30 Mayıs 2018 Çarşamba

EDİRNE İLİ SEÇİM ÇEVRESİ MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ KESİN ADAY LİSTESİ

EDİRNE İLİ SEÇİM ÇEVRESİ


MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ KESİN ADAY LİSTESİ 
(S.No – Adı Soyadı – Öğrenim – Mesleği)
ADALET VE KALKINMA PARTİSİ
1 FATMA AKSAL – YÜKSEK – EKONOMİST / İKTİSATÇI
2 İLYAS AKMEŞE – YÜKSEK – SERBEST/ÖZEL
3 ERDEM GÜYÜMGÜLER – İLK – SERBEST/ÖZEL
4 BURAK CAMBAZ – YÜKSEK – EĞİTMEN
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 
1 HAKAN ÖZKAN – ORTA – ESNAF
2 ERKAN GEGE – YÜKSEK – MALİ MÜŞAVİR
3 ASEF ULUTÜRK – YÜKSEK – TIP DOKTORU
4 TANER ALBAYRAK – ORTA – İŞADAMI
HÜR DAVA PARTİSİ
1 RECEP SARIAĞAÇ – ORTA – İŞÇİ
2 NEVZAT AKYÜZ – ORTA – SERBEST
3 HAMZA KEZER – ORTA – ESNAF
4 AHMET ATEŞ – İLK – ESNAF
VATAN PARTİSİ
1 ŞÜKRÜ ÖZER – YÜKSEK – MÜHENDİS
2 ENİS ÇETİNEL – YÜKSEK – ESNAF
3 ATA OGÜN KAPLAN – ORTA – ÖĞRENCİ
4 CENGİZ BALCI – YÜKSEK – İŞLETMECİ
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ
1 MURAT AMİL – ORTA – SİYASETÇİ
2 HANIM GÜZEL – İLK – EMEKLİ
3 SERDAL ZIMBA – İLK – SERBEST
4 HASAN ATİK – ORTA – ÖĞRENCİ
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
1 OKAN GAYTANCIOĞLU – YÜKSEK – ÖĞRETİM GÖREVLİSİ
2 ERDİN BİRCAN – ORTA- İŞ İNSANI
3 YAKUP ATALAY – YÜKSEK – EMEKLİ
4 ERDOĞAN GÜMÜLCİNELİ – İLK – SERBEST/ÖZEL
SAADET PARTİSİ
1 ALİ ERHAN DEMİRKIRAN- YÜKSEK – EMEKLİ
2 AYHAN ÖZKAN – ORTA – SERBEST
3 MANSUR İRİŞ – ORTA – SERBEST
4 RECAİ TAŞKIN – İLK – EMEKLİ
İYİ PARTİ 
1 İMREN ÇAKIRLAR – YÜKSEK – EMEKLİ ÖĞRETMEN
2 ORHAN ÇAKIRLAR – YÜKSEK – MÜHENDİS
3 DİLEK KIRMIZI – ORTA – ESNAF
4 İSMET ERSÖZ – YÜKSEK – ÖĞRETMEN
BAĞIMSIZ
1 CÜNEYT ÖZDEMİR – YÜKSEK – İŞADAMI

Ruşen Terlemez: “Edirne bir doğa harikası, çok güzel bir şehir. Çünkü doğallığını kaybetmemiş. Ama daha güzel olmak zorunda… Bunun da yolu Belediyecilik hizmetlerinin daha doğru yapılmasından geçiyor.”

·        Ruşen Terlemez, Edirne Uzunköprü’de doğumlu. İlk ve Orta Okulu burada bitirdikten sonra Ankara’ya gitti, Ankara Sağlık Kolejini bitirdikten sonra Hacettepe Narkoz Teknisyenliği bölümünü bitirdi. İstanbul Samatya Hastanesi’nde Narkoz Teknisyeni olarak çalışırken, İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdi. 9 yıl Narkoz Teknisyenliği yaptı. Ayrıca Edirne Sosyal Sigortalar Hastanesinin Kurucu Narkoz Teknisyeni unvanına da sahip. 11 yıl da lise öğretmenliği yapıp emekli oldu. Emekli olduktan sonra Edirne’deki ilk güzellik salonunu açtı. Aynı zamanda güzellik salonunda verdiğim dersler ile yüzlerce kişinin Güzellik Uzmanı olmasını sağladı, kursiyerler aldıkları resmi sertifika ve belgeler ile kendilerini geliştirmek suretiyle sektöre yerlerini aldılar. Yani kadınların istihdam edilmesine doğrudan bir katkı sağlamış oldu. “Güzellik dediğin doğal olmaktır o da tabiatın ta kendisidir. 30 küsur senedir insanlara bunu aşılamaya çalışıyorum.” diyor.

ü    Edirne güzellik açısından ne durumda? Değerlendir misiniz? Çözüm önerileriniz var mı?
Ruşen Terlemez: Edirne bir doğa harikası, çok güzel bir şehir. Çünkü doğallığını kaybetmemiş. Ama daha güzel olmak zorunda… Bunun da yolu Belediyecilik hizmetlerinin daha doğru yapılmasından geçiyor. Belediye Başkanına sesleniyorum, parkla, bağ-bahçe ile uğraşacağına Edirne’nin güzelleştirilmesi gereken yönlerinin peşine düşsün. Edirne turizm ve kültür şehridir. Bu konuda Edirne’ye güzellikler katılmak zorunda. Edirne bir Avrupa şehridir. Saraçlarda turistlerin kullanabileceği bir tuvalet bile yok. Ben bir esnaf olarak söylüyorum, belediye hijyene önem vermiyorlar. Zabıtalar başka başka işlerle uğraşacaklarına hijyen konusuna önem vermeliler. Kadınlar daha fazla istihdam edilmeli bu şehirde, belediyelerde daha aktif rol olmalı, daha çok kadın çalışmalı. Kadınlar bu şehre bir düzen, bir güzellik katacaktır, emin olun. Kadınlarımız kendilerine kurulan emek pazarında, el emeği göz nuru eserlerini bize sunuyorlar, para kazanıyorlar. Neden bunların yurtdışında Bulgaristan ve Yunanistan’da tanıtımı, pazarlanması ve satışı yapılmasın? Yabancı para bazında bu emekler değerlendirilirse kadınlarımız da daha çok kazanacak, böylelikle Edirne kazanacak. Selimiye’nin arkasını kazdılar, Yemişçi Kapanı Hanını ortaya çıkartacağız diye, ama öyle kaldı. Önünde Koca Sinan, Arkasında Selimiye Camii gibi muhteşem bir güzellik, arada inşaatı durmuş bir han. Ama öylesine izbe hale gelmiş ki şehrimizin estetik ruhunu emiyor. Edirne bu kötü görüntüleri hak etmiyor. Bir an önce bir şeyler yapılmalı. Üzerini camla örtebilirler, düzenleyebilirler. Ama Edirne’nin güzelliğine zarar veriyor oradaki durum. İnsanlar buraya geldikleri zaman körlemesine gezmemeli. Daha fazla tanıtımını yapmak zorundayız bu şehrin, daha fazla tanıtım acentesi kurmak ve bunları düzenli bir şekilde yapmak zorundayız. Edirne’de yaşamaktan büyük mutluluk duyuyorum. Böylesine güzel bir şehre daha fazla güzellik katmak zorundayız. O yüzden kadınlar özellikle belediyecilik konusunda daha fazla ön plana çıkartılmalı. Böylelikle bu şehir daha güzel, daha tertipli bir şehir olacaktır. Kadınlar Türkiye’de daha fazla ön planda olmalı, Edirne gibi bir şehir de buna öncülük etmeli.

Özay Öztürk: “Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.”


Özay Öztürk: “Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.”

·                    Özay Öztürk, 1973 yılında Uzunköprü Edirne’de doğdu, lise mezunu, evli ve 2 çocuk babası. Yem ve Yağ fabrikalarının bağlı olduğu Öztürk Grup bünyesinde Yönetim Kurulu Üyeliğinin yanı sıra üst düzey yönetici olarak çalışıyor. Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığı, TOBB Ticaret Borsaları Konsey üyeliği, TOBB Strateji Geliştirme Yüksek Kurulu Üyeliği, Edirne Sanayici ve İş Adamları Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği ile Trakya Üniversitesi Teknopark Yönetim Kurulu Üyeliği görevleri devam ediyor. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün "Tüccar, milletin emeği ve üretimi kıymetlendirmek için eline ve zekâsına emniyet edilen ve bu emniyete liyâkat göstermesi gereken adamdır." ile ““Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi ve hakiki müstahsil köylüdür” sözlerini ilke edinerek zamanı programlı kullanarak çalışmalarını sürdürmesi ile takdir topluyor. Bitkisel yağ ve yem üretimi ile hayvancılık işlerini yapıyor. Yani Edirne Ticaret Borsası’nın iştigal konuları ile uyumlu işler yapıyor.Birçok sosyal projede yer aldığından dolayı mütevazi ve hayırsever kişiliği ile tanınıyor.

ü  Turizm açısından, zirai açıdan, ticari açıdan Edirne’yi yönetiminde olduğunuz kurumlar adına değil, Özay Öztürk olarak değerlendirirmisiniz?
Özay Öztürk: Açıkçası Edirne olması gereken yerde olan bir şehir değil.Bugün Avrupa’ya açılan 2 sınır kapısına sahip olacaksın, dünyanın sayılı tarihi dokusuna sahip olacaksın, Türkiye’nin en büyük metropolüne 230 km mesafede olacaksın, ciddi verimli arazilere sahip olacaksın, ciddi eğitimli insanlara sahip olacaksın, bunların sonunda 160 bin nüfusun olacak! Bu nüfus sayısı Edirne’ye yakışmıyor. Neler yapılması gerektiğine gelince, bölgenin en büyük dinamiği tarım ve hayvancılık. Edirne il merkezi olarak birçok köy kökenli insanı barındırıyor. Köylerden ciddi boyutta göç almış. Edirne’nin başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktan geliyor. Öncelikle tarım ve hayvancılığı geliştirmemiz gerekiyor. Sürekli buğday ve ayçiçeği ekimli ziraattan uzaklaşmamız gerekiyor. Katma değerli ürünler ekmemiz gerekiyor. Örneğin kanola üretimi, mısır silajı, lavanta üretimi gibi ekimlere yönelelim. Edirne’de kaba yem üretimi yapalım. Türkiye’nin kaba yem eksiği çok var. Belirli lokasyonlarda seracılık ve meyvecilik yapabiliriz. Bunların uzantısı olarak meyve suyu üretimi veya kurutulmuş meyve üretimi gibi farklı sektörlerinde bölgeye yatırım yapacağı kanısındayım.  Bu şekilde tarımı geliştirebiliriz. Hayvancılıkta da ölçekleri büyütmemiz gerekiyor. Aile işletmelerimiz 5 – 6 hayvan bakımı yapıyor. Bunu 30 – 35’e çıkaracağız ki insanlar işi meslek olarak görsünler, belirli ekonomik getiri elde edebilsinler. Bunu köyden kente göçün önüne geçmek için proje olarak uygulayabiliriz. Bu gün Edirne köylerinde yaşayan insanların yaş ortalaması 56. Demek oluyor ki 10 yıl sonra köylerde çiftçilik ve hayvancılık yapacak kimse kalmayacak.
ü  Genç nüfusu köye çekmek için ne yapmak lazım?
Özay Öztürk: En büyük problem miras hukuku. Araziler parçalana parçalanaküçüldü, ekonomik tarım yapmaktan uzaklaştı. Miras kanunu çıktı, uygulanmaya başlandı.  Arazi belli ölçeğin altında ise tarım yaptırılmıyor. Bizlerin tarım yapacak kişileri desteklemememiz gerekiyor. Diğer taraftan şöyle de bir handikap var. Bölgedeki arazi fiyatlarına bakıp analizini yaptığımızda, alınan arazinin 25 – 30 yılda kendini amorti ettiğini görüyoruz. Vatandaş bu fiyatla arazi alıp tarım yapacak, para kazanacak. Öyle bir şey yok. Türkiye’nin ciddi boyutta et ve süte ihtiyacı var. Bunun için hayvancılığa destek verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum. Hayvancılığın yatırım maliyetleri daha düşük olduğu için daha rantabl. Bölgesel proje yapılarak ölçekler büyütülüp teşvikler verilebilir. İnsanlara para kazanabileceğini gösterip yatırım ve ekipman kısmında desteklenmesinin daha cazip olacağını düşünüyorum. Kişi köyde oturup 25 – 30 hayvanla yılda 35 bin lira civarında para kazanabilirse bu işi yapar. Bunu yapmak için önce TİP projeleri oluşturacağız. Hayvan miktarına göre fizibilite raporları çıkaracağız. Hayvanları kaça alacağız, işçilik ve yem gide giderleri ne olacak,ne kadar süt elde edeceğiz gibi kriterleri hesaplayıp bu işten ne kadar gelir elde edeceklerini gösterip sonra çiftliğin kurulması ve hayvanların alınması noktasında finansman bulunup işletmenin çalıştırılması sağlanacak.
ü  Köy turizminin yaşatılması projesine nasıl bakıyorsunuz? Biz dernek olarak geçmişte böyle bir girişimde bulunduk. Yeni Kadın köyünde Milli Eğitim İl Müdürlüğünden terk edilen köy okulunu aldık, boyasını badanasını yaptık meyve sabunu kursu açtık sonra okul muhtarlığın kullanımına verildi. Muhtarda bizim okulda çalışma yapmamıza sıcak bakmadığı için projemiz yarım kaldı. Bu gün Edirne’de açılan köylü pazarı o çalışmanın devamıdır. Köye canlılık hareket getirmiş olurdu. Köylü pazarı Edirne yerine köyde açılsa idi daha isabetli olurdu kanısındayız. Köy gelenek göreneklerini yaşatmak için bir projemiz var. Şimdi onu uygulamaya koymaya çalışıyoruz. Senede bir gün seçili bir köyden başlayarak köyün gelenek ve göreneklerini, oyunları ile düğünleri ile kız istemesi ile kısacası akla gelebilecek her şeyi ile canlandırıp yaşatmak istiyoruz.
Özay Öztürk: Büyük şehrin stresli hayatından kaçıp köy hayatı veya doğal hayatta birkaç gün geçirmek isteyen on binlerce insan var ama yapalım deyince yapılmıyor bu işler. Ekonomi meselesi. Köylü pazarını destekleyen kuruluşlardan birisi de Edirne Ticaret Borsası. O pazar köyde kurulsaydı aynı ilgiyi görüp aynı işi yapamazdı. Evime yakın olduğu için her hafta pazara uğruyorum. Köyde olsa her hafta gidip alışveriş yapamazdım. Konuya birde bu açıdan bakmak gerektiği kanısındayım. Bana göre köy gelenek göreneklerini yaşatmak için boş bir köy seçilmesi lazım. Doğal güzelliği barındıracak şekilde evleri restore edip o lokasyonu yaşatmak daha uygun olur. İçinden dere geçen, korusu olan öyle bir yer bulunup restore edilecek. Hayvanları olacak süt sağmak isteyen gidip elleri ile sütünü sağacak, kahveye gidecek, bakkaldan alışveriş yapacak tam bir eski köy hayatı yaşanabilecek yer olacak. AB’den destek alarak Küküler Köyünde böyle bir proje uygulanmış. Proje yaparken sürdürülebilir de olması gerekiyor. Aslında çocuklarımızı böyle yerlere götürüp kendi kendilerine doğa ile iç içe yaşamasını öğrenmeye bırakmamız lazım.  Birilerininbiryerlerden bu tür girişimlere başlaması lazım. Bizim temel konumuz tarım ve hayvancılık. Konumuz dahilinde her türlü girişimde bulunuyoruz. Temel işlerimizden artan zamanlarda sosyal konularla ilgileniyoruz. Edirne hepimizin, Türkiye hepimizin, hepimiz sahip çıkmak zorundayız.
ü  Edirne’de turizm potansiyelini arttırmak için neler yapılabilir? Örneğin, Kapalı Cezaevi’nin karşısında ki hazineye ait alana Balkan Fuar Merkezi yapılabilir mi? Turizme katkısı ne olur? Buna benzer değişik projeler neler olabilir?
Özay Öztürk:Turizm denince birkaç parçaya bölmek gerekiyor. Tarih, din, sağlık, tatil, doğa ve eğitim turizmi. Bunları fırsat olarak görüp değerlendirmek gerekiyor. Edirne’de turizm ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Selimiye Cami ve Külliyesi Dünya Mirası listesine girdiğinden beri üzerinde hassasiyetle duruluyor. Şimdi 50 yılı kapsayacak çalışmalarla çok büyük bütçeli çevre düzenlemesi projeleri uygulamaya konuluyor.
Edirne’de eğitim turizmi neden olmasın? İlimizde Trakya Üniversitesi var, bunun ciddi öğretim elemanı ve öğrencisi potansiyeli var. Bakın Edirne’de yeni yeni okullar, kolejler açılıyor. TED Koleji in açılış çalışmaları devam ediyor, Bil Koleji 50 bin metre kare alan üzerine kurulmak için hazırlıklarına başladı. Bu tür yatırımlar yanında turizm getiriyor. Trakya’nın çeşitli bölgelerinden öğrenciler gelecek, bunların aileleri gelecek, gezecekler, alışveriş yapacaklar döndüklerinde Edirne’yi anlatacaklar. Bizim öncelikle Edirne’ye gelen turistleri en azından bir gece konaklatmamız gerekiyor. Hizmet kalitemizi arttırmamız gerekiyor. Gelen turist bir restoranda oturduğu zaman veya alışveriş yapacağı zaman, birkaç dilde menü ve etiket görmek istiyor. Türkçe, Yunanca, Bulgarca, İngilizce menü ve etiket sunmamız gerekiyor. Hizmet sektöründe çalışanların eğitim kalitesini arttıracağız. Bunun Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Belediyeler kim denetleyecekse bir denetim mekanizması kurulması gerekiyor. Konaklayacak dini turist, kültür turist ve diğer çeşitlerine göre çeşitlerine göre değişik aktiviteler hazırlayıp hoş zaman geçirmelerini sağlamamız lazım. Edirne’ye ciddi anlamda turist geliyor. Ama çoğu şehirlerden belediyelerce gönderilen turistler kumanyalarını dahi yanlarında getiriyorlar. Bu nasıl bir turizm anlamadım? Bu şehri yormaktan başka bir şey değil. Hafta sonları bir yerden bir yere araçla giderken 5 ışıkta bekleyerek geçiyorsun. Gelen insanların şehrime katma değeri varsa ben 5 değil 15 ışıkta bekleyerek geçeyim ama yok.
ü  Her hafta Yunanistan dan 100 otobüs, Bulgaristan dan 100 turisti ücretsiz Edirne’ye konaklamalı kalmaları ve konaklama ücretini kendileri karşılamak şartı ile getirsek nasıl olur?
Özay Öztürk: Olabilir. Ben hiçbir fikre hayır demiyorum. Bütün fikirler kulağa hoş geliyor. Edirne Balkanların fuar merkezi olabilir mi? Olabilir, proje olarak üstünde çalışmak lazım. Oturup kaç tane fuar yaparız, bunun maliyeti ne olur, kaç kişi katılır, getirisi ne olur gibi fizibilite çalışmalarını yapmak lazım. Biz fuardan para kazanmasak dahi şehre katkısı ne olur? Ama ücretsiz yolcu taşıyacağım denilince suiistimaller çok olur, önünü alamazsınız. Bunun üzerinde de çalışmak lazım, fizibilitesini çıkarmak lazım. Fizibilite çalışması yapınca sonuç amacına yakın olur. Aklınıza geleni yapacak kadar zengin bir şehir değiliz. Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.

Seyfettin Atlı: “Kaleiçi’ndeki evler yenilenirse, bölge trafiğe kapatılırsa araç ve trafik sorunu da ortadan kalkacaktır. Bisiklet yolları da yapılarak nostaljik Edirne’yi tekrar yaratabiliriz."


Seyfettin Atlı: “Kaleiçi’ndeki evler yenilenirse, bölge trafiğe kapatılırsa araç ve trafik sorunu da ortadan kalkacaktır. Bisiklet yolları da yapılarak nostaljik Edirne’yi tekrar yaratabiliriz."

·        Seyfettin Atlı, Serbest Muhasebeci, mali müşavirlik yapıyor. Doğma büyüme Edirneli. 1969 senesinden beri Edirne merkezde yaşıyor. Edirne aşığı.

ü    Edirne dendiği zaman aklınıza ne geliyor?  Edirne’nin sorunları ve bu sorunlar için çözüm önerileriniz ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Seyfettin Atlı: Edirne diyince içim kıpır kıpır olur. Edirne’ye gerekli ilginin gösterilmediğini düşünüyorum. Yollarımızın hali bile bu durumun göstergesi. Yol sorunu, otopark sorunu, tuvalet sorunu gibi temel ihtiyaçlarımız konusunda bile çok gerideyiz. Bütün bunların yanında bana göre en büyük problemlerimizden birisi hastane sorunu. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin yenilenmeye, kaliteli hale getirilmeye ihtiyacı var. Bir defa hijyen koşulları çok yetersiz, bunun yanında insanlar hastanede kaliteli hizmet alamıyorlar. Edirne’deki imkânları düşündüğümüz zaman Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesini yurtdışına bilhassa Balkanlara açmak gerektiği kanaatindeyim. Oradan hastalar buraya gelerek, rahatça tedavi olmalı, Edirne’nin nimetlerinden yararlanmalılar. Bu Edirne’nin tanıtımı için de elimizi güçlendirecek bir etken olacaktır. Ancak hastanemiz birçok açıdan çok yetersiz. Hastanede ameliyat olan insanların enfeksiyon kaptığını, rahatsızlıklar yaşadığını devamlı surette duyuyoruz. İnsanlar artık Tıp Fakültesi Hastanesine gitmekten imtina ediyorlar. Bunun için bütün kurumların bir işbirliği yapması gerekiyor. Trakya Üniversitesi daha fazla yatırım yapmalı elbette ama şehirdeki diğer kurumlarda taşın altına elini sokmak zorunda. Bütçenin yetersiz olduğu gibi bahanelere ise kesinlikle katılmıyorum. Eğer istenirse bütçe yaratılır. Örneğin, Tıp Fakültesinin hastane otoparkının gelirleri 10 yıl boyunca hastane yenilemek maksadıyla kullanılabilir. Böylelikle devletten yardım almaya da gerek kalmaz.  Bu tarz fikirler üretmek Üniversite yönetimi için oldukça kolay olsa gerek. Bu işe Avrupa Birliği de fon sağlayabilir. Balkan ülkelerinden insanların buraya gelmesi demek, Avrupa Birliği içinde büyük bir kazanç olacaktır, çünkü.
Edirne senede birkaç kez oldukça fazla turist çekiyor. Ciğer Festivali, Kakava Şenlikleri, Kırkpınar Etkinliği gibi önemli etkinliklerimiz var. İnsanlar buraya geldiklerinde şehrin altyapısı anında hata veriyor. Bir defa tuvalet ihtiyacı baş gösteriyor, her defasında. Otopark sorunu, kalacak yer sorunu… Bu sorunların üstesinden gelemeyecek isek, gerekli altyapı imkânlarını sağlayamayacak isek zaten bu kadar turist gelmesine de gerek yok. İnsanlar buradan giderken memnun ayrılmalı ki tekrar gelsinler. Turizmin esas gayesi şehre turist getirmek değil, o turisti memnun bir şekilde uğurlayıp, tekrar tekrar şehre getirmektir, bana göre.
Tarihi eser bakımından o kadar şanslıyız ki, bunun kıymetini maalesef bilmiyoruz. Eserlerimizi daha iyi tanıtmak zorundayız. Daha fazla reklam, dikkat çekici belgeseller, tanıtım videoları, televizyon programları yapılabilir. Böylelikle Edirne’deki her değerimizi insanlarla buluşturmuş oluruz.
Kaleiçi’ndeki evler ise Edirne’ye gönül vermiş insanların gönlünde bir yara olarak duruyor maalesef. Kaleiçi diyince aklımıza eski, tarihi Edirne geliyor. Aklıma İlhan Koman Evi geldi. Onun gibi nice mimari zekâ kokan eser var Kaleiçi’nde. Hepsi birbirinden farklı, çok güzel konaklar var. Bunların birçoğunun yenilenmemesi, turizme kazandırılmaması hatta bu evlerin bir kısmının yıkılmaya yüz tutmuş durumda olması hepimiz için büyük bir utanç. Görüntü kötü olduğu gibi, her an yıkılacak gibi duran evler tehlike saçıyor. Buna acilen önlem almamız gerekmekte. Müteşebbislerin önünü açmak gerek. Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Valilik, Belediye… Bu işlerle alakadar olan devlet kurumları müteşebbis arkadaşlarımıza zorluk çıkartmaktan ziyade, prosedürlerde kolaylık sağlamalı. Bu işe TOKİ’de el atabilir. TOKİ bu işleri yapabilecek mahiyette insanları bir araya getirip, evleri yenileyebilir bana göre. Sonuçta kurumun arkasında bizzat devlet var.
Kaleiçi’ndeki evler yenilenirse, bölge trafiğe kapatılırsa araç ve trafik sorunu da ortadan kalkacaktır. Bisiklet yolları da yapılarak nostaljik Edirne’yi tekrar yaratabiliriz.

Sami Arda: "Nereye baksak tarihi eser gördüğümüz, tarihi eserlerin fışkırdığı bir şehirde yaşıyor olmak bir Türk Milliyetçisi olarak bizleri Edirne için çalışmaya motive ediyor."

Sami Arda: "Nereye baksak tarihi eser gördüğümüz, tarihi eserlerin fışkırdığı bir şehirde yaşıyor olmak bir Türk Milliyetçisi olarak bizleri Edirne için çalışmaya motive ediyor."

Sami Arda, 1994 yılından beri Edirne’de ticaretle uğraşıyorum. Arda Gıda Şirketi olarak gıda toptancılığı yapmaktayım. Evliyim, iki erkek çocuk babasıyım. 1992 yılından buyana sivil toplum örgütlerinde çeşitli görevlerde bulundum.

ü  24 Yıldır Edirne’de yaşayan birisi olarak Edirne’yi tarihi, kültürel, turistik açıdan değerlendirir misiniz?
Sami Arda: Edirne sadece Türkiye’nin en güzel şehirlerinden değil, dünyanın sayılı en güzel şehirlerinden. Yıllarca Osmanlı’ya başkentlik etmiş, Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu, muazzam bir şehir burası. Burada yaşıyor olmaktan çok mutluyum. Nereye baksak tarihi eser gördüğümüz, tarihi eserlerin fışkırdığı bir şehirde yaşıyor olmak bir Türk Milliyetçisi olarak bizleri Edirne için çalışmaya motive ediyor. Edirne insanı Edirne’ye daha fazla sahip çıkmak zorunda… Bunun da yolu Edirne için daha çok çalışmaktan geçiyor. Bana göre Edirne insanı çalışmayı fazla sevmiyor. Edirne turizm açısından çok kıymetli bir yerde duruyor. Edirne dendiğinde Kırkpınar, Selimiye ve Ciğer akla geliyor. Bu üç kıymetli değere değerler katmak, bunlar dışında da yapılacak çalışmalar ile Edirne’ye insan çekmek zorundayız. Edirne’de belediye açısından çok ciddi sıkıntılar görmekteyim. Ulaşım, altyapı gibi sıkıntılar var. Bunlar çözülmeyecek sıkıntılar değil. Kaleiçi semtimiz Edirne için büyük bir değerdir. Orada ciddi bir çarpık kentleşme, düzensizlik ve kaos hakim. Kaleiçi semtini tarihi evler haricinde yıkıp, tekrar yapmak, tarihi evleri de tekrar restore etmek gerekiyor. Oradaki düzensizlik ortadan kalkarsa, tarihi evler restore edilirse, bahsettiğimiz kaos son bulur ve Edirne Kaleiçi semti Edirne’nin gözbebeği olur, turistik açıdan da çok iyi noktalara geliriz. En büyük sorunlardan birisi de 25 Kasım Stadyumu’nun arkasından çıkan ve Saray Otel’e bağlanan yolun üzerinde bulunan iki tarihi ev. Vakıflar bunları neden onarmıyor? Bu evler  orada trafiğe ve yaya yoluna açık bir yerde kırık-dökük duruyor. Bu evler insanların üstüne yıkılsa, hesabını nasıl veririz? Yetkililer nasıl verirler? Başta Vakıflar Kurulu ve diğer kurumlar bu işe el atmak zorunda. Edirne’de her yer çöp içerisinde. Mesire yerine gidiyorsunuz çöplerden oturmaya yer bulamıyorsunuz. Belediyeyi bu konuda daha iyi çalışmaya çağırıyorum. Sadece belediye ile de yetmez, halkımız bu konuda bilinçli olmak zorunda.
ü  Edirne’ye yeteri kadar turist geliyor mu?
Sami Arda: Bu anlattığım sorunlar haricinde otopark sorunu, tuvalet sorunu gibi sorunlar da çözülürse turistik açıdan Edirne çok daha iyi konuma gelecektir. Tarihi eserlerde de iyiden iyiye sorunlar çıkmaya başladı. Şükrü Paşa Anıtı yıllar evvel yenilendi ama bugün yıkılmaya yüz tutan, kötü görüntü veren yerlere sahip. Bu soruna da el atmak zorunda, yetkililer. Tabii ki bu sorunlar çözülebilir. Bu hususlarda bir araya gelecek işin ehli insanlar tarafından bir konsey kurulup, çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Bu ekipte çevre mühendisleri, mimarlar, mühendisler, Belediye Meclisi Üyeleri, Ankara’dan yürütme hakkına sahip bürokratlar yer almalı diye düşünmekteyim. Edirne’de otopark sorunu bile çözülmezse neden buraya daha fazla turist gelsin? Edirne’nin daha iyi tanıtımını yapmak zorundayız, tarihi eserlerimizin tınıtımını daha iyi yapmalıyız. İnsanlar buraya ciğer yemeye geliyorlar. Günübirlik seyahatler dışında insanlar buraya gelmiyor. İnsanları Sağlık Müzesine götürelim, düzenli tertipli, Selimiye başta olmak üzere diğer camiler için de aynı şey geçerli. Başka bir alternatifimiz yok. İnsanları atıl durumda kalmış Şükrü Paşa Anıtına, Hıdırlık Tabyasına göğsümüzü gere gere nasıl götürelim? Selimiye şehrimizin gözbebeği, düzenli tertipli diyoruz ama onun bile alt tarafında Yemişçi Kapanı Hanı kazısı yapıldı. Yıllardır bekliyoruz ki kazı tamamlansın. Edirne oradaki kötü görüntüyü hak etmiyor ve Edirne’ye gelip, camilerimize hayran olan insanlar emin olunuz ki bizi ayıplıyorlar; değerlerimize sahip çıkmadığımız için… Edirne’de Selimiye Camii önünde Fatih Sultan Mehmet Han’ın heykeli ve hemen yanında da Edirne yazısı var. Bunun önünde insanlar milyonlarca kez fotoğraf çekilmişler. Peki soruyorum size: Edirne’de başka fotoğraf çekilecek, turistlerin ilgisini fotoğraflama manasında çekecek neresi var?
ü  Türk Milliyetçiliğini bize tanımlarmısınız?
Sami Arda: Türk Milliyetçileri vatan, millet ve bayrak için canını vermeye hazır insanlardır. Bir Türkün üzüntüsü ile üzülüyorsak, sevinci ile seviniyorsak, havada uçan kendi uçağımızla, tarlada kendi ürettiğimiz traktörümüzle, terör mücadelesi veya tatbikatlarda kullandığımız kendi ürettiğimiz silahımızla, milyonlarca işçinin çalıştığı teknolojisini yaptığımız kendi fabrikalarımızla gurur duyuyorsak, tarihimize ve tarihi eserlerimize sahip çıkıyorsak ve bunları yapmak için var gücümüzle çalışıyorsak, bunların yapılması için vergimizi ödüyorsak biz Türk Milliyetçisiyiz demektir. Bu Türk Milleti sevgisidir, Türk Milliyetçiliği. Rengini şehit kanından alan al yıldızlı bayrağımızı başımızın üzerinde taşımak bizim gözümüzde Türk Milliyetçiliğidir. Türk Milliyetçiliği bizim gözümüzde Atatürk’ün çizdiği yoldur. Türk milleti bölünmez, kutsal bir bütündür. Hangi partiden olursa olsun veya partisiz bulunsun, her vatandaşın refahını, hürriyetini, şerefini korumayı ve sağlamayı bu milletin bir ferdi olarak namus borcu saymaktayız.

29 Mayıs 2018 Salı

Aydın Doğan: “Biz, Aydın Tava Ciğer Izgara salonumuzu gelen bireylere müşteri gözü ile bakmayıp, misafirlerimiz mantalitesi ile yaklaşıyoruz.”


Aydın Doğan: “Biz, Aydın Tava Ciğer Izgara salonumuzu gelen bireylere müşteri gözü ile bakmayıp, misafirlerimiz mantalitesi ile yaklaşıyoruz.”
Aydın Doğan: “Biz, Aydın Tava Ciğer Izgara salonumuzu gelen bireylere müşteri gözü ile bakmayıp, misafirlerimiz mantalitesi ile yaklaşıyoruz.” 

·      Aydın Doğan, Aslen, Mengen/Bolulu. Dedesi Mustafa Atatürk Orman Çiftliğinde Atatürk'e şef garson olarak hizmet etmiş. Askerliğini Edirne'de yapan Abdullah Usta daha sonra Edirne’ye yerleşmiş. Bostanpazarı'nda ki Doğan Lokantasını açar. Bu lokanta hala aynı yerde hizmetine devam ediyor. Aydın Doğan okul dışında babasına yardım ederek lokantacılık mesleğine adımını atıyor. Ailesi kalabalık olduğu için lokantanın geliri yetmemeye başlamıyor. Aydın Doğan’da bir süre başka işlerde çalışır. Bir taraftan da karate sporuna merak salar ve gümüş künyesini de feda ederek güç bela karate kursuna yazılır ve hiç bırakmaz bu sporu. İki Dan ve karate hocalık belgesi alır... Bugün iş yoğunluğundan spor yapamaması içinde ukdedir. Sportmen kişiliği ve Uzakdoğu yakın dövüş sanatına vakıf olması kendisine yeni iş imkânları sağlar. Güvenlik Sorumlusu olarak çalıştığı dönem... Kendisi buna 'halkla ilişkiler' diyor. Bu işte o kadar başarılı olur ki, İstanbul, Antalya vb. yerlerden iş teklifleri alır... Gel gör ki, hayatına yön verecek, onu bu kulvar’dan çekip alacak bir kız arkadaşı (sonra da hayat arkadaşı) ile tanışır... Kendisi okulda başarılı değildir, lise 2'den terk durumunda kalır ama şu anda eşi olan Tekirdağlı Ebru Hanım Trakya Üniversitesi'nde okumaktadır ve ne istediğini bilen bir hanımefendidir. Ali Efe ve Lara isimli iki çocukları vardır. Aydın'a der ki; "bizim durumumuz ne olacak?" Aydın der ki; " nasıl yani?" Ebru Hanım: " Biz sonunda evlenmeyecek miyiz? Ben aileme, birisiyle tanıştım beni istemeye gelecekler, dediğimde 'ne iş yapıyor?' diye soracaklar. Ben diyebilmeliyim ki, şu kadar maaşla şurada çalışıyor." Aydın, "kaçırırım o zaman seni!" Ebru, " yo, bu olmaz ben babamın kızıyım, bizde kaçan kıza iyi gözle bakmazlar, el öptürmezler, istiyorum ki bu kadar okul okumuşum, her şey usulünce olsun!" İşte o zaman her şey değişir ve Aydın Doğan, ilk önce borç harç sulu yemek lokantası açar daha sonra Aydın Tava Ciğer olma, marka olma yoluna girer...

Aydın, Ebru ve Lara Doğan
ü  "Sulu yemekle hizmet sektörüne girmişsiniz, tava ciğere geçmeniz nasıl oldu?"
Aydın Doğan: O da yine eşimin sayesinde oldu. 1997-1998’li yıllarda, tava ciğerciler satan yeler, saat 3 sularında işyerlerini kapatıyorlar. Eşim de o saatten sonra, akşamüzerleri Tekirdağ’a ailesini ziyarete gitmeden önce tava ciğer yemek ve ailesine götürmek istiyordu ama bulamıyorduk. Eh, madem öyle kendimiz yapalım bari dedik (gülüyor)."
Bu şekilde “Edirne Tava Ciğer”i sektörüne girip bu alanda birçok yenilikler başlattık, öncelikle Aydın Tava Ciğer Izgara salonumuzu gelen bireylere müşteri gözü ile bakmayıp, misafirlerimiz mantalitesi ile yaklaşıyoruz. dükkânımızı gece geç saatlere kadar açık tutup hizmet veriyoruz. Ama en önemli yenilik "kapalı kokpit" sistemine geçtik. Ciğer kokusu misafirlerimizin üzerine sinmemesi için tava ciğerin ayrı kızartıldığı bir bölüm yaptırdık. Edirne Tava Ciğer’ni sakatat kategorisinden çıkartıp markalaştırmasına katlı sağlamaya çalıştık.
ü  Sizin dükkânlarınızın önünden geçerken bazı masalarda boş yerler varken misafirlerinizin kuyrukta beklediğini görüyoruz, niçin?"
Aydın Doğan: Dört kişilik masada 2-3 kişi oturuyorsa onların yanına tanımadıkları kişi veya kişileri vermeyiz.
ü  Margi şubeniz hariç diğerleri pazar günleri niçin kapalı?
Aydın Doğan: O benim küçüklüğümde içimde kalan ukdeden dolayı. Arkadaşlarım oyun oynarken ben cumartesi, pazar demez çalışırdım. Haftanın bir gününü de ben ve çalışanlarım ailelerimizle geçirelim istiyorum. Haftaya pazara ömrümüzün yetip yetmeyeceğini bilemeyiz. Haftada bir gün ben ve çalışanlarım aileleri ile geçirsinler ve haftaya daha motive girelim, istiyorum. Paylaşıyorlar şuradayız, buradayız diye mutlu bir şekilde. Görüyorum ve ben de çok mutlu oluyorum.
ü  Margi Şubesi niye açık peki?
Aydın Doğan: AVM Şartnamesi gereği açık. Yoksa o da kapalı olurdu.
Misafirlerinizden tava ciğeriniz ve hizmetiniz hakkında görüşlerini sorduğumuzda “Adam aldığının hakkını veriyor.” dediler. Bu ne demek sizce?"
Aydın Doğan: Misafirlerimizin olumlu dönüşlerine çok teşekkür ederim. Belediye bize rayiç olarak 150 gram demiş. Ama bu benim gözümü doyurmuyor. O yüzden, bizden gitsin ama önce misafirlerimizin gözü doysun düşüncesiyle 200-220 gram servis ediyoruz. Örneğin Posta Gazete'sinin Cumartesi Postası Jürisi bizi tercih ederek, Yöresel Yemekler İçin Türkiye'nin En İyi 10 Adresi başlıklı Melda Bağdatlı'nın hazırladığı listede Edirne'den biz varız. Ayrıca Hürriyet Pazar'dan İpek İzci'nin Gurmeler, Akademisyenler, Yemek Yazarları, Şefler ve İşletmecilerinden oluşan 100 kişilik ekibin belirlediği "Türkiye'nin 100 Yemeği" listesinde de 24. sıradayız.
ü  Gençlere tavsiyeleriniz?
Aydın Doğan: Gençlere bir şey dediğimizde 'bana akıl verme varsa para ver, para olsa ben de yapacağımı biliyorum' diyor, kimseyi dinlemiyorlar. Biz hiç öyle yapmadık. Herkesten bir şeyler kapmaya baktık, saygıda kusur etmedik. Bildikleri işi yapmaları ve çok azimli olmaları gerekir. Benim çok beğendiğim bir söz var: "Vazgeçme, vazgeçersen başkaları KAZANIR!" diye. Kulaklarına küpe olsun!"
ü  Sosyal Sorumluluk Projeniz var mı?
Aydın Doğan: Allah sağlık ve ömür verirse bazı projelerim var. Şimdiki anne-babalar çok bilinçli. Bakıyorum hafta sonları tutmuş çocuğunun elinden kimi yüzmeye, kimi baskete vb. götürüyor. Bu çok hoşuma gidiyor. İmkanı olmayan gençlerin spor yapabileceği bir kompleks yaptırmak istiyorum.
ü  1 merkez, 2 şube (şubenin biri Margi AVM’de ve hayli geniş) ve 400 metre karelik kapalı et işleme tesisiniz var. Kaç kişiye istihdam sağlıyorsunuz?"
Aydın Doğan: Sezona göre değişiyor. 80-100 kişi arası bir ekibimiz var.
ü  Edirne’de turizmin gelişmesi için neler gerekli. Ne gibi eksiklerimiz var, bu eksiklerimize çözüm önerileriniz var mı?
Aydın Doğan: Kakava Şenlikleri esnasında gördüğüm bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum. Selimiye Camiinden çıkıp Saraçlar Caddesine gitmekte olan bir turist kafilesine karşıdan karşıya geçiş esnasında bazı sürücülerin oldukça gereksiz bir biçimde korna öttürdüğüne şahit oluyoruz. Şunu söylemeye çalışıyorum: Turistlerin tadını-tuzunu kaçırmanın ne manası var? Onları rahatsız etmenin ne manası var? Bırakın rahat bir biçimde Edirne’mizi gezsinler. Trafikte yayalara davranış tarzımız çok yanlış. Turistler de bundan olumsuz manada etkileniyor. Bazı esnaf arkadaşlar da yeteri kadar kibar davranmıyorlar maalesef. Turistlere hizmet ederken konuşmalarımıza daha fazla dikkat etmek, onların misafir olduğunu unutmadan hareket etmek zorundayız. Yine bir soru sormak istiyorum. Yarın öbür gün özellikle yabancı turistler Edirne’den bahsederken, ‘Bizi bir dövmedikleri kaldı’ desin mi isteriz yoksa ‘ İleride Edirne’de yaşamak isterim, insanları çok iyi ve kibar’ demelerini mi?
Edirne dışına bir turizme hizmet eden otogar yapılmak suretiyle insanlar oradan şehir merkezine transfer edilebilir, böylelikle otopark sorunu da yaşanmadığı gibi, daha rahat etmeleri sağlanabilir
. Romanya’ya gittiğim vakit böyle bir uygulama gördüm. Turizme hizmet veren otogar tarzı bir yerde yolculuğumuz sona erdi ve sonrasında nostaljik bir tren ile şehre çıkartıldık. Aynı turizme hizmet veren otogaz uygulamasını biz de yapabiliriz.
Edirne’de irili ufaklı 35 ciğerci var. Ciğerciler Edirne için önemli bir sektör. Bizler de buna layık olmak zorundayız. Daha kaliteli sunum, daha kaliteli hizmet ve en önemlisi turistlere kibar davranmak zorundasınız.  Biz Aydın ciğercisinde çalışanlarımıza, firmamıza ait bir giyim tarzı belirledik. Bu uygulamaya herkes geçmeli diye düşünüyorum. Buna bir düzen getirmek zorundayız. Saraçlar Caddesinde turiste, turizme hizmet veren görevlileri normal vatandaşlardan ayıramıyoruz örneğin. Ben para verdiğim insanın hizmet sektöründe çalışan olup olmadığını anlamakta zorlanıyorum. Esnaf arkadaşların da düzenli, tertipli ve tek tip kıyafet uygulamasına geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Rehber konusunda da büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Bu işe rant kapısı olarak bakıyor artık insanlar. Rehberler para kazanmak için bu işi yapmamalı; gerçekten insanlara faydanız olsun, Edirne’yi doğru tanıtın, para da kazanırsınız zaten.  Rehber adı altında ne olduğu belirsiz insanlar esnaf arkadaşlarla anlaşmalar yapıyorlar ve bu durum turizmi baltalıyor.

Aydın Tava Ciğer Izgara salonu
· Vazgeçemeyeceğiniz Lezzet Durağı
· Aydin τιγανιτο σικωτι δε θα μετανιοσετε ποτε απο τη γευση.
· Дробчета в тиган “Айдън”спирка за вкус от който не можете да се откажете
Tahmis Çarşısı Sk. No:8, 22000 Edirne
Telefon : +90 (284) 213 99 99
Mail : info@aydintavaciger.com

28 Mayıs 2018 Pazartesi

BALKANLARA UZANAN EL OLALIM, 'KADİR GECESİ' KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ KURALIM


BALKANLARA UZANAN EL OLALIM, 'KADİR GECESİ' KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ KURALIM

10 HAZİRAN 2018 - PAZAR KADİR GECESİ BALKAN ÜLKELERİNDEN GELECEK DİN KARDEŞLERİMİZİ EVLERİMİZDE İFTARA MİSAFİR EDELİM. İNANÇ TURİZMİNE KARDEŞLİĞE VESİLE OLALIM.

KADİR GECESİ BALKAN ÜLKELERİNDEN EDİRNE’YE GELMEK İSTEYEN DİN KARDEŞLERİMİZ İLE ONLARI EVLERİNDE MİSAFİR ETMEK İSTEYEN EDİRNE’DE YAŞAYAN DİN KARDEŞLERİMİZ FACEBOOK TAN VEYA 0544 801 01 77 & 0546 604 80 07 & 0546 515 35 74 NUMARALI TELEFONLARLARDAN BİZLERLE İRTİBAT KURABİLİRLER.

EDİRNE BALKANLARIN MERKEZİ, EVLAD-I FATİHAN DİYARI, OSMANLI’NIN ANAVATANI BALKANLARIN GİRİŞ KAPISIDIR. BU YÜZDEN EDİRNE BALKANLAR İLE SÜREKLİ İRTİBATTA OLMAK, DİN VE SOY KARDEŞLERİMİZE DOKUNMAKLA YÜKÜMLÜDÜR. GELİN BALKANLARA, EVLAD-I FATİHAN’A UZANAN EL OLALIM, GELİN 10 HAZİRAN 2018- KADİR GECESİNDE BALKAN ÜLKELERİNDEN GELECEK DİN KARDEŞLERİMİZİ EVLERİMİZDE MİSAFİR EDELİM. EDİRNE’NİN TANITIMINA, İNANÇ TURİZMİNE, DİN VE SOY KARDEŞLİĞİNE VESİLE OLALIM…

EDİRNE TARİH KÜLTÜR VE TURİZM DERNEĞİ OLARAK EDİRNE HALKINI KADİR GECESİNDE KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ KURMAYA DAVET EDİYORUZ. KADİR GECESİNDE BALKANLARDAN GELİP, SELİMİYE’NİN GÖLGESİNDE İFTARLARINI AÇAN, İBADET EDEN DİN KARDEŞLERİMİZİ EVLERİMİZDE, İFTAR SOFRALARIMIZDA AĞIRLAYALIM. BU VESİLE İLE BU KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ PROJESİ İÇİN EDİRNE BELEDİYESİNİ, EDİRNE VALİLİĞİNİ VE TÜM KURUMLARI EDİRNE HALKI İLE BİRLİKTE SEFERBER OLMAYA DAVET EDİYORUZ. EDİRNE HALKI OLARAK BALKANLARA UZANAN EL OLALIM, TÜRK’ÜN SICAKLIĞINI HİSSETTİRELİM VE KADİR GECESİNİ BİRLİKTE İDRAK EDELİM…

BALKANLARDA YAŞAYAN DİN KARDEŞLERİMİZİ 10 HAZİRAN 2018’DE KADİR GECESİNDE EDİRNE’YE, EDİRNE HALKINA MİSAFİR OLMALARI İÇİN, KARDEŞLİK KÖPRÜSÜNÜ BİRLİKTE TESİS ETMEK İÇİN, BEKLİYORUZ!

27 Mayıs 2018 Pazar

Memur Sen Konfederasyonu Büro Memur - Sen Edirne Şube Başkanı Memet Sait Ercan: “Nerede görev yaparsanız yapın, yaşadığınız sorunları gündeme getirmek, üst mercilere iletmek, çözüm yolları arayarak çözüme kavuşturmak ve hakkınızı aramak zorundasınız. Çoğu zaman kurumlarda yaşanan sorunların çözümü noktasında bilgi akışında aksaklıklar yaşanmaktadır. İşte tam bu noktada da sendikalar devreye giriyor.”


Memur  Sen Konfederasyonu Büro Memur - Sen Edirne Şube Başkanı  Memet Sait Ercan: “Nerede görev yaparsanız yapın, yaşadığınız sorunları gündeme getirmek, üst mercilere iletmek, çözüm yolları arayarak çözüme kavuşturmak ve hakkınızı aramak zorundasınız. Çoğu zaman kurumlarda yaşanan sorunların çözümü noktasında bilgi akışında aksaklıklar yaşanmaktadır. İşte tam bu noktada da sendikalar devreye giriyor.”

       Memet Sait Ercan, Büro Memur - Sen Edirne Şube Başkanı 28 yıldır Edirne’de yaşıyor. Kamu personeli maaş ve vergi sistemi ile ilgili deneyimleri var.  Bu konularda internet sitelerinde zaman zaman köşe yazıları yayınlanmıştır.  2013 yılında Büro Memur Sen Edirne Şube Başkanı seçildi. Halen bu görevi sürdürüyor, sendikal faaliyetler ile alakalı çalışmalar, incelemeler yapıyor.

ü  Neden Sendikalı Olmamız Gerekiyor?
Memet Sait Ercan: Nerede görev yaparsanız yapın, yaşadığınız sorunları gündeme getirmek, üst mercilere iletmek, çözüm yolları arayarak çözüme kavuşturmak ve hakkınızı aramak zorundasınız. Çoğu zaman kurumlarda yaşanan sorunların çözümü noktasında bilgi akışında aksaklıklar yaşanmaktadır. İşte tam bu noktada da sendikalar devreye giriyor.”
Ülkemizde sendikacılık yapılan anayasal ve yasal düzenlemeler sonucunda ve buna bağlı olarak elde edilen kazanımlar sonucunda özellikle 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa değişiklik paketinde yapılan düzenlemeler sonucunda Sendikacılık istenilen düzeye doğru gelmeye başlamıştır.  2002 yılında sendikalaşma oranını  %48 iken bu oran 2017 yılında  %70 e çıkmıştır. Bu oranın daha da yukarı çıkması örgütsel gücün etkisi açısında önemlidir.   Memur Sen bugün itibariyle 1.000.000 üyesi olan Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşudur. Memur Sen konfederasyonu son beş yılda 300.000 üye artışı sağlamıştır.  Diğer sendikalarda çizgi aşağıya doğru gidiyor. Memur Sen bir hizmet anlayışı ile hareket ediyor. O yüzden üye sayımız da buna bağlı olarak artıyor.
ü  Günümüz Türkiye’sinin Sendikacılık Faaliyetlerini Geçmişle Mukayese Ettiğinizde Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Memet Sait Ercan: Türkiye’de sendika hakkı ilk olarak 1961 Anayasasının 46. maddesi ile anayasal güvence altına alınmıştır. 1965 yılında çıkan bir kanunla Türkiye’de sendikacılık faaliyetleri başlamıştır. Sendikacılığın hızla arttığı o dönemde 1971 muhtırası ile sendikacılık maalesef yasaklanıyor. 12 Eylül darbesinden sonra yapılan anayasada da sendikal haklar ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.  1990’lı yıllarla sendikacılık daha ziyade sokak çatışmaları ile kendisini göstermiştir. 1992 yılında İLO sözleşmeleri gerekçe gösterilerek Türkiye’de tekrar sendikalar kurulmaya başlanmıştır. 1995 yılında 12 Eylül’den sonra yapılan 1982 anayasasının bazı maddelerinde değişiklik yapılarak Türkiye’de tekrar sendika kurma ve üye olma hakkı anayasal güvence altına alınmış oldu. 1995 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile sendikacılık anayasal güvence altına alınmış olsa da o günkü siyasi belirsizlikler ve koalisyon hükümetleri nedeniyle maalesef kanuni düzenleme 6 sene gecikmeyle ancak 2001 yılında çıkarılabilmiştir.  2001 yılında çıkan 4688 sayılı sendika kanunu sendikacılığın önünü açmış olsa da toplu sözleşme sistemine değil de toplu görüşme sistemine mahkûm edilmiştir.  Toplu görüşme düzeneği ile sürdürülen sendikal faaliyetler de kazanım elde etmek çok zordur.  2002-2011 yılları arasında toplu görüşmeler gerçekleştirildi. Memur Sen 2009 yılında ilk kez yetki almıştır. Memur Sen 2009 yılında Diyanet, Yerel Yönetim, Tarım Ormancılık ve Sağlık hizmet kollarındaki yetkisi ile konfederasyonda ilk yetkisini almıştır. Memur Sen 2010 yılında yaptığı basın açıklaması ile Türkiye’de sendikacılığa yön vermiştir. Toplu görüşmeler reddedilmiş, toplu sözleşme istenmiştir. Sendikalar ve devlet taraf olsun, karşılıklı otursun şeklinde görüşümüzü net bir biçimde ortaya koyduk ve Memur Sen konfederasyonda almış olduğu bu yetki ile 2010 yılındaki toplu görüşmelere katılmayacağını bir basın açıklaması ile beyan etmiştir. Bunun sonucunda hükümet 2010’da sendikaları Abant’a davet etmiş ve çalıştaya sadece Memur Sen katılmıştır. Çalıştay sonucunda Memur Senin hazırlamış olduğu sonuç bildirisi 2010 yılında yapılacak olan anayasa değişiklik paketinin alt yapısını oluşturmuş ve Memur Senin düzenlediği sonuç bildirisi 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa değişiklik paketinde yer almıştır. Yapılan anayasa değişikliğinden sonra buna bağlı olarak 2012 yılında yapılan kanuni düzenleme ile Türkiye’de artık toplu görüşme düzeneği tarihin çöp sepetine atılarak yeni bir döneme yani toplu sözleşme dönemine geçilmiş oluyor.  Bu Memur Senin sendikal zemindeki en büyük zaferi ve kazanımıdır.
ü  Cumhurbaşkanının yaptığı bir 3600 Ek Gösterge açıklaması var. Bunun maaşlara etkisi nedir? Ne öngörüyorsunuz?
Memet Sait Ercan: 3600 ek gösterge ile alakalı açıklaması yapıldı. Bu ek gösterge artışı esasen çalışırken memur maşlarına etkisi yok gibi. Daha ziyade bu ek gösterge artışı Emekli maaşlarını önemli ölçüde arttırmaktadır. Ek göstergelerin 3600 e çıkarılması sonucunda emekli maaşlarını 600 TL civarında arttırdığını, emekli ikramiyesini ise 20-23 bin aralığında arttırdığını görüyoruz. Bu düzenlemeyi olumlu buluyoruz ve destekliyoruz. Ancak 3600 ek göstergesinin bazı kurumlarla kısıtlı tutulması ile ilgili büyük bir tepki söz konusudur. Diğer kamu kurumlarını da kapsayacak şekilde tekrar gözden geçirilmesinin doğru olacağını düşünüyorum. Yardımcı hizmetler sınıfının ek göstergesinin olmaması da büyük bir sorun. En düşük maaş alan bu sınıftaki kamu çalışanlarına muhakkak ek gösterge verilmelidir. Örneklersek, Ek göstergesi 3.000 iken 3.600 ek göstergeye yükseltilen 30 hizmet yılı olan bir kamu görevlisinin emekli aylığı 2.594 TL iken ek gösterge 3.600 olduğunda bu aylık tutarı 3.163 TL'ye yükseltilecektir. Aradaki emekli maaş farkı ise 569 TL olacaktır. Emekli ikramiyesi ise 93.552 TL iken ek göstergesi 3.600 olduğunda bu tutar 114.068 TL'ye yükseltilecektir. Emekli ikramiyesindeki artış ise 20.516 TL olacaktır.
ü  28 yıldır Edirne’de yaşayan bir birey olarak Edirne’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Edirne’yi daha yaşanılır, daha fazla turistin geldiği bir yer yapmak için neler yapabiliriz?
Memet Sait Ercan:  Edirne çok güzel bir şehir… Bu şehri ve insanını çok seviyorum. 2013 yılında Balkanlara; Makedonya, Kosova, İskeçe, Prizren gibi medeniyetimiz için önem arz eden yerlere seyahatte bulundum. Dönüşte çok geç kaldığımız aklıma geldi. Oradaki yurttaşlarımız ile kardeşlerimiz ile uzun yıllardır aramıza büyük bir mesafe konuşmuş. 2000 yılından sonra Balkanlara açılmaya başladık. Ülkemiz oradaki tarihi eserleri onarmaya başladı, oralara Türk bayrağını dikmeye başladık. Edirne’yi Balkanların merkezi yapmak, kültür kenti yapmak hepimizin sorumluluğu bulunmaktadır. Her geçen gün turist sayısını arttırmak zorundayız. Aynı şekilde soydaşlarımızın olduğu ve medeniyetimizin izlerini taşıyan Balkanlara giderek tarihimize de sahip çıkmak zorundayız. Edirne Balkanlar ile devamlı surette irtibatta olmak durumundadır. Her aile oradan bir soydaşını alsa, Edirne’de misafir etse, iftar yaptırsa ne güzel olur!  Edirne’ye ilk geldiğimde uzun yıllar Eski Cami’de namaz kılınmıyordu. Tadilatı çok uzun süre sürdü. Keza Üç Şerefeli Camiinde tadilat başladı, yıllar sürdü. Yine köprülerin, tarihi eserlerin onarımı yıllar sürüyor. Biz bu tarihi dokuyu korumak ve insanlara açmak zorundayız. Böylelikle kültür yapımız kendiliğinden gelişecek. TİKA bu konularda üzerine düşeni yapıyor. Biz de Edirne olarak Balkanlara uzanan el olmak zorundayız, kültür ilişkisi kurmak zorundayız. İnsanlar Kadir Gecesinde, bayramlarda Selimiye’ye geliyorlar. Biz Edirne halkı olarak, Belediye olarak, Valilik olarak bir araya gelip onlara sofra kurmak zorundayız, sıcaklığımızı hissettirmek zorundayız. Çünkü Balkanlardan da çok fazla soydaşımız geliyor. Birlik ve beraberlik tablosunu ancak böyle oluşturabiliriz.

22 Mayıs 2018 Salı

Muhammet İnci: “Anıtlar kurulu tarihi ev yatırımcısına oldukça fazla prosedür sunuyor. Öncelikle bunları kolaylaştırmak gerekiyor.”


Muhammet İnci: “Anıtlar kurulu tarihi ev yatırımcısına oldukça fazla prosedür sunuyor. Öncelikle bunları kolaylaştırmak gerekiyor.”

·                   Muhammet İnci, 1988 yılında Gümüşhane’den Edirne’ye geldi, babası inşaatlarda çalışıyordu. Bir nevi kader Edirne’ye getirdi. İlk ve ortaokulu Edirne’de okudu, Edirne’de yaşadı ve Edirne’yi çok sevdi. Edirne huzurlu ve güzel bir şehir olarak kabul ediyor… 1994 yılında Edirne sanayisinde çırak olarak başladığı marangozluk işinde mobilya dekorasyonu ustası olarak kendisini yetiştirdi. Ortağı Ümit Özdemir ile birlikte kurdukları Redoko Mobilya fabrikasında, dekoratif mobilya ve inşaat işi ile uğraşıyor. Sevilen, sayılan, iyi niyetli ve yardımsever bir insan olarak tanınıyor.

ü    Edirne Kaleiçi Semti tarihi bir kent ve kötü durumda… Yıkık dökük bir sürü ev var. Bu semti daha iyi duruma getirmek için neler yapmak gerekiyor?
Muhammet İnci,  Anıtlar kurulu tarihi ev yatırımcısına oldukça fazla prosedür sunuyor. Öncelikle bunları kolaylaştırmak gerekiyor. İnsanlar tarihi eserleri yenilemek istiyorlar, bu işe giriyorlar, onarmak istiyorlar ama anıtlar kurulu insanları oyalıyor, izin verme noktasında bile sıkıntılar çıkartılıyor. Kaleiçi’nde bir sürü yıkılmaya yüz tutmuş, atıl ev var. Bir de evlere tabela asıyorlar, ‘yıkılma tehlikesi var’ diye. O zaman izin vereceksiniz, zorluk çıkartmayacaksınız, müteşebbisler bu işi çözecekler. Edirne’de bu işlerle uğraşan usta bulmakta zor… Esnaf da biraz tok gözlü açıkçası… Ben elimdeki işi yapayım bana yeter mantalitesiyle hareket ediyorlar. Daha fazla ileri gitmek istemiyorlar.
‘HERKES BİLDİĞİ İŞİ YAPMALI’
İnsanların bir işte başarıyı yakaladıktan sonra alakalı alakasız pek işe girdiğini belirten Muhammet İnci, kendisinin bundan uzak durmaya gayret ettiğini belirtiyor. “Herkes bildiği işi yapmalı” diyen Muhammed İnci, börekçinin börekle, inşaatçının inşaatla, sucunun suyla ilgilenmesi gerektiğini ve alanının en iyisi olmaya gayret etmesi gerektiğini vurguluyor. Mobilya Dekorasyon işinin zor ve maharet gerektiren bir iş olduğunu vurguluyor ve ardından ekliyor: “Bu iş zordur, kıymetlidir. Öyle her önüne gelenin yaptığı mobilya dekorasyonu değildir. Şu an işimiz mobilya dekorasyonu ve yaptığımız işin en iyi olması için çaba sarf ediyoruz.”
Muhammet İnci, “Ne öğrendiysem babamdan” öğrendim diyor. Bir babanın çocuklarının geleceğini nasıl şekillendirebildiğini ifade ederek: “babam bize dik durmayı öğretti. Çok çalışmayı ve çalıştığımız işin hakkını vermeyi. Emeğin, alın terinin kutsallığını öğretti. Diline, kültürüne, köküne sahip çıkmanın bir insan için en büyük erdem olduğunu. Onurlu yaşamayı, onurdan taviz vermemeyi babamdan öğrendim. Bugünkü başarımın mimarı babamdır.”