22 Temmuz 2018 Pazar

YUNANİSTAN, BULGARİSTAN sevdası artık bitmeli...

YUNANİSTAN, BULGARİSTAN sevdası artık bitmeli...

Müge Özsöker Durdu, Edirne’nin tanınmış ailelerinden Özsöker’lerin kızı. Türkçe öğretmenliği eğitimi aldı. Birden kendisini restoran işletmeciliği sektörünün içinde buldu. Babasının girişimi ile Edirne Kapalı Cezaevi karşında ki eski Özsöker Kereste fabrikası restore edilerek lokantaya dönüştürüldü. Müge hanım eşi Akın Durdu Bey’in tecrübesine güvendi işe girişti, onun yardımları ve desteği ile işin altından kalktılar. Müge hanım mesleği gereği işin iletişim ayağında görev aldı. Müge Hanım, “İnsanları bir nevi evimizde ağırlıyoruz. Onlar bizim için müşteri değil, misafir. Bunu okullarda velilerimizi ağırladığımız veli toplantıları gibi düşündüm ve bu nispette her gün misafirlerimizi rahat ettirmek için elimizden geleni yapmaktayız. İnsanların buradan güler yüzlü ayrılmasına dikkat ediyoruz. Restoranımızın ismi Nar Çiçeği. İsim babası da, babam Celal Özsöker’dir. Bana restoran açma fikrini verdiği gibi, ismini de babam verdi. Candan Erçetin’in aynı isimli şarkısını dinlemiş babam ve çok sevmiş. İsminin de Nar Çiçeği olmasını istedi. Biz de bu ismi çok beğendik, benimsedik. Nar bolluk, bereket demektir. Bu isim bize uğurlu geldi. Kereste fabrikasını restoran olarak restore etmekte hem inşaat olarak, hem de maddi olarak zorlandık ama Edirne Turizmine nostaljik bir mekan kazandırmayı başararak Turizm belgemizi de aldık ” diyor.
YUNANİSTAN, BULGARİSTAN sevdası artık bitmeli...
İki yıl önceye kadar Yunanistan ve Bulgaristan güzel mekânları ve fiyatları ile avantajlıydı. Son iki yıldır Edirne'de çok güzel mekânlar açıldı. Artık özentiyi bırakalım ve hem cebimize hem de mekânlarımıza sahip çıkalım.Bazı mekânlar vardır önünden geçip gidersiniz. Sıcaklığıyla, enerjisiyle sizi kendisine çekse de sürekli bir yerlere yetişme ve koşturma telaşıyla bir türlü kısmet olmaz uğramak. Edirne Kapalı Cezaevi karşısında ki Nar Çiçeği Özsöker Restaurant gibi… Bu konu genellenir mi bilemiyorum ama sanırım pek çoğumuz burnumuzun dibindeki yerleri çoğu zaman “el altında” hissederek es geçeriz. Genellikle yaşadığımız şehrin yeni ve merak uyandıran mekânlarını hep bir misafir gelip de orayı görmek isteriz, ziyaret ederiz. Sığındığımız yerler yıllardır aynıdır kendimizi yeni açılan yerlere misafir götürerek ödüllendirelim.

Edirne’yi Turizm Açısından Değerlendirdiğinizde Ne Söylersiniz?
Müge Özsöker Durdu: Turizm açısından bakıma muhtaç çok yer var. Buraların bir an evvel aslına uygun restorasyon yapılması gerekiyor ki daha fazla turist çekelim. Gelen turistler de memnun ayrılsınlar. Altyapı konusunda da problemler var. Bazen çöplerin sokaktan alınması için bile aramak zorunda kalıyorsunuz. Turistler bizim damak tadımızı seviyor, yemek konusunda sıkıntı yok. Ama eğlence konusunda eksikler var.  Daha fazla eğlence mekânı gerekiyor. Samimiyet de çok önemli. Kıbrıs’ta dört yıl yaşadım. Edirne'ye nazaran çok farklı bir kültür. Çok ciddi, çok daha mesafeli bir tavrımız var, oraya nazaran. Yani demem o ki biraz samimiyet de gerek. Buraya turist getirmek kolay, ama memnun ayrılmazlar ise, küserek giderlerse, bir kişi elli kişiye mal olur. Edirne’de çiçeklendirme faaliyeti yapıldığı oluyor ama çevre düzenlemesi çiçeklendirmeden ibaret değil. Buram buram tarih kokan bir şehirde yaşıyoruz fakat kıymetini bilmiyoruz. En basitinden Selimiye Cami’nin bahçesi kazıldı, tarihi hanın kalıntıları ortaya çıkarıldı ama ne devam edilebiliyor, ne kapatılabiliyor. Bu Edirne’de yaşayan herkes için büyük bir üzüntü.

Nar Çiçeğim

Bir düş görüyorum
ince bir hayalin koynunda
bir çocuk masumluğunda
ve bırakıyorum kendimi
o masum düşün kucağına

Oysa nasılsa bitmeyecek mi,
sadece bir düş değil mi,
bir düşün ufku değil mi hislerim?

İşte böyle geçiyor zaman
ve büyüyor o düş içimde
sende on düşün içinde
yalnızlığımla büyüyorsun

Düş büyüdükçe uzaklara bakarım
ta ufkun gökyüzüyle birleştiği
o kızılötesi çizgiye saplanır
hayallerimin o ince çizgisi

O zaman fark ederim yalnızlığımı
ve hiçbir şey görmez olurum
aslında....
belki de sadece bir boşluğa bakarım
görmek için değil yani
yalnızca kendimden kaçmak için

Oysa hayallerimin son durağı sen
kızılötesi çizgide birleşir
ve o an içimde bir hıçkırık düğümlenir
ağlarım...
ağlarım sessizce,
kendimce,
bir başıma,
çaktırmadan erkekliğe inat!

Oysa görünce seni
her şeyi unutuyorum
masum bir çocuk gibi
hani en sevdiği oyuncağına kavuşunca var ya!
işte öyle bir heyecan doğar içime
o düşün bitme ihtimaline inat
yaşam sevinciyle dolup taşıyorum
aynen bir çocuk gibi
işte öyle seviyorum seni
seviyorum Nar Çiçeğim!

Ellerini tutmak,
alnına sıcacık bir öpücük kondurmak
ve doyarcasına boynuna sarılmak
ciğerlerime çekmek kokunu
hani yaz yağmuru yağına
kızgın toprak nasıl çekiyorsa
aynen öyle....

Sonra avazım çıktığı kadar bağırmak
bağırabilmek sana olan hislerimi
sevdiğimi söyleyebilmek
seviyorum seni yani;
seviyorum Nar Çiçeğim!

Geçiyor,
bitiyor,
yani tükeniyor zaman
neredeyse o düşün son anlarına geldik
birazdan her şey bitecek
irkilip,
açacağım gözlerimi
yani bir daha başa dönecek her şey
herşeyin başladığı 'o yalnızlık durağına'
ben yine yapayalnız
bir başıma kalacağım oracıkta
yağmurun altında
yüreği yaralı,
gözleri nemli,
yaşama dair hiç bir umudum kalmadan

Yine ufuklara dikeceğim bakışlarımı
o puslu,
o sisli,
o dumanlı havada
bir sefer bakmak için de değil
yalnızca şöyle bir göz gezdireceğim yani

Biliyor musun Nar Çiçeğim,
sana anlatamadığım
o gizemli sözcükleri
o bin beş yüz kelimeyi
o sıcacık hayalleri
bir emanet gibi
hep yüreğimde gizliyorum
belki bir gün gerçeğe dönüşür umuduyla
annenin muskası gibi,
yarin emaneti misali,
bir dua gibi hep saklıyorum onları

Kim bilebilir ki,
ufukların o kızılötesinde neler bekliyor bizi;
hangi umutlar,
hangi gerçekler,
hangi kavgalar,
kim bilebilir ki?

Yani içimdeki o şaşkın çocuk var ya,
hani seni görünce kendinden geçen,
hani titreyen,
kekeleyen,
çocuk gibi,
hani en sevdiği oyuncağına kavuşunca
heyecana bürünen...
işte o ben var ya,
görünce seni bir kıvılcım gibi saçılır,
ve o kıvılcım umuda çevirir
hayallerimin kırık rotasını! ...

Anlamadın mı,
yoksa anlatamadım mı?
öyleyse anlatayım;
Allah'ına kadar aşığım sana
aşığım ve biliyorum...
biliyorum verecek hiç bir şeyim yok sana
şu sevgi dolu yüreğimden başka
yüreğimi istermisin Nar Çiçeğim? ! ...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder