içtiği için ekonomiye de büyük ölçüde faydası olacaktır. Diğer taraftan manevi açıdan da katkısı olacaktır. Balkanlardaki insanlarla Edirne’de yaşayan insanların kaynaşması için de vesile olur. Eğer milletvekili seçilseydim ilk projem Edirne’yi sağlık turizminin başkenti yapmak olacaktı.
Edirne’de Sağlık Turizmi Uygulanması İçin Neler Yapılabilir?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Yurt dışında ki insanlar nasıl birçok hizmeti almak, alış veriş yapmak için Edirne’ye geliyorsa sağlık alanında hizmet almak isteyenler için sağlık turizmi faaliyeti yürütebilir. Bunu yalnızca tıbbi, ciddi sağlık sorunları ile tanımlamamak lazım. Örneğin, ben bir estetik cerrah olarak sağlık turizmi konusunda hizmet verebilirim. Ya da saç ekimi konusunda da hizmet verilebilir. Az önce de ifade etmeye çalıştım, Edirne’ye saç ektirmeye gelen, sadece saç ektirmeyecek. Edirne’de alışveriş yapacak, Edirne ciğerimizi yiyecek. Edirne’yi gezecek, tanıyacak. Edirne'mize sıcak para girecek.  Avrupa’ya kapısı olan eşsiz bir şehre turist getirmiş olacağız. Bundan büyük zenginlik var mı? Bu hususta Bulgarca, Yunanca, Arnavutça, Sırpça, Makedonca tanıtım kampanyaları ve reklamını yapmak gerekiyor. İnsan sağlığını ön planda tutma kaydı ile sağlık turizm şirketleri ile anlaşmalar yaparak, Balkan ülkelerinde ki hastalar Edirne’deki hastanelere getirilerek tedavi edilebilir. Sağlık turizmini iyi noktaya taşıyabilirsek bölgemizde fabrika benzeri yapılanmalara gerek kalmaz. Bir başka fikir olarak yaşlı bakım merkezleri açılmasına ilişkin düşündüğüm projeyi paylaşmak isterim; Avrupa’da yaşlı nesil çok daha fazla. Edirne konumu itibariyle Balkanlara ve Avrupa’ya yakın. Edirne’ye getirilecek yaşlılar, açılacak yaşlı bakım merkezlerinde tedavi edilebilir, burada kalmaları sağlanabilir.  Edirne’de böylesine büyük bir tesisi açmak için yerler mevcut. Enez, Karaağaç’ta bulunan Göçmen Misafirhanesi gibi yerlere bu hususta çok geniş kapsamlı tesisler kurulabilir. Böylelikle Edirne’de müthiş bir istihdam alanı oluşturulmuş olur.

Bunun Yanında Şehrimizde Sağlık Alanında Başka Ne Gibi Yeniliklere İmza Atılabilir?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Edirne’de bir mikrocerrahi merkezi kurulması gerektiği kanaatindeyim. Balkanlar’da donanımlı bir mikrocerrahi merkezi yok. Kazalarda travmatik vakalar sonucu kolu ve bacağı ampute olan kazazedeler tedavi edilebilir. Ortopedi ve Mikrocerrahi alanlarında topyekûn hizmet verecek, ‘Helikopter Ambulans’ hizmetini de barındıran bir merkez kurularak, sadece Edirne insanına değil, Balkanlara ve Avrupa da yaşayan bireylere de hizmet verilir. Bilhassa yaşlı bakım merkezi ve mikro cerrahi merkezi büyük bir istihdam alanı oluşturacaktır. Şunu da unutmamak lazım Avrupa’da bu işlemlerin tedavisi çok pahalı ve insanlar tedavi olmak için Türkiye gibi tıbbi alanda iyi noktaya gelmiş ülkelere gidebiliyorlar. Bu projelerin Edirne’ye ciddi bir saygınlık kazandıracağı kanaatindeyim. Aynı zamanda Balkanlardan gelen Türk soylu hastalara da hizmet vermemiz gerekiyor. Bunlara Türklük belgesi verilmesi konusunda prosedürel sıkıntılar yaşatılıyor, özellikle sağlık konusunda prosedürlerin kolaylaştırması gerekir.
Edirne’de Milliyetçi Hareket Partisinden, 3.sıradan Milletvekili Adayı Oldunuz Ancak Seçilemediniz. Bu Hususta Neler Söylemek İstersiniz?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Ben Edirne’ye geleli üç yıl oldu. Seçimlerde gereken mücadelemi verdim. Milliyetçi Hareket Partisinden aday olmam bile benim için büyük bir onurdur. Üçüncü sıradan aday olduğum için, seçilme şansım yeni seçim sistemine göre zaten çok düşüktü. Genel merkezimizin takdiri benim üçüncü sıra adayı olmam yönünde gerçekleşti. Bırakın üçüncü sırayı, dördüncü sıradan da olsam yine saygı duyardım. MHP’den aday adayı olmak bile, benim için bir şereftir. İl Başkanımız Süleyman Ferhatoğlu’nun önümüzde ki seçimler için daha disiplinli çalışma sistemi sergileyeceğine inancım tam. Seçime bir ay kala değil, son seçimden bir gün sonra, hemen çalışmaya başladıklarını görüyorum.  MHP bir parti değil, bir ideolojidir, bir davadır. Biz bunu unutmadan mücadelemize devam ediyoruz. Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş şunu söylerdi: ‘’CHP Atatürk’ün izinden gitseydi ben   MHP’yi kurmazdım.’’  Turan ve Türk Birliği düşüncem açısından bana en yakın parti MHP olduğu için de bu parti için çalışmak benim için her zaman bir onurdur.
Seçim Çalışmaları Esnasında Edirneli Olmadığınız İçin Tepki Gördünüz mü?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Asla böyle bir şey olmadı. Zaten ben Edirne damadı sayılıyorum. Eşim ve ailesi Bulgaristan’dan Edirne’ye göç ederek yerleşmişler. Edirne olarak Balkanlara çok yakınız, Edirne’de göçmen nüfus çok yoğun. Onlar da köken olarak Karamanoğlu. Hepimizin kökeni Orta Asya. İki toplulukta Yörük. Ayrımız gayrımız yok ki.  Balkan Göçmeni olanların Türk Milliyetçiliği ve Atatürk hakkındaki görüşleri de bizle örtüşüyor. Dolayısıyla Edirne halkı ile herhangi bir problem yaşamadım. Edirne’de Edirne’nin gerçek yerlisi olan iki veya üç aile vardır. Bunun dışındakiler başka il veya ülkelerden göç ile gelmişlerdir. Edirne’de yaşayan insanlara tepeden bakarsan, onların sorunları ile sadece seçimlerde ilgilenirsen, burnun bir karış havada gezersen Edirne’de yaşayan insanlar seni kabullenmezler. Aslında Edirne de Edirneli diye bir kavram yoktur. Edirne de yaşayan insanların kendilerinden biri olarak kabullendikleri ve kabullenmedikleri insanlar kavramları vardır.
MHP’nin Buradaki Oyunu Düşürmesini, HDP’nin oyunun yükselmesini Neye Bağlıyorsunuz?
Op. Dr. Asef Ulutürk: MHP olarak Edirne’de daha disiplinli çalışabilir, kendimizi daha iyi anlatabilirdik. Sadece sahaya inmek yetmez, farklı bir program belirlemek gerekiyordu. Çalışma mekanizması biraz eksik işledi, çalışmalarımıza yönetim ve denetimin dışında parti üyelerini, sempatizanlarını hatta seçmenlerini katamadık. Kanaatimce süre bize yetmedi. Sahada çalışanlar elinden geleni yaptı ama bana göre yeterli olamadık. Edirne halkı, HDP’lilerin haricinde ki seçmenleri genellikle Türk Milliyetçisidir.  .
Türk Milliyetçiliği Sizin Nazarınızda Nedir? Nasıl Tarif Edersiniz?
Op. Dr. Asef Ulutürk: Ben Yörük Türküyüm. Borçalı’da,(Kelime manası itibariyle Kurt Yuvası) Kafkaslar’da büyüdüm. Türkler Malazgirt’ten Anadolu’ya girmeden önce benim atalarım Kurt Yuvası’nda Borçalı’da at sürüyordu. Kökümüz de malumunuz Türkistan’a dayanıyor. Çocukluktan beri Türk Dünyası ilgi alanım oldu. Sovyetler Birliği boyunduruğunda yaşamak, onların müstemlekesi altında büyümek bize hep zulüm gibi gelmiştir. Çocukken bizim doğduğumuz topraklara neden bir Atatürk gelmedi diye kendime sorardım. Atatürk ile tanışma 13-14 yaşlarında oldu. Onu kitaplardan tanıdım. Onu okuyunca, tanıyınca hayatımın merkezine yerleştirdim. Atatürk’ün dönem itibariyle Sovyetler ile ilgili söylediği bir söz vardır: ‘’Sovyetler bugün bizim dostumuzdur. Yarın ne olacağını bilemeyiz. Avusturya-Macaristan gibi dağılabilirler, oradaki Türkler, Komünizm etkisi ile asimle olmuş olabilir. Onlar size yaklaşmasa da siz onlara yaklaşın.’’ Ben hep bu şiar ile büyüdüm. Türkiye’ye gelir gelmez soluğu Türk Ocaklarında almıştım. Keza Türk Dünyası Araştırmaları Vakfında da bulundum, rahmetli Aksaçlı bilge Turan Yazgan Hocamız ile tanışma şerefine nail oldum. Ayrıca Beyazıt’taki Doğu Türkistan Vakfında da bulundum, bu kurumların faaliyetlerine iştirak ettim. Benim Turan anlayışım toprak birliği değil, gönül birliği üzerinedir. Belki siyasi olarak bir olamayız ama gönüller bir olursa, dilde, fikir de ve işte birlik olabiliriz. Kültürel çalışmalar yapabiliriz. Denklik sistemini sağlayarak, Türkiye’den Türkistan’a, Türkistan’dan Türkiye’ye öğrenci transferi yapabiliriz. Bişkek, Astana, Almata, Taşkent, Bakü Tebriz, Gülce, Kaşgar, Turfan, Uurumçi, Urmiye, Borcalı, Bortala, Altay hala Türk kokuyor. Bu değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. Ben demiyorum ki Ruslar'a, Çinler'e kafa tutalım. Kültürel bağlarımızı zenginleştirelim. Neden biz Orhun ve Yenisey’e istediğimiz gibi gidemiyoruz? Neden vizeler kaldırılmak suretiyle Türkiye’deki yavru Bilge Kağanları, küçük evlatlarımızı Orhun Yazıtları ile buluşturamıyoruz? Türk Milliyetçiliği konulara ve konumlara sığdırılamayacak kadar büyük olgudur. Benim amacım Türk Milliyetçiliği için yukarıda saydığım olguları gerçekleştirmektir.

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Mustafa Dilek: “Bu noktada particilik önemli değil. Ben Edirne’ye hizmet verecek insanın Edirne’yi yönetmesini istiyorum. Yoldan iki saniye gözünüzü ayırsanız çukura giriyorsunuz. Yolların hali ortada. Bir tane yolu düzeltmekten acizler. Şehircilik anlamında hiçbir çalışma yapılmıyor.”


Mustafa Dilek: “Bu noktada particilik önemli değil. Ben Edirne’ye hizmet verecek insanın Edirne’yi yönetmesini istiyorum. Yoldan iki saniye gözünüzü ayırsanız çukura giriyorsunuz. Yolların hali ortada. Bir tane yolu düzeltmekten acizler. Şehircilik anlamında hiçbir çalışma yapılmıyor.”

• Mustafa Dilek: 20 yıldır Edirne’de yaşıyor. Aslen de Trabzon Arsinli. Babadan kalma müteahhitlik işini yıllarca devam ettirdi. Bu vesile ile Edirne’ye geldi. Yıllarca Samsun’dan Edirne’ye git gel yaptıktan sonra, kendisi de ailesi de Edirne’yi çok sevdi ve benimsedi. Bir daha da Samsun’a dönmedi. Edirne’yi sakin, nezih, insanları kültürlü bir şehir olarak görüyor. “Halkın kültür seviyesi çok yüksek. Burayı hiçbir şehre değişmem.  Başka bir şehre gittiğim zaman bunalıyorum ve buraya dönmek için fırsat kolluyorum.” diyor.

Edirne’nin Daha Güzel Olması İçin Neler Yapmak Gerekiyor? 20 yıldır Edirne’de Yaşayan Birisi Olarak Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Mustafa Dilek: Bu yönetim ve bu kafa ile bu iş olmaz. Edirne Belediyesi, belediyecilik işini bilenler tarafından yönetilmiyor. Bu noktada particilik önemli değil. Ben Edirne’ye hizmet verecek insanın Edirne’yi yönetmesini istiyorum. Yoldan iki saniye gözünüzü ayırsanız çukura giriyorsunuz. Yolların hali ortada. Bir tane yolu düzeltmekten acizler. Şehircilik anlamında hiçbir çalışma yapılmıyor. Vampirler her yere yapışmış, şehrin kanını emiyor. Kar yağdığında ne kepçe geliyor, ne dozer geçiyor. Evden dışarı çıkamıyoruz. 20 sene önce Edirne’ye geldiğimde müthiş bir zenginlik görmüştük. Kapıkule’de uzun kuyruklar oluşuyordu. Tezgâhınıza ne koysanız satacağınız bir potansiyel vardı. 20 sene geçti insan potansiyeli hala var ama zenginlikler birileri tarafından kurutulmuş durumda.
Edirne Kaleiçi’nin Bugünkü Durumu İle Alakalı Neler Söylersiniz?
Mustafa Dilek:  Antalya Kaleiçi’ni temel alarak anlatayım. O bölge ilk gittiğimde çok kötüydü. Sonra bir el attılar ki bugün tanıyamazsınız. Turizm bölgesi haline getirdiler o bölgeyi. Antalya yaptıysa Edirne’de yapabilir. Yeter ki kurumlar bu işe el atsın. Kaldı ki Kaleiçi çok önemli bir bölge. Hala çok sıcak insanlar yaşıyor, komşuluk ilişkileri önemseniyor. Neden bu bölge Antalya Kaleiçi gibi olmasın? Öncelikle atıllık oradan kaldırılmalı. Eski evleri restore edip, buraları eğlence merkezi, butik otel haline getirmek gerekiyor ki, turist çekilsin.
Kendi Sektörünüz İle Alakalı Edirne’yi Değerlendirir Misiniz?
Mustafa Dilek: Biz tadilat ve dış cephe işi ile uğraşıyoruz. Edirneli ile iş yaptığın müddetçe sıkıntı yok. Edirneli insanla iş yaparsanız rahatça çalışır, paranızı da alırsınız. Kolay kolay da sektör itibariyle Edirne dışına çıkmak niyetinde değilim. Para dışarıya gitmesin, burada kalsın. İstihdam sağlansın. Edirneli çocuklar işsiz kalmasın. Benim bütün derdim bu. İş konusunda şu dönemde biraz zayıf kalıyoruz ama ülke ekonomik bir darboğazdan geçiyor. İleride düzelecektir. Sadece bizim iyi olmamız yetmez. İnsanların ekonomik durumu iyi olsun ki biz de onlara hizmet götürebilelim.

Hakan Fındıklı: “En büyük sıkıntı Edirne esnafının eğitimli olmaması. Turizm ile ilgili ürünlerimiz çok kısıtlı. Meyve sabunu, süpürge dışında Edirne markamız yok. Markalaşmak gerekiyor.”


Hakan Fındıklı: “En büyük sıkıntı Edirne esnafının eğitimli olmaması. Turizm ile ilgili ürünlerimiz çok kısıtlı. Meyve sabunu, süpürge dışında Edirne markamız yok. Markalaşmak gerekiyor.”

• Hakan Fındıklı, Edirne’nin Tarihi Bedesten çarşısında 27 yıllık esnaf. 2000 yılından beri Bedesten çarşısının başkanlığını yapıyor. Rahmetli Orhan Seri’nin yönetimindeki Edirne Terziler Odasında da uzun yıllar görev yaptı. 2013 yılından buyana da Edirne Terziler Odası Başkanı. Mütevazi, çalışkan, yardımsever ve Türk Milliyetçisi yapısı ile tanınıyor.

Edirne Bir Turizm Kenti. Bu Açıdan Değerlendirdiğinizde Şehrimiz Hak Ettiği Yerde mi?
Hakan Fındıklı:  Gıda sektöründe olanlar turizmden faydalanıyorlar. Ama mekân ve yer sıkıntısı olduğu için onlar da bekledikleri işi yapamıyorlar. Edirne’de geleneksel esnaf, Kapalıçarşı esnafı bilhassa Selimiye Arastası bu işten faydalanıyor ama diğer çarşılar bundan yeterli derecede faydalanamıyorlar.
Turizmle Alakalı Sorunlar Hakkında Neler Söylemek İstersiniz? Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Hakan Fındıklı: En büyük sıkıntı esnafın eğitimli olmaması. Turizm ile ilgili ürünlerimiz çok kısıtlı. Meyve sabunu, süpürge dışında Edirne markamız yok. Markalaşmak gerekiyor. Bu hususta valilik ve diğer kurumlar ile ortaklaşa çalışmalar yaparak projeler üretmek zorundayız. Esnaf odaları da bu projelere iştirak etmek durumunda. Çok sık bir araya gelerek esnafı dinlemek zorundayız. Belediye de bu işte bize önayak olmak zorunda. Bütün kurumlar bir araya gelirse Edirne’nin marka değeri yükselir, bu işten esnaf karlı çıkar. Yıllardır Edirne Meydanı projesini konuşuyoruz ama bir sonuç yok. Para yok deniyor. Kimse kusura bakmasın Belediye isterse bu parayı bulur, bu işi yapar. Tuvalet ve otopark sorunu had safhada. Altyapı sorununu çözmeden turist getirmenin bir manası da yok. Turist getirmek kolay. Ama turistler buraya geldiklerinde otopark bulamazsa, tuvalet bulamazsa, güzel bir şekilde konaklayamazsa gider bir daha gelmez. Turist getirmek kolaydır ama kaçanı geri getirmek çok zordur. Rehberler de bence Edirneli olmalı. Bu hususta Çanakkale örnek alınmalı. Orada Orman Bakanlığı böyle bir uygulamaya gitmiş, bence biz de bunu yapmalıyız. Alan rehberi yetiştirmek çok zor değil. Turizm Bakanlığı ve eğitim kurumları ortaklaşa bir projeye imza atarak gençleri rehber olarak yetiştirsin. Böylelikle Edirneli gençleri istihdam da etmiş oluruz. Yoksa gelen turistlere buradaki rehberler nasıl yetişsin? Dışarıdan gelen bazı rehberler de maalesef bizim çarşımıza maksatlı olarak turistleri getirmiyor. Çünkü maalesef yalnızca ücreti mukabilinde birtakım yerleri turistlere gezdiriyorlar. Yani turistleri değil, ceplerini düşünüyorlar. Buraya turist girmez ise biz Edirne’nin ürünlerini tanıtsak ne fayda? Kısacası rehber sorunu en önemli sorun. Odamıza kayıtlı 425 esnaf arkadaşımız var. Süpürgecisinden tutun da; terzisine, manifaturacısına, tuhafiyecisine kadar her alandan esnaf odamıza kayıtlı. Bize düşen bunlara nitelikli esnaf olmayı öğretecek eğitimler vermek olmalı. Bu konuda çalışmalar yapacağız. Kaleiçi’ni de bir an evvel turizm bölgesi yapmak, aslına uygun restore etmek zorundayız. Kaleiçi tekrar Edirne’nin gözbebeği yapılmalı. Bundan herkes kazanacaktır.

Terziler Odası Olarak Ne Gibi Projeler Geliştiriyorsunuz?
Hakan Fındıklı: 2014 yılında Odamız bir proje gerçekleştirdi. 2015 yılında Trakya Kalkınma Ajansı projemizi kabul etti. Ticaret Odası, Borsası, Valilik, Belediye gibi kurumlar ile projeyi gerçekleştirdik. Bugünkü değeri 200-300 bin TL olan bir atölye kurduk terziler odası olarak. Atölyede istihdam garantili kurslar veriyoruz. Edirne’deki çeşitli fabrikalara yetişmiş elaman yetiştiriyoruz. Bu çok güzel bir duygu. İşsiz kimse kalmasın diye çalışmalar yapıyoruz. Edirne kalifiye eleman sıkıntısı var. Biz bunu gidermeye çalışıyoruz. 2015’ten beri devam eden bu proje ile hem eleman yetiştiriyoruz, hem de eğitim esnasında emeklerinin karşılığını da veriyoruz. İş Kur ile ortak olduğumuz bu proje kapsamında eğitime tabi tuttuğumuz insanlara günlük 45 TL ödeme de yapıyoruz. Nihayetinde çalışmak isteyenler de işe yerleştiriliyor.  Kursumuzdan çıkan herkes memnun ve mutlu ayrılıyor diyebilirim. Kursumuzu daha da büyütüp, ilerletmek istiyoruz. Esnaf arkadaşlarımızı daha nitelikli hale getirmek için ileride çalışmalar da yapılacak. Esnaf Odaları ile bu eksikliği gidermek için elimizden geleni yapacağız.

27 Temmuz 2018 Cuma

Rufat Çolak: “Edirne’ye iyi idareciler gerekiyor. Edirne iyi idare edilmiyor. Bu da Edirnelilerin, bizim kabahatimiz."


Rufat Çolak: “Edirne’ye iyi idareciler gerekiyor. Edirne iyi idare edilmiyor. Bu da Edirnelilerin, bizim kabahatimiz."
Kaporto Boyacı Rufat Usta



• Rufat Çolak: namı ile Kaportacı Rufat Usta, Trabzon’un Arsin ilçesi’nden. İlkokulu bitirdikten sonra, gezmek maksadıyla, mesleği dolayısıyla Edirne’de bulunan babasının yanına geldi yaklaşık olarak bir ay kadar kaldı Trabzon’a döndü. 1973 sonunda tekrar Edirne’ye geldi. Ayşekadın’da kaporta ve boya mesleğine başladı. “Edirne’nin insanının, bizlere yaklaşım biçimi, bizim insanımızdan çok daha ileri düzeyde. Trakya insanı biz dışarıdan gelenlere her daim çok iyi yaklaşmıştır. Babam derdi ki, Edirne’de sabah evden çıkarken, evin önüne kuruması için çamaşırını, akşam süreceğin bisikletini bırak, akşam döndüğünde hepsini, tastamam yerinde bulursun. Bu söz Edirne’ye gelmem de her daim etkili olmuştur. Babam bunu 1970’li yıllarda söylemiştir, dikkatinizi çekerim. Edirne insanı bizi ve mesleğimizi önemsedi. Bize yabancı gibi yaklaşmadı. Eşim de Trabzonlu. Buradan kısa süreliğine ayrıldığımız zaman bile; ki Trabzon’da evimiz, fındık bahçelerimiz, düzenimiz var, hemen burayı özlüyor, dönmek istiyor. Zaten memlekete gittiğimizde bize esas orada yabancı gözü ile bakılıyor artık. Gurbetçi gözü ile bakıyorlar, bize. Burada çok güzel ilişkiler, dostluklar kurduk. Çocuklarım da burada okudu, burayı benimsediler. Oğlum ilahiyat mezunu, kızım da Ankara Hukuk mezunu.” diyor. İşinin ehli, titiz, sevilen, sayılan iyi bir kaporta boya ustası.  Dürüst, sözünün eri, yardımsever ve Türk Milliyetçisi kişiliği ile tanınıyor.

Siz de Yıllardır Burada Yaşadığınız İçin Edirne’li Sayılırsınız. Bu Şehirde Gördüğünüz Eksikler Nelerdir?
Rufat Çolak: Vatandaş olarak devamlı talepte bulunmak zorundayız. Eksikleri dile getirmek zorundayız. Soruyorum: Biz neden Güneydoğu’da olduğu gibi sınır ticareti yapamıyoruz? Vatandaşın gelir düzeyinin yükselmesi için dışarıya gidip gelmeyi ve sınır dışı ticareti yaygınlaştırmak zorundayız. Edirne’ye iyi idareciler gerekiyor. Edirne iyi idare edilmiyor. Bu da Edirnelilerin, bizim kabahatimiz. Yunanistan, Bulgaristan komşumuz ama doğru düzgün ticaretimiz yok. Nehirlerin bakımını yapmıyoruz bile. Çok kötü bir görüntüleri var ve dışarıdan gelenler hayrete düşüyor. Tarım konusunda zaten iyiyiz ama tampon bölge olmanın avantajlarını turizm konusunda kullanamıyoruz. Beyrut eskiden Ortadoğu’nun eğlence ve alışveriş merkeziydi. Neden Edirne’de öyle olmasın? Neden Meriç nehrinin üzerinde kayıklar, sandallar olmasın? Neden burada güzel bir eğlence merkezi yapılmasın? Eskiden Meriç’te, nehir üzerinde ticaret yapılıyordu. Neden tekrar yapılmasın? Bizdeki potansiyel komşularımız Yunanistan, Bulgaristan’da yok. İki ülke ile genç nüfusumuzu bir kıyaslayın. Bize ulaşmak için kırk fırın ekmek yemeleri gerekiyor. Ulaşım konusu da sıkıntılı, şehrimizde. Etuslar şehrin ihtiyacını karşılamaktan uzak. Edirne’de yaşayanlar olarak bizler de sorumluluğumuzu bilelim, yöneticilere sıkıntılarımızı sık sık söyleyelim. Başta tarihi eserler olmak üzere yenilenmesi gereken birçok eserimiz bulunmakta. O partili, bu partili olmayı bırakıp Edirne’liler olarak birleşip tek bir Belediye Başkanı adayı çıkarabilsek sorunların çözümüne büyük katkıda bulunmuş oluruz. Genel seçimlerde herkes siyasi görüşü doğrultusunda ki partiye oy versin, il genel meclisinde her kes kendi partisine oy versin ama belediye başkan adayını mutabakata varıp bir tane çıkaralım.
► Rufat Usta, konuşmalarınızda sık sık ‘Biz Edirneliler’ tabirini kullanmanız dikkatimi çekti. Nasıl Edirneli olunur?
Rufat Çolak: Nerede doğarsan doğ, nerede büyürsen büy fark etmez. Edirne’ye yerleştin mi, işin gücün burada odlumu, komşularınla, Edirne’de yaşayan insanlarla iyi ilişkiler kuruyorsan, onların dertleri ile üzülüp, sevinçleri seviniyorsan, ilin sorunlarını kendi sorunların kabul ediyorsan Edirneli olursun. Burnun bir karış havada dolaşıp onların sorunlarını sorunun kabul etmiyorsan, kısacası karşındakini adam yerine koymuyorsan Edirneli değil adam bile olamazsın.

Dr. Sevgi Düzgün, Fizik Tedavi Uzmanı: “Toplum olarak duyarlılığımızı yitirdik, bencil varlıklar olduk. Eşi ile kavga eden çocuğuna saldırır duruma geldi.”


Dr. Sevgi Düzgün, Fizik Tedavi Uzmanı: “Toplum olarak duyarlılığımızı yitirdik, bencil varlıklar olduk. Eşi ile kavga eden çocuğuna saldırır duruma geldi.”
Sevgi Özlem Rehabilitasyon Merkezi ortakları Üzeyir Polat ve Dr. Sevgi Düzgün.

• Dr. Sevgi Düzgün, Fizik Tedavi Uzmanı, Uluslar arası Proje Direktörü Aslen Erzurumlu, İstanbul doğumlu. İlk ve ortaokulu İstanbul Sultangazi de, lise eğitimini Bakırköy de, yüksek eğitimini Fen Fakültesi Fizik bölümünde tamamladı. Sağlıkçı, Yazar, Sosyal sorumluluk projeleri üreten , Tv yapımcısı ve programcılığı yaptı. Yaklaşık 13 yıldır zihinsel ve bedensel engellilerimize birçok alanda hizmetler sundu. İlk kitabı olan ‘’ Haberin Var Mı’’ adlı kitabını insan yaşamına dair makalelere ve kendine has tarzıyla yazmış olduğu şiirleriyle tamamladı. “Şiirlerin Hanımefendisi’’ olarak tanınıyor. Son kitabı aynı zamanda kızının da ismi olan  ‘’Elifçe ‘yi engelli bireylere karşı duyarlılık oluşturabilmek adına tüm gelirini zihinsel ve bedensel engellilere bağışladı.  Çok uzun zamandır üzerinde bilimsel ve akademik olarak çalıştığı Down Sendromlu çocukların sosyal yaşam içerisinde, eğitimde yaşamış oldukları zorlukları insanlara duyurabilmek için her fırsata onların özel çocuklar olduğunu ısrarla savunuyor “Down Sendromu Bir Hastalık Değildir’’ sloganı ile farkındalık yaratmaya çalışmalarına devam ediyor. Bu konuyla ilgili son olarak psikolojik, sosyolojik bilimsel ve akademik olarak 7 yıldır üzerinde çalıştığı, çeşitli derneklerin ve vakıfların destekleriyle tamamladığı dünya da bir ilk olan Down Sendromlu Animasyon Çizgi film projesini TRT ailesiyle ortak bir çalışma gerçekleştirerek hayata geçirdi. Down sendromlu Animasyon çizgi fillim projesinde ki temel hedefi eğitim sizin de hakkınız diyen Dr. Sevgi Düzgün Down sendromlu çocukların eğitimdeki zorluklarını, toplum içerisindeki var edilen yanlış algıyı ortadan kaldırabilmek 3 ve 6 yaş aralığındaki çocuklarımızla buluşturup psikolojik algılarına bilinçsizce yerleştirilmeye çalışılan yanlış algıyı yok edip doğru bir şekilde yerleştirilmesini sağlaya bilmeyi amaç edindi. Türkiye de bir ilke imza atan, görsel basında ‘’Bir Sevgi Dokunuşu’’ adlı TV Programı projesiyle zihinsel ve bedensel engelli bireylerin sorunlarına çözüm temeli Tv programları yapıyor ve toplumsal olarak bu bilinci önemli bir noktaya taşımaya vesile oldu.  Hala bilinçlendirici, duyarlılığı ve farkındalığı artırmak adına eğitim seminerleri ve konferanslar vermeye devam ediyor.  Engelsiz Haberler gazetesi kurucularından olan Dr. Sevgi Düzgün yapmış olduğu tüm çalışmalarına gazetede yer verip okuyucularıyla paylaşıyor. Aynı zamanda Türkiye ‘ nin önemli dergilerinden olan Ekovitrin Dergisi’nde her ay zihinsel ve bedensel engelli vatandaşlarımıza karşı bilinçlendirici ve toplumsal duyarlılığı artırmak adına yazılarını kaleme alıyor. Bir Sevgi Dokunuşu adlı TV Programı projesiyle ilgi yeni çalışmaları devam ediyor. Kendisine ulaşmak isteyenlerin iş adamı Üzeyir Polat ile ortaklaşa açtıkları Sevgi Özlem Rehabilitasyon Merkezi’nde bulabileceklerini veya 0212 597 25 47 numaralı telefondan ulaşabileceklerini söyledi.

Yaptınız İşten Bahseder misiniz?
Dr. Sevgi Düzgün: Bizlerin bakış açısı Down Sendromlu çocuklarımız için en büyük engel. Derdimizi anlatmak için ‘Ozi’ isminde bir karakter yarattık. Bu karakterin hem toplumdaki, hem ailedeki yeri konumlandırmaya çalıştık, böylelikle özel durumlu çocukların neler yaşadığını ve onlara nasıl davranılması gerektiğini vurgulamaya çalıştık. Amacımız bu karakter aracılığı ile eğlendirerek, görsel olarak özel durumdaki, Down Sendromlu çocuklarımızı insanlara anlatmak. Bir şeye nasıl baktığınız çok önemli. Down Sendromuna bakış açımız doğru değil. Bu çocukların bizden farklı, özel duruma haiz çocuklar olduğunu kabul etmek zorundayız.  Bulunduğumuz bölge özel eğitime tabi tutulması gereken çocuklarımız konusunda maalesef ki bilinçli değil. Duyarlı ve bilinçli veli sayısı bir elin parmağını geçmediği için, Down Sendromlu çocuklarımıza daha iyi yardımcı olabilmek adına öncelikle ailelerini bilinçlendirme yoluna gittik. Veliler çocuklarının sorunlarını bile anlatmaktan çekiniyordu. Öncelikle onların zihin yapılarını değiştirdik. Buradan geriye dönüp bakınca uzun ve yorucu bir yol geldik ama özellikle aileleri bilinçlendirme konusundaki başarımızı görünce, bu yola değdiğini söyleyebilirim. Biz toplumsal, bir arada yaşamaya programlı bir toplumuz. Bunu işimize yansıtmak zorunda hissediyoruz. Kurumumuza çalışmak için başvuran insanlara sorduğum ilk soru şu oluyor: ‘’Çocukları seviyor musunuz?’’
Özel Eğitim Alması Gereken Çocuklarımızın Sorunlarından Bahsettiniz. Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Dr. Sevgi Düzgün: Toplum olarak duyarlılığımızı yitirdik, bencil varlıklar olduk. Eşi ile kavga eden çocuğuna saldırır duruma geldi. Hep bir bahaneleri var. Olan her daim çocuklara oluyor. Bakış açımızı değiştirmek zorundayız. Duyarlı bir toplum olduğumuzu tekrar tekrar hatırlamak zorundayız. Kurumumuza gelen hocalardan şunu rica ediyoruz: Siz çocuklara öğretmeniz gereken bilgileri öğretin. Din kısmı aileye kalsın. Sapla samanı birbirine karıştırmayalım. Küçücük bedenlere tecavüz ediliyor, küçücük evlatlar nelere maruz kalıyorlar. Bu bizlerin canını acıtıyor. Öyleyse önce iyi insan olmayı öğretelim, sonra müfredatta olan bilgileri verelim. Din sonradan gelecektir zaten. Ama önce iyi insan olmak… Bu konular ile alakalı dört yıl boyunca canlı yayın yaptım. Birçoğunu da kaleme aldım. Yaşam evi projesini ilk dillendiren bizler olduk. Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu’nun kapısını çaldık, o dönemde. Projemizden bahsettik, yer tesisi ricasında bulunduk. Bir ay sonra projeden men edildik, proje TÜRGEV’e verildi.
Bir Yabancı Gözü ile Edirne Seyahatlerinde Neler Gözlemlediniz?
Dr. Sevgi Düzgün: Türkiye’nin belirli yerleri vardır. Özgürlük, aydınlık, yenilik kokar. O şehirlerden zarar gelmeyeceğini bilirsiniz. Edirne’de o şehirlerden birisidir. Bana Esenyurt’ta mı Edirne’de mi yaşamak istersiniz diye sorsanız gözüm kapalı Edirne derim. Edirne gibi şehirler bizim umudumuz. İstanbul’da yaşıyoruz ama Edirne’deki insanlar gibi rahat ve özgür yaşamak isterdim, görüşlerimi rahatça ifade edebileceğim bir yerde yaşamak isterdim. Edirne’de değerlendirilecek o kadar çok alan var ki. Uzakta da olsa denizi, yeşillik alanı mevcut.
Türk Milliyetçisi Dendiği Zaman Aklınıza Ne Geliyor?
Dr. Sevgi Düzgün: Türklük emanet bir duygu değildir. Biyolojik bir kavram değildir. Diyarbakır’da ve Edirne’de yaşayan iki ayrı ailenin ortak acısı, sevinci, mutluluğu, bu birleştiricilik bizler için Türk Milliyetçiliği demek. Bayrak, vatan, millet söz konusu olduğunda yüreği titreyen insanlar olarak yetiştik, biz… Biz Türküz ve etnik siyaset yapmadan bu duyguyu yaşayıp, yaşatmaya devam edeceğiz. Bu bir sahiplenme duygusu. Ben Türk olduğumu iliklerime kadar hisseden bir insanım.

Volkan Sucu: Antalya’daki Kaleiçi’ni gözünüzün önüne getirin. Bir de bizimkine dönüp bakın. Arada dağlar kadar fark var. Eski binaları orijinaline uygun bir biçimde yapılmalı, nostaljik bir ortam yaratılmalı.”


Volkan Sucu: Antalya’daki Kaleiçi’ni gözünüzün önüne getirin. Bir de bizimkine dönüp bakın. Arada dağlar kadar fark var. Eski binaları orijinaline uygun bir biçimde yapılmalı, nostaljik bir ortam yaratılmalı.”

• Volkan Sucu: Aslen Edirne’li. Edirne Anadolu Lisesini bitirdikten sonra Uludağ Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. 2001 yılından beri emlak sektöründe çalışma yapıyor. 17 yıllık emlak danışmanı. Edirne Emlakçılar Derneği Başkanlığını 7 yıldır yürütüyor. Yardımsever, iyi niyetli, güvenilir ve Türk Milliyetçisi kişiliği ile tanınıyor.

Edirnelisiniz ve Edirne’de Yaşıyorsunuz. Edirne’de Yaşamak isteme Sebebiniz Neydi?
Volkan Sucu: Edirne insanını, kültürünü, tarihi dokusunu çok seviyorum. Burada yaşamak her zaman bana zevk vermiştir. Şehrimizi maalesef kentsel gelişim ve kültürel olarak hak ettikleri noktalara taşıyamadık. Kendi iş kolumda büyük şehirlerde daha çok yükselebilirdim ama söylediğim sebeplerden dolayı Edirne’de kalmayı tercih ettim.
Edirne’nin Eksiklerine Dair Tespitleriniz ve Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Volkan Sucu: Edirne’de ticari faaliyet zayıf. Sanayinin olmaması kentimiz için iyi. Edirne turizm ve eğitim sektörüne eğilmek zorunda. Ticari faaliyet dendiğinde akla turizm gelmeli. Tarihi yerler öne çıkartılmalı ve dünya çapında tanıtımı yapılmalı. İnternet ortamında her şeyi bütün dünyaya yaymak mümkün. Öyleyse neden hala Edirne’nin tanıtımını yapmakta eksik kalıyoruz? Sosyal medyayı kullanarak şehrin tanıtımını yapmak zorundayız.
Az Evvel Kentsel Gelişim Konusunda Eksikler Var Dediniz. Bunu Biraz Açar Mısınız?
Volkan Sucu: En başta Kaleiçi’nin durumu. Antalya’daki Kaleiçi’ni gözünüzün önüne getirin. Bir de bizimkine dönüp bakın. Arada dağlar kadar fark var. Eski binaları orijinaline uygun bir biçimde yapılmalı, nostaljik bir ortam yaratılmalı. Böylelikle insanlar burada konaklamaktan da mutluluk duyarlar. Eski Edirne Bölgesi ve Kaleiçi çok karanlık. Daha fazla ışıklandırmaya muhtaç. İnsan bazen gece geç vakitte yürürken korkuyor. Kör karanlıkta insanlar nasıl yürüyecekler?
 Eski evleri butik otel, restoran, eğlence yeri yaparsınız, böylelikle Edirne’ye gelen insanlar ciğer yedikten sonra şehri terk etmez, en az bir gece şehrimizde konaklar. Eğlence merkezleri de olmalı. Canlı müzik, değişik eğlence mekânları da olmalı ki gece burada kalan insanlar, sabah şehirden memnun ayrılsın, bir daha gelsin. Kırkpınar da çok ihmal ediliyor bence. Yeteri kadar tanıtımı yapılsa yurt dışından çok insan çekeriz. Ama Kırkpınar gibi büyük bir organizasyona bile dışarıdan yeteri kadar turist çekemiyoruz. Nevşehir Uzakdoğu insanını çekiyor. Akın akın Japonlar burayı oraya gidiyorlar, balona biniyorlar. Biz neden bunu yapamayalım ki? Önemli olan tanıtım. Biz bu konuda çok eksiğiz.

Tolga Temürtürkan: “Saraçlar ve Kaleiçi Edirne’nin gözbebeğidir. Bu iki noktayı yeteri kadar değerlendiremiyoruz.”


Tolga Temürtürkan: “Saraçlar ve Kaleiçi Edirne’nin gözbebeğidir. Bu iki noktayı yeteri kadar değerlendiremiyoruz.”

• Tolga Temürtürkan, aslen Edirneli… İstanbul’da ikamet ediyordu, ailesinin Ziraat Bankası karşısında ki eski adı ile Erdoğanın Parkı, şimdi ki adı Meydan Cafe yatırımını devam ettirmek için Edirne’ye geldi ve burada yaşamaya başladı. Koç Üniversitesinde Bilgisayar Mühendisliği Bölümüne okudu. Daha sonra Bulgaristan Varna’da İşletme Mühendisliği ile okul hayatına devam etti. İş yerinde özellikle üniversite öğrencilerini derslerini de aksatmayacak şekilde çalışmalarını çalıştırıyor. Türk Milliyetçisi ve yardımsever yapısı ile tanınıyor.

Edirne’ye Gelmenizde Etkenler Nelerdir?
Tolga Temürtürkan: Edirne hareketli, bizim sektörümüze yatırım yapmaya müsait bir nokta. İstanbul’un stresinden uzaklaşmak gerçekten iyi geldi. Çarşının hareketliliğinin bozulduğu bir dönemde; özellikle 3-4 yıldır belediye ve anıtlar kurulu ile sıkıntılar yaşadık. Bir de buna Ayşekadın mevkiindeki ‘Sokakta Hayat Var’ noktası eklenince işlerimiz bozuldu. Üzerine iki AVM eklendi. Bu yüzden Saraçlara daha az öğrenci geliyor. Bu da işlerimizi etkiledi. Son 3-4 yıldaki gerilemeye rağmen işimizin başındayız. Edirne halkına hizmet etmeye devam ediyoruz. Bundan 8 sene evvel Edirne’de iş yapmak daha kolaydı. Ama artık çok daha zor. Çünkü Edirne’de kapasiteleri zorlamak mümkün değil. Yapılan yatırım geri alınamıyor, insanlar çok kısa bir zamanda batıyor.
Edirne’nin Sorunları İle İlgili Neler Söylemek İstersiniz? Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Tolga Temürtürkan: Biz Saraçlar’da esnaf olduğumuz için buradaki sorunları daha net görebiliyoruz. Az önce anlatmaya çalıştım. Edirne’ye AVM’ler açılması, Ayşekadın’daki ‘Sokakta Hayat Var’ noktası ve bununla beraber Saraçlar’daki bazı alkollü mekânların kapanması Saraçları etkiledi. Bunu şundan dolayı söylüyorum: Saraçlar ve Kaleiçi Edirne’nin gözbebeğidir. Bu iki noktayı yeteri kadar değerlendiremiyoruz. AVM yapılsın elbette ama şehir dışına yapılsın. Şehir içine yaptığınız zaman esnafın işlerini sekteye uğratmış oluyorsunuz. Ben iş yapamazsam sadece bana zarar değil ki, Saraçlar’da cazibesini ve ışıltısını kaybeder. Nitekim öyle de oldu. Saraçlar’da 8 dediğin zaman hayat bitiyor. Açık mekân bulmakta zorlanıyorsunuz. Kaleiçin’deki evlerin durumu ortada. Birçoğu atıl bırakılmış. Buralar turizme kazandırılamadığı gibi güvenlik zafiyeti içeriyor. Metruk binalar ne olduğu belirsiz insanların uğrak yeri konumuna gelmiş. Kaldı ki her an yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Bir de bununla beraber Saraçlar’da da güvenlik zafiyeti oluşmaya başladı. Tinerci ve Suriyeli görmekten bıktık. Böyle devam ederse akşam vakitlerinde Edirne’nin en güvensiz yeri Saraçlar demeye başlarız. Altyapı sorunu zaten herkesin malumu. Bir işletme mühendisi olarak şehrin tanıtımı konusunda da yetersiz olunduğunu gözlemliyorum. Şehir belirli zamanlarda turist çekiyor. Kakava, Kırkpınar gibi zamanlarda turist çekiyorsunuz ama gelen kitleler üç aşağı beş yukarı belli. Edirne’ye çok fazla kazandırmıyor. Bu etkinliklerden arta kalan zamanlarda gelen turistler ise neredeyse hiç kazandırmıyor. Bulgarlar burayı ucuz olduğu için tercih ediyor ama iki yıl sonra ekonominin durumu ile paralel olarak şehrimizin ucuz kalacağının garantisi var mı? Demem o ki Bulgarlara güvenerek turizm politikası belirlenmez. İstanbul insanını da Edirne’ye çekmek zorundayız. Bunun için turizm onun için de tanıtım gerekiyor. Sosyal medyayı daha aktif kullanıp, tanıtım işini direkt sosyal medyadan götürmek lazım. Sözgelimi yabancı bir turist Türkiye’deki camileri internetten ararken, Edirne’nin camilerini gördüğünde, Edirne ile alakalı reklamlar görmek zorunda. Ayrıca eğlence yerlerini arttırırsak Edirne içeriden ve dışarıdan turist çekecektir.
Eğlence Yerlerini Arttırmak Konusunu Biraz Açar mısınız? Nasıl Bir Yol İzlenebilir? Edirne’ye Yeni Bir Meydan Kazandırmak Konusunda da Çalışmalar Yapıldığını Biliyoruz…
Tolga Temürtürkan: Belirli işletmecilere gidersiniz, bir gece kulübü noktası belirlersiniz. Oraya mekânlar yaparsınız. Eğlence mekânları yanında restoranlar, işletmeler açar, cazip hale getirirsiniz. Burası için nehir kenarları çok uygun. İki köprü arası tercih edilebilir, mesela. Yeter ki istensin, buraya yerli-yabancı turist çekmek çok kolay. Edirne’nin Meydanı yok… Bunun için çalışmalar yapılıyordu ama henüz bir gelişme yok. Burasının sit alanı olduğunu da unutmamak lazım. Meydan genişletme projesi tamamlanırsa buranın güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Şu an bile sağlamakta zorlanıyorlar. Biz çarşıda esnaflık yapıyoruz. Silahlı olaylar da burada oluyor, uyuşturucu bağımlıları da geceleri buradan geçiyor. Hal böyle iken ne yapacaksınız da güvenliği sağlayacaksınız. Bunların üzerinde önemle düşünmek gerek. Meydan yapacaksınız madem yeşil bir alan oluşturun ama etraftaki işletmelere dokunmayın. Bahsedilen proje Saraçlar’daki bizim gibi birçok işletmenin yerinden kaldırılmasını öngörüyor. Peki, meydana gelen özellikle orta yaş grubuna mensup halk nerede çay, kahve içip, kafa dinleyecekler? Belli ki bu projeyi geliştirip, yıllardır lafta bırakanlar, birçok noktasını da eksik bırakmış. Sadece meydanı genişleterek halkı sosyalleştiremezsiniz. Buraları beton yaparak bir yere varamazsınız. Bu manasız projeye para harcamak yerine altyapı sorunları çözülsün. Edirne’nin altyapı ile alakalı sayısız sorunu var.

Mimar Okan Birkan: “Edirne'nin Kaleiçi semtinde ki restorasyon sıkıntısı da çok büyük bir sorun. Vakıflar Bölge Müdürlüğü bu işe bir an evvel el atmalı. Bu binalar birinin başına yıkılınca mı önlem alacaklar?”


Mimar Okan Birkan: “Edirne'nin Kaleiçi semtinde ki restorasyon sıkıntısı da çok büyük bir sorun. Vakıflar Bölge Müdürlüğü bu işe bir an evvel el atmalı. Bu binalar birinin başına yıkılınca mı önlem alacaklar?”
Mimar Okan Birkan

Okan Birkan, aslen Trabzon Oflu. Babasının memuriyetinden dolayısıyla Edirne’ye gelmişler. Daha sonra Edirne’ye yerleşmeye karar vermişler. Liseyi İstanbul’da Bahçelievler’de bitirdi. Muğla’da iki yıllık İnşaat Teknolojisi bölümünü bitirdikten sonra, dikey geçiş ile İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık bölümünü bitirdi.  “Edirne’yi sakin ve yaşam tarzı itibariyle çok rahat. Burada yaşamak için son derece cezbedici sebepler. Edirne’de Edirne insanı sıkıntı çıkarmaz. Aileniz ile gece kaç olursa olsun her yerde gezebilirsiniz. Sessiz, sakin, kültür seviyesi yüksek ve tarih kokan bir şehirde yaşamaktan çok memnunum. Yunanistan ve Bulgaristan gibi devamlı surette vatandaşını buraya çektiğimiz turist potansiyelimiz de var. Bu da işlerin artmasına yol açıyor. Kendi ticari geleceğimiz için de Edirne bizim için önemli bir yer. Edirne’de yatırımlarımızı devam ettirmek niyetindeyim.” diyor. Türk Milliyetçisi yapısı ve yardımsever kişiliği ile tanınıyor.

Edirne’nin Daha İyi Olması İçin Neler Yapılabilir? Şehrin Sorunlarına Dair Çözüm Önerileriniz Nelerdir?
Okan Birkan: Edirne’nin en büyük sıkıntısı altyapı. Altyapı düzenlemesine dair referandum yaptılar ama gerisi gelmedi. Turist geliyor, aracını park edecek yer bulamıyor. Rehber konusunda sıkıntılar var. Yetersiz olduğunu düşünüyorum. Dışarıdan gelen otobüsleri karşılayacak yer yok. Şehrin göbeğinde bir anda büyük otobüsler ortaya çıkıyor. Ne turizm otogarı var, ne turistleri ağırlayacak yeterli potansiyel var. Sadece dini günlerde organizasyon yapılsa, belediye bu işe ön ayak olsa Edirne halkı da dışarıdan gelenler de bu işten kazanır. Edirne'nin Kaleiçi semtinde ki restorasyon sıkıntısı da çok büyük bir sorun. Vakıflar Bölge Müdürlüğü bu işe bir an evvel el atmalı. Bu binalar birinin başına yıkılınca mı önlem alacaklar? Oraları atıl durumda bırakırsanız, ne olduğu belirsiz insanlar orayı mekân edinir, insanları da tedirgin ederler. Edirne kurumları maalesef çalışma açısından esnek değil, devlet memuru zihniyeti ile hareket ediyorlar. Edirne’yi seven, esnek ve aktif bir ekip kurulsa keşke, Kaleiçi ve diğer tarihi eserler turizme kazandırılsa. Hepimizin gurur kaynağı olur. Kaldırımlar bırakın engellileri, normal vatandaşlar için bile sıkıntılı. Yollar berbat durumda. Yeni yapılan yollar bile çok kötü durumda. TREDAŞ bir yeri kazıyor, bırakıyor, gidiyor. İki ay sonra tamamlanıyor. Ayşekadın kazılıyor, bırakılıyor. Bir ay sonra tamamlanıyor. İnsan yolların durumunu görünce dışarıda gezmek istemiyor!
Bir sorun da otobüs bilet fiyatları bence. Edirne’den İstanbul’a gidiş 50 TL. Daha ucuz olması gerekiyor. Daha ucuz olsa aracı olmayan insanlar da İstanbul’dan Edirne’ye seyahat ederler. İstanbul çok yakın. Ama biz bilet fiyatları yüzünden yakınları uzak ediyoruz!
Türk Milliyetçiliğini Tanımlar mısınız?
Okan Birkan: Edirne açısından anlatmaya çalışayım. Burada İstiklal Marşı okunduğu zaman insanlar duruyor, hareket etmiyor. Edirne insanı mükemmel bir milliyetçilik örneği sergiliyor. Vatan bizim için her şey. Edirne insanı için de öyle. Buradaki insanlar savaş ve göç yaşadığı için vatanın, toprağın, devletin ne demek olduğunu biliyorlar.

26 Temmuz 2018 Perşembe

Cüneyt Akgün: “Reklam, tanıtım ve görsellik anahtar kelimeler. Bu üç anahtar kelime Edirne’de eksik.“

Cüneyt Akgün: “Reklam, tanıtım ve görsellik anahtar kelimeler. Bu üç anahtar kelime Edirne’de eksik.“
Bey Oto Yıkama Kuaför salonunun sahibi Cüneyt Akgün

Cüneyt Akgün, İstanbul Zeytinburnu doğumlu. Aslen, Tekirdağ - Malkara’lı. Edirne’yi huzurlu ve güzel bir şehir bulduğu, insanları kültürlü olduğuna kanaat getirerek Edirne’ye yerleşmeye karar vermiş. Türkiye’nin birçok ilini gezmiş, yurtdışında da bulunmuş. Edirne’de bulduğum rahatlığı başka bir yerde bulamamış. Edirne için “Kültür seviyesi yüksek, dolayısı ile insanları da kültürlü yaşanacak bir şehir.” diyor. Ataların 1364 yılında Edirne’ye gelmiş, dolayısı ile ben 2018 yılında Edirne’ye döndüm esprisini yapıyor.

Neden Oto yıkama sektörü? Bu sektörün inceliklerini anlatır mısınız?
Cüneyt Akgün: Arabaları çok seviyorum. İstanbul Zeytinburnu’da sanayide yetiştim. Otomobil boyama işini öğrendim. Bu işlerin içinden geliyorum. Çok sevdiğim otomobilleri temizlemek güzel bir duygu. Çok fazla yıkamacı var ama herkes hijyene dikkat ediyor diyemem. Benim için kullanılan deterjanların kalitesi çok mühim. Arabayı temizlemek önemli değil, hijyen koşullarını sağlamak önemli. Detaylı temizliği senede en az iki kez yaptırmak çok faydalı olur. Hem aracın kalitesi için, hem hijyenik koşullarda seyahat etmeniz için, hem de aracın dışarıdan görüntüsü için yazdan kışa, kıştan yaza geçerken detaylı temizlik çok faydalı olacaktır. Boyanın üzerinden kiri alıp, pasta cila yapmak araçlar için çok faydalıdır. Boyayı mat gösteren kullandığımız deterjanlar oluyor. Aslında temizlik yapmış olmuyoruz. Araba o an parlıyor ama aslında matlaşıyor. Demek istediğim önce kiri almak, sonra boya, pasta cila yapmak gerekiyor. Cila aracınıza üç ayda bir de yapılabilir. Cila yapılınca çatlak olmaz, toz durmaz, güneş ışığı arabayı etkilemez bu da araçlar için büyük nimet. Motor temizlemek görsellik açısından güzel ama motoru yıkamak bence yanlış. Aşırı şekilde su yüklemesi olursa, beyni elektronik olan araçlar zarar görebilir. Aracın motorunu yıkamak motorda yağ sızıntılarına neden olabildiği gibi, ilerde ciddi zararlara da neden olabilir. Benim sloganım “Aracını seven gelsin” çünkü işimi severek yapıyorum. Kimyasal içermeyen mamuller ile hijyenik oto yıkama, detaylı temizlik, pasta cila, zift temizleme, araç altı yıkama, jant ve far parlatma, seramik uygulama yapıyorum. Otomobilin yanı sıra otobüs, minibüs, kamyon, tır gibi araçlarında temizliğini yapıyorum. Bunun için son sistem makineler aldım. Aracınızı temizleme işlemini nasıl yapıyorum?
Anti bakteriyel detaylı iç temizlik sistemi uygulandığında otomobiliniz virüs, bakteri ve mantarlardan tamamen arınmış, sağlıklı bir otomobil haline gelir.
Önce otomobilin tüm içi, koltukları, halıları, paspasları ve bagajı çok güçlü vakumla süpürüyorum.
Koltuklar, halılar ve paspaslar özel anti-bakteriyel temizleyici maddeleri ile dezenfekte edilerek temizliyorum, sonra durulama-emme işleminden geçiriyorum. Bu işlemlerle, kumaş ve halılar nüfuz etmiş kirden arındırılır, bu yüzeylerdeki bakteri ve mikropların %99,9'u öldürülür.
Varsa otomobilinizin iç mekanındaki lekeleri çıkarıyorum. Döşemelerde, halılarda koku yapan kirler, özel koku giderici madde uygulayarak gideriyorum.
Aynı işlemleri bagaj içinde de uyguluyorum.
Tavan, özel anti bakteriyel temizleme maddeleri ile zedelemeden ve sarkmaya neden olmadan temizliyorum.
Ön torpido, enstrüman panosu, direksiyon, kapı fitilleri, hava kanal ızgaraları, vites konsolu ve kapı döşemeleri çok titiz ve detaylı olarak anti bakteriyel temizlemeden geçiriyorum.
Deri döşemeler, deriye hiçbir zarar vermeyen özel anti bakteriyel deri temizleme maddesi ile temizliyorum.
Camlar içten ve dıştan anti bakteriyel temizleyici ile temizlenerek dezenfekte ediyorum.
Son aşamada otomobilin iç mekânını, ozonla temizliyorum. Bu işlemle kötü kokulara ve bulaşıcı hastalıklara yol açan virüs, bakteri ve mantarlar öldürülmüş olur. Otomobiliniz hem bir kez daha dezenfekte edip hem de sinmiş kötü kokulardan arındırıyorum.
Kullandığım tüm maddeler ve ozon çevre ve otomobil dostudur, insan sağlığı açısından tümüyle zararsızdır. Detaylı temizliğin uzun süreceği için araç sahipleri bizi vereceğim telefondan arayabilirler. Araçlarını bulundukları yerden alıp yine istedikleri yere teslim edebilirim.
Bey Oto Yıkama Kuaför
Bey Αυτόματη κομμωτήριο
Bey  Автоматичен фризьорски салон
Bana 0532 508 37 85 numaralı telefonumdan veya whatsapp’dan ulaşabilirler.
Hizmet verdiğim yer, Havsa istikametinden E5 kara yolu ile Edirne’ye gelirken, otogar altı Enerji Petrolün içinde ki Bey Oto Yıkama servisindeyim.
Edirne’nin eksikleri nelerdir? Edirne’ye gelmiş ve yerleşmeye karar vermiş bir birey gözüyle neler söylemek istersiniz?
Cüneyt Akgün: Reklam, tanıtım ve görsellik anahtar kelimeler. Bu üç anahtar kelime Edirne’de eksik. Sadece Edirne ciğeri ve Kırkpınar ile Edirne tanıtılamaz. Çeşitli organizasyonlar ile Edirne Türkiye’ye tanıtılabilir. Karaağaç bölgesine neden rengârenk gül bahçeleri yapılmasın, güzel sosyal tesisler yapılmasın? İnsanlar şehre girerken, şehirden çıkarken görsel olarak rengârenk, Edirne’yi tanıtan bir şeyler görseler fena mı olur? Edirne dışarıdan göç almaya başlarsa sıkıntı olur. Şehrin kimyasında bozulmalar meydana gelir. O yüzden buraya sanayi kurmak, fabrika açmak doğru değil diye düşünüyorum. Buranın bacasız sanayisi turizmdir. Edirne onun üstüne gitmelidir. Edirne insanların rahatça yaşayacağı, mükemmel bir şehir. Ama Edirne’de yaşayan insanlar da bu şehrin kıymetini yeteri kadar bilmiyorlar.

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Volkan Yalçın: “Şehir yönetimi maalesef mecalsiz kişilerin eline geçmiş durumda. Mecali olmamalarını geçtim, Edirne’yi de sevmiyorlar. Edirne’yi sevmeye Hamdi Sedefçi gibi zihinleri yok etmekle başlanması gerektiği inancındayım.”


Volkan Yalçın: “Şehir yönetimi maalesef mecalsiz kişilerin eline geçmiş durumda. Mecali olmamalarını geçtim, Edirne’yi de sevmiyorlar. Edirne’yi sevmeye Hamdi Sedefçi gibi zihinleri yok etmekle başlanması gerektiği inancındayım.”
Volkan Yalçın, Emekli Deniz Askeri, İktisatçı

Volkan Yalçın, Havsalı, emekli bir asker, Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde lisans yaptı. Doğayı ve insanları seven, dürüstlüğü ve yaşam sevgisini şiar edinmiş bir insan. Emekli olmazdan önce Karamürsel, İstanbul ve Gölcük’te görev yaptı. Meslek yaşantısının büyük kısmı Gölcük’te Deniz Astsubayı olarak geçti. Savaş gemilerinde ve eğitim kurumlarında eğitmen sıfatı ile görev yaptı. Emekli olduktan sonra Edirne’nin Havsa ilçesine yerleşti kardeşine ait Hukuk Bürosu’nda çalışıyor.

Edirne’nin Turizm Açısından Gelişmesi İçin Neler Yapılabilir? Bu Hususta Sorun ve Eksikleri Sorsak Ne Söylersiniz?
Volkan Yalçın: Edirne’nin şu anki altyapısı hayal edilen turizm potansiyeline uygun değil. Tam bir düş kırıklığı. Hizmet sektörü sıfırın altında, eksi seviyelerde. Konaklamadaki kalite gözden geçirilmek zorunda. İnsanlar, yabancılarla barışık değil. Yeterli derece misafirperver değiliz. Hijyen konusuna da hiç dikkat edilmiyor. Otellerdeki kalite de arttırılmak zorunda ki buraya daha fazla turist çekelim. Önceliğimiz tabiat olmalı. Edirne’nin yeşil bir meydanı olsa fena mı olur? İngiltere gibi ülkelerde bunun örneklerini görüyoruz. Yeşil, trafiğe kapalı, insanların vakit geçireceği bir alan yaratmak zorundayız. Şehir tabiat ile iç içe olmalı. Selimiye ve bilhassa Saraçlara yakın yerlerde yeşil yerler oluşturulabilir. Söğütlüğün durumu berbat ötesi. Orada da bir temizlik faaliyeti ile başlayarak, alan düzenlemesi yapmak gerekiyor. Şehir yönetimi maalesef mecalsiz kişilerin eline geçmiş durumda. Mecali olmamalarını geçtim, Edirne’yi de sevmiyorlar. Edirne’yi sevmeye Hamdi Sedefçi gibi zihinleri yok etmekle başlanması gerektiği inancındayım.
  Havsa İlçesini Değerlendirmenizi İstesek Neler Söylersiniz?
Volkan Yalçın:  Havsa coğrafi bakımdan birçok yere yakın olması bakımından çok önemli bir merkez ama atanmış ve seçilmişlerin birikmiş ihmalleri ile layık olduğu potada değil. Havsa insanları güzel, sosyal problemin az olduğu, huzurlu bir kent ama layığı ile layık olan insanlar tarafından yönetilmiyor. Buraya konaklama tesisleri, turizm otogarı yapılarak Edirne’ye turizm ve bilhassa altyapı noktasında destek olunabilir. Bu durum Havsa’yı renklendirdiği gibi, Edirne’ye de fayda sağlar. Buraya oteller, konaklama tesisleri, eğlence mekânları yapılabilir. Netice itibariyle Havsa Edirne’ye çok yakın. Bir an evvel bu konuda çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum.