30 Mayıs 2018 Çarşamba

Özay Öztürk: “Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.”


Özay Öztürk: “Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.”

·                    Özay Öztürk, 1973 yılında Uzunköprü Edirne’de doğdu, lise mezunu, evli ve 2 çocuk babası. Yem ve Yağ fabrikalarının bağlı olduğu Öztürk Grup bünyesinde Yönetim Kurulu Üyeliğinin yanı sıra üst düzey yönetici olarak çalışıyor. Edirne Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığı, TOBB Ticaret Borsaları Konsey üyeliği, TOBB Strateji Geliştirme Yüksek Kurulu Üyeliği, Edirne Sanayici ve İş Adamları Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği ile Trakya Üniversitesi Teknopark Yönetim Kurulu Üyeliği görevleri devam ediyor. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün "Tüccar, milletin emeği ve üretimi kıymetlendirmek için eline ve zekâsına emniyet edilen ve bu emniyete liyâkat göstermesi gereken adamdır." ile ““Türkiye’nin sahibi hakikisi ve efendisi ve hakiki müstahsil köylüdür” sözlerini ilke edinerek zamanı programlı kullanarak çalışmalarını sürdürmesi ile takdir topluyor. Bitkisel yağ ve yem üretimi ile hayvancılık işlerini yapıyor. Yani Edirne Ticaret Borsası’nın iştigal konuları ile uyumlu işler yapıyor.Birçok sosyal projede yer aldığından dolayı mütevazi ve hayırsever kişiliği ile tanınıyor.

ü  Turizm açısından, zirai açıdan, ticari açıdan Edirne’yi yönetiminde olduğunuz kurumlar adına değil, Özay Öztürk olarak değerlendirirmisiniz?
Özay Öztürk: Açıkçası Edirne olması gereken yerde olan bir şehir değil.Bugün Avrupa’ya açılan 2 sınır kapısına sahip olacaksın, dünyanın sayılı tarihi dokusuna sahip olacaksın, Türkiye’nin en büyük metropolüne 230 km mesafede olacaksın, ciddi verimli arazilere sahip olacaksın, ciddi eğitimli insanlara sahip olacaksın, bunların sonunda 160 bin nüfusun olacak! Bu nüfus sayısı Edirne’ye yakışmıyor. Neler yapılması gerektiğine gelince, bölgenin en büyük dinamiği tarım ve hayvancılık. Edirne il merkezi olarak birçok köy kökenli insanı barındırıyor. Köylerden ciddi boyutta göç almış. Edirne’nin başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktan geliyor. Öncelikle tarım ve hayvancılığı geliştirmemiz gerekiyor. Sürekli buğday ve ayçiçeği ekimli ziraattan uzaklaşmamız gerekiyor. Katma değerli ürünler ekmemiz gerekiyor. Örneğin kanola üretimi, mısır silajı, lavanta üretimi gibi ekimlere yönelelim. Edirne’de kaba yem üretimi yapalım. Türkiye’nin kaba yem eksiği çok var. Belirli lokasyonlarda seracılık ve meyvecilik yapabiliriz. Bunların uzantısı olarak meyve suyu üretimi veya kurutulmuş meyve üretimi gibi farklı sektörlerinde bölgeye yatırım yapacağı kanısındayım.  Bu şekilde tarımı geliştirebiliriz. Hayvancılıkta da ölçekleri büyütmemiz gerekiyor. Aile işletmelerimiz 5 – 6 hayvan bakımı yapıyor. Bunu 30 – 35’e çıkaracağız ki insanlar işi meslek olarak görsünler, belirli ekonomik getiri elde edebilsinler. Bunu köyden kente göçün önüne geçmek için proje olarak uygulayabiliriz. Bu gün Edirne köylerinde yaşayan insanların yaş ortalaması 56. Demek oluyor ki 10 yıl sonra köylerde çiftçilik ve hayvancılık yapacak kimse kalmayacak.
ü  Genç nüfusu köye çekmek için ne yapmak lazım?
Özay Öztürk: En büyük problem miras hukuku. Araziler parçalana parçalanaküçüldü, ekonomik tarım yapmaktan uzaklaştı. Miras kanunu çıktı, uygulanmaya başlandı.  Arazi belli ölçeğin altında ise tarım yaptırılmıyor. Bizlerin tarım yapacak kişileri desteklemememiz gerekiyor. Diğer taraftan şöyle de bir handikap var. Bölgedeki arazi fiyatlarına bakıp analizini yaptığımızda, alınan arazinin 25 – 30 yılda kendini amorti ettiğini görüyoruz. Vatandaş bu fiyatla arazi alıp tarım yapacak, para kazanacak. Öyle bir şey yok. Türkiye’nin ciddi boyutta et ve süte ihtiyacı var. Bunun için hayvancılığa destek verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum. Hayvancılığın yatırım maliyetleri daha düşük olduğu için daha rantabl. Bölgesel proje yapılarak ölçekler büyütülüp teşvikler verilebilir. İnsanlara para kazanabileceğini gösterip yatırım ve ekipman kısmında desteklenmesinin daha cazip olacağını düşünüyorum. Kişi köyde oturup 25 – 30 hayvanla yılda 35 bin lira civarında para kazanabilirse bu işi yapar. Bunu yapmak için önce TİP projeleri oluşturacağız. Hayvan miktarına göre fizibilite raporları çıkaracağız. Hayvanları kaça alacağız, işçilik ve yem gide giderleri ne olacak,ne kadar süt elde edeceğiz gibi kriterleri hesaplayıp bu işten ne kadar gelir elde edeceklerini gösterip sonra çiftliğin kurulması ve hayvanların alınması noktasında finansman bulunup işletmenin çalıştırılması sağlanacak.
ü  Köy turizminin yaşatılması projesine nasıl bakıyorsunuz? Biz dernek olarak geçmişte böyle bir girişimde bulunduk. Yeni Kadın köyünde Milli Eğitim İl Müdürlüğünden terk edilen köy okulunu aldık, boyasını badanasını yaptık meyve sabunu kursu açtık sonra okul muhtarlığın kullanımına verildi. Muhtarda bizim okulda çalışma yapmamıza sıcak bakmadığı için projemiz yarım kaldı. Bu gün Edirne’de açılan köylü pazarı o çalışmanın devamıdır. Köye canlılık hareket getirmiş olurdu. Köylü pazarı Edirne yerine köyde açılsa idi daha isabetli olurdu kanısındayız. Köy gelenek göreneklerini yaşatmak için bir projemiz var. Şimdi onu uygulamaya koymaya çalışıyoruz. Senede bir gün seçili bir köyden başlayarak köyün gelenek ve göreneklerini, oyunları ile düğünleri ile kız istemesi ile kısacası akla gelebilecek her şeyi ile canlandırıp yaşatmak istiyoruz.
Özay Öztürk: Büyük şehrin stresli hayatından kaçıp köy hayatı veya doğal hayatta birkaç gün geçirmek isteyen on binlerce insan var ama yapalım deyince yapılmıyor bu işler. Ekonomi meselesi. Köylü pazarını destekleyen kuruluşlardan birisi de Edirne Ticaret Borsası. O pazar köyde kurulsaydı aynı ilgiyi görüp aynı işi yapamazdı. Evime yakın olduğu için her hafta pazara uğruyorum. Köyde olsa her hafta gidip alışveriş yapamazdım. Konuya birde bu açıdan bakmak gerektiği kanısındayım. Bana göre köy gelenek göreneklerini yaşatmak için boş bir köy seçilmesi lazım. Doğal güzelliği barındıracak şekilde evleri restore edip o lokasyonu yaşatmak daha uygun olur. İçinden dere geçen, korusu olan öyle bir yer bulunup restore edilecek. Hayvanları olacak süt sağmak isteyen gidip elleri ile sütünü sağacak, kahveye gidecek, bakkaldan alışveriş yapacak tam bir eski köy hayatı yaşanabilecek yer olacak. AB’den destek alarak Küküler Köyünde böyle bir proje uygulanmış. Proje yaparken sürdürülebilir de olması gerekiyor. Aslında çocuklarımızı böyle yerlere götürüp kendi kendilerine doğa ile iç içe yaşamasını öğrenmeye bırakmamız lazım.  Birilerininbiryerlerden bu tür girişimlere başlaması lazım. Bizim temel konumuz tarım ve hayvancılık. Konumuz dahilinde her türlü girişimde bulunuyoruz. Temel işlerimizden artan zamanlarda sosyal konularla ilgileniyoruz. Edirne hepimizin, Türkiye hepimizin, hepimiz sahip çıkmak zorundayız.
ü  Edirne’de turizm potansiyelini arttırmak için neler yapılabilir? Örneğin, Kapalı Cezaevi’nin karşısında ki hazineye ait alana Balkan Fuar Merkezi yapılabilir mi? Turizme katkısı ne olur? Buna benzer değişik projeler neler olabilir?
Özay Öztürk:Turizm denince birkaç parçaya bölmek gerekiyor. Tarih, din, sağlık, tatil, doğa ve eğitim turizmi. Bunları fırsat olarak görüp değerlendirmek gerekiyor. Edirne’de turizm ile ilgili çalışmalar yapılıyor. Selimiye Cami ve Külliyesi Dünya Mirası listesine girdiğinden beri üzerinde hassasiyetle duruluyor. Şimdi 50 yılı kapsayacak çalışmalarla çok büyük bütçeli çevre düzenlemesi projeleri uygulamaya konuluyor.
Edirne’de eğitim turizmi neden olmasın? İlimizde Trakya Üniversitesi var, bunun ciddi öğretim elemanı ve öğrencisi potansiyeli var. Bakın Edirne’de yeni yeni okullar, kolejler açılıyor. TED Koleji in açılış çalışmaları devam ediyor, Bil Koleji 50 bin metre kare alan üzerine kurulmak için hazırlıklarına başladı. Bu tür yatırımlar yanında turizm getiriyor. Trakya’nın çeşitli bölgelerinden öğrenciler gelecek, bunların aileleri gelecek, gezecekler, alışveriş yapacaklar döndüklerinde Edirne’yi anlatacaklar. Bizim öncelikle Edirne’ye gelen turistleri en azından bir gece konaklatmamız gerekiyor. Hizmet kalitemizi arttırmamız gerekiyor. Gelen turist bir restoranda oturduğu zaman veya alışveriş yapacağı zaman, birkaç dilde menü ve etiket görmek istiyor. Türkçe, Yunanca, Bulgarca, İngilizce menü ve etiket sunmamız gerekiyor. Hizmet sektöründe çalışanların eğitim kalitesini arttıracağız. Bunun Esnaf Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Belediyeler kim denetleyecekse bir denetim mekanizması kurulması gerekiyor. Konaklayacak dini turist, kültür turist ve diğer çeşitlerine göre çeşitlerine göre değişik aktiviteler hazırlayıp hoş zaman geçirmelerini sağlamamız lazım. Edirne’ye ciddi anlamda turist geliyor. Ama çoğu şehirlerden belediyelerce gönderilen turistler kumanyalarını dahi yanlarında getiriyorlar. Bu nasıl bir turizm anlamadım? Bu şehri yormaktan başka bir şey değil. Hafta sonları bir yerden bir yere araçla giderken 5 ışıkta bekleyerek geçiyorsun. Gelen insanların şehrime katma değeri varsa ben 5 değil 15 ışıkta bekleyerek geçeyim ama yok.
ü  Her hafta Yunanistan dan 100 otobüs, Bulgaristan dan 100 turisti ücretsiz Edirne’ye konaklamalı kalmaları ve konaklama ücretini kendileri karşılamak şartı ile getirsek nasıl olur?
Özay Öztürk: Olabilir. Ben hiçbir fikre hayır demiyorum. Bütün fikirler kulağa hoş geliyor. Edirne Balkanların fuar merkezi olabilir mi? Olabilir, proje olarak üstünde çalışmak lazım. Oturup kaç tane fuar yaparız, bunun maliyeti ne olur, kaç kişi katılır, getirisi ne olur gibi fizibilite çalışmalarını yapmak lazım. Biz fuardan para kazanmasak dahi şehre katkısı ne olur? Ama ücretsiz yolcu taşıyacağım denilince suiistimaller çok olur, önünü alamazsınız. Bunun üzerinde de çalışmak lazım, fizibilitesini çıkarmak lazım. Fizibilite çalışması yapınca sonuç amacına yakın olur. Aklınıza geleni yapacak kadar zengin bir şehir değiliz. Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım yapalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder