Bülent Uzel: “Genç
nüfusu çiftçiliğe yönlendiremez isek, tarım ve hayvancılık ile uğraşan insan da
kalmaz, tarım ve hayvancılık da kalmaz”
Havsa Ziraat Odası Başkanı Bülent Uzel, Genel Sekreter Tamer Bozkurt ve üyeler tarımın sorunlarını dile getirdiler.
•
Bülent
Uzel, Havsa
Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı.
►
Havsa Bölgesinde Tarım ile İlgili Yaşadığınız Sorunlar Nelerdir?
Bülent
Uzel: Bu yıl yağışlar bizi çok etkiledi. Buğdaylarda çimlenme yükseldi. Bu da
ofislerde sıkıntıya yol açtı. Düşük seviyede kaldık. Ayçiçeklerinin durumu iyi,
bölgemizde kanola ekimi az olmakla birlikte, onun da iyi durumda olduğunu
söyleyebilirim. Kanolanın işçiliği daha çok olduğu için daha az tercih ediliyor
çiftçiler tarafından. Bu alana eğilmek gerektiği düşüncesindeyim.
►
Havsa Bölgesinde Alternatif Tarım Yapılamaz mı?
Bülent Uzel:
Alternatif tarım için destek almak gerekiyor. Destek yoksa insanlar da ayçiçeği
gibi, buğday gibi, mısır gibi, az da olsa kanola gibi bilindik alanlara
yöneliyor, risk almak istemiyorlar. Çiftçi destek alamıyor ve pazarlama
sıkıntısı yaşıyor. Bizim bölgemizde ağırlıklı olarak ekilen ürünler belli
dediğim gibi. Mazot fiyatları çok yükseldi. Dekarı 12-13 litrelere çıkan bir
mazot tüketimi var. Bize bakanlığın verdiği mazot yardımı, takviyesi, bu oranın
yarısını bile desteklemiyor. Desteğin arttırılması gerekiyor ki çiftçi de
kazanabilsin. Edirne’de lavanta ekimi gibi yatırımlar yapmak için pazar
gerekiyor. En büyük sorun pazar sorunu zaten.
►
Tarım ile Alakalı Sorunlar İçin Ne Gibi Çözümler Üretilebilir?
Havsa Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Uzel |
Bülent Uzel:
Mazot gibi gübreye de devamlı surette zam geliyor. Ekim ayında ne olacağı belli
değil. Sadece mazot değil, gübre fiyatları da sürekli artıyor. Tarım ile
uğraşan genç nüfus neredeyse sıfır seviyelerine indi. Tarım Bakanlığı ve sivil
toplum kuruluşları buna ciddi şekilde önlem almalı. Her köyde işletme sayısını
arttırmak, insanları tarım ve hayvancılığa teşvik etmek zorundayız. Genç nüfusu
çiftçiliğe yönlendiremez isek, tarım ve hayvancılık ile uğraşan insan da kalmaz,
tarım ve hayvancılık da kalmaz. Artık hiç kimse tarım ve hayvancılık ile
uğraşmak istemiyor. Tarım politikaları büyük işletmelere yönelik yapılıyor.
Böylelikle küçük işletmeler ayakta kalamıyor, aile işletmelerine destek
olunmuyor. Küçük işletmeler tarımın olmazsa olmazı. Küçük işletme iflas ederse
ülke tarımı da iflas eder. İnsanlar ertelemeli borçlar, ödenmemiş krediler ile
tarım yapmaya, ayakta kalmaya çalışıyor. Buğday 85 kuruşa kadar indi ve
çiftçimiz borcunu kapatamayacak hale geldi. Tarım konusunda ülkemizin hali
hiçte iyi değil. İnanın çiftçiler borç
ve kredi ile yaşıyor. Türkiye’de borcu olmayan çiftçi yüzde beş bile değildir.
Kredi faiz oranları %17-18 iken, enflasyon bu kadar yüksek durumda iken insanlar
nasıl ayakta kalsınlar? Bu matematik ile ancak 40 yıl sonra bir çiftçi bir
dekarlık yerden kar elde edebilecek konuma geldi. Düşünün, 40 yıl! Çiftçiden
çıkan 1 liralık domates markette 7-8 liraya satılıyor. Bunun izahını kimse
yapamaz. Ekmeğin gramajı düştü ama ücret hala aynı. Dolayısıyla gramaj düştü
için zam yapılmış oldu. Çiftçiler kazanamıyor, alım gücü düşük. Dolayısıyla
telafisi olmayan yaralar açılıyor. Sorunlar en geçen gün ciddi bir şekilde
büyümekte. Edirne’nin tarım arazilerinin %80-85’i ipotek altında. Bu oranlar
ortadayken sorunları düzeltmek mümkün değil. Çiftçilerin alım gücü olmadığı
için, dışarıdan gelen insanlar, Edirne’deki kıymetli arazileri çok düşük
fiyatlara satın alıyorlar. Gidişatımız hiç de iyi değil.
2018
yılı üretim sezonunda halen devam eden buğday harmanı hakkında kısa bir
değerlendirme yapacak olursak; olumsuz hava şartlarının tüm etkileri verime ve
kaliteye yansımıştır.2017 yılı, ekim ve kasım aylarında başlayan yağışlar
aralıksız devam etmiş ve çiftçilerimizin yabancı ot kontrolü ve gübreleme
konusunda mücadelesini geçe bırakmıştır. Aşırı yağışlar, yabancı ot ve
hastalıkların zararı geç gübreleme ile birleştiğinde çoğu buğday tarlasında
bitkilerde yeterli kardeşlenme olmamıştır. Buda bölgemizde buğday veriminin
dekara 250-350 kg civarında olmasına neden olmuştur.
Ayrıca
buğday tarımında bölgede istenilen yağış dönemi olan Nisan-Mayıs aylarında da
yağış düşmemesi buğdayda verim düşüklüğüne neden olduğu gibi Ayçiçek ekimini de
olumsuz etkilemiş ve istenilen Ayçiçek çıkışları sağlanamamıştır.
Son
günlerde geçirdiğimiz yağışlı günler de hasat dönemini olumsuz yönde etkilemeye
devam etmektedir. Kalite kaybına sebep olmasını yanında buğdayda embriyo
uyanmasına yol açmıştır. Kendi buğdayından tohumluk ayırmak isteyen
çiftçilerimizin bu konuda dikkatli olmalarını öneririz.
Trakya
genelini kapsayan embriyo uyanması probleminden dolayı Toprak Mahsulleri Ofisi
(TMO) alımlarında aksama olmaması için kurum olarak bakanlık ve TMO genel
müdürlüğüne müracaat işlemleri yapılmıştır. Sıkıntılı bir sezon geçiren
çiftçilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için hükümetimizden buğday alımı
konusunda gerekli çözümleri bir an önce hayata geçirmesini beklemekteyiz.
Hepimizin
geçim kaynağı çiftçilik, zor ve çaba isteyen bir meslek olup her sene karşımıza
farklı koşullar çıkarmaya devam ediyor.
Bütün
çiftçilerimizin bereketli hasat sezonu geçirmelerini dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder