Özay Öztürk: “Hayali alalım şekillendirelim, realist
fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım ondan sonra yatırım
yapalım.”
·
Özay
Öztürk, 1973 yılında Uzunköprü Edirne’de doğdu, lise mezunu, evli ve 2 çocuk
babası. Yem ve Yağ fabrikalarının bağlı olduğu Öztürk Grup bünyesinde Yönetim
Kurulu Üyeliğinin yanı sıra üst düzey yönetici olarak çalışıyor. Edirne Ticaret
Borsası Yönetim Kurulu Başkanlığı, TOBB Ticaret Borsaları Konsey üyeliği, TOBB Strateji Geliştirme Yüksek Kurulu Üyeliği, Edirne Sanayici ve İş Adamları Derneği
Yönetim Kurulu Üyeliği ile Trakya Üniversitesi Teknopark Yönetim Kurulu Üyeliği
görevleri devam ediyor. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün "Tüccar, milletin emeği
ve üretimi kıymetlendirmek için eline ve zekâsına emniyet edilen ve bu emniyete
liyâkat göstermesi gereken adamdır." ile ““Türkiye’nin sahibi hakikisi ve
efendisi ve hakiki müstahsil köylüdür” sözlerini ilke edinerek zamanı programlı
kullanarak çalışmalarını sürdürmesi ile takdir topluyor. Bitkisel yağ ve yem
üretimi ile hayvancılık işlerini yapıyor. Yani Edirne Ticaret Borsası’nın
iştigal konuları ile uyumlu işler yapıyor.Birçok sosyal projede yer aldığından
dolayı mütevazi ve hayırsever kişiliği ile tanınıyor.
ü Turizm açısından,
zirai açıdan, ticari açıdan Edirne’yi yönetiminde olduğunuz kurumlar adına
değil, Özay Öztürk olarak değerlendirirmisiniz?
Özay Öztürk: Açıkçası Edirne olması gereken yerde olan bir şehir
değil.Bugün Avrupa’ya açılan 2 sınır kapısına sahip olacaksın, dünyanın sayılı
tarihi dokusuna sahip olacaksın, Türkiye’nin en büyük metropolüne 230 km
mesafede olacaksın, ciddi verimli arazilere sahip olacaksın, ciddi eğitimli
insanlara sahip olacaksın, bunların sonunda 160 bin nüfusun olacak! Bu nüfus
sayısı Edirne’ye yakışmıyor. Neler yapılması gerektiğine gelince, bölgenin en
büyük dinamiği tarım ve hayvancılık. Edirne il merkezi olarak birçok köy
kökenli insanı barındırıyor. Köylerden ciddi boyutta göç almış. Edirne’nin
başlıca gelir kaynağı tarım ve hayvancılıktan geliyor. Öncelikle tarım ve
hayvancılığı geliştirmemiz gerekiyor. Sürekli buğday ve ayçiçeği ekimli ziraattan
uzaklaşmamız gerekiyor. Katma değerli ürünler ekmemiz gerekiyor. Örneğin kanola
üretimi, mısır silajı, lavanta üretimi gibi ekimlere yönelelim. Edirne’de kaba
yem üretimi yapalım. Türkiye’nin kaba yem eksiği çok var. Belirli lokasyonlarda
seracılık ve meyvecilik yapabiliriz. Bunların uzantısı olarak meyve suyu
üretimi veya kurutulmuş meyve üretimi gibi farklı sektörlerinde bölgeye yatırım
yapacağı kanısındayım. Bu şekilde tarımı
geliştirebiliriz. Hayvancılıkta da ölçekleri büyütmemiz gerekiyor. Aile
işletmelerimiz 5 – 6 hayvan bakımı yapıyor. Bunu 30 – 35’e çıkaracağız ki
insanlar işi meslek olarak görsünler, belirli ekonomik getiri elde
edebilsinler. Bunu köyden kente göçün önüne geçmek için proje olarak
uygulayabiliriz. Bu gün Edirne köylerinde yaşayan insanların yaş ortalaması 56.
Demek oluyor ki 10 yıl sonra köylerde çiftçilik ve hayvancılık yapacak kimse
kalmayacak.
ü Genç nüfusu köye
çekmek için ne yapmak lazım?
Özay Öztürk: En büyük problem miras hukuku. Araziler parçalana
parçalanaküçüldü, ekonomik tarım yapmaktan uzaklaştı. Miras kanunu çıktı,
uygulanmaya başlandı. Arazi belli
ölçeğin altında ise tarım yaptırılmıyor. Bizlerin tarım yapacak kişileri
desteklemememiz gerekiyor. Diğer taraftan şöyle de bir handikap var. Bölgedeki
arazi fiyatlarına bakıp analizini yaptığımızda, alınan arazinin 25 – 30 yılda
kendini amorti ettiğini görüyoruz. Vatandaş bu fiyatla arazi alıp tarım
yapacak, para kazanacak. Öyle bir şey yok. Türkiye’nin ciddi boyutta et ve süte
ihtiyacı var. Bunun için hayvancılığa destek verilmesinin daha uygun olacağını
düşünüyorum. Hayvancılığın yatırım maliyetleri daha düşük olduğu için daha rantabl.
Bölgesel proje yapılarak ölçekler büyütülüp teşvikler verilebilir. İnsanlara
para kazanabileceğini gösterip yatırım ve ekipman kısmında desteklenmesinin
daha cazip olacağını düşünüyorum. Kişi köyde oturup 25 – 30 hayvanla yılda 35
bin lira civarında para kazanabilirse bu işi yapar. Bunu yapmak için önce TİP
projeleri oluşturacağız. Hayvan miktarına göre fizibilite raporları
çıkaracağız. Hayvanları kaça alacağız, işçilik ve yem gide giderleri ne olacak,ne
kadar süt elde edeceğiz gibi kriterleri hesaplayıp bu işten ne kadar gelir elde
edeceklerini gösterip sonra çiftliğin kurulması ve hayvanların alınması
noktasında finansman bulunup işletmenin çalıştırılması sağlanacak.
ü Köy turizminin
yaşatılması projesine nasıl bakıyorsunuz? Biz dernek olarak geçmişte böyle bir
girişimde bulunduk. Yeni Kadın köyünde Milli Eğitim İl Müdürlüğünden terk
edilen köy okulunu aldık, boyasını badanasını yaptık meyve sabunu kursu açtık
sonra okul muhtarlığın kullanımına verildi. Muhtarda bizim okulda çalışma
yapmamıza sıcak bakmadığı için projemiz yarım kaldı. Bu gün Edirne’de açılan
köylü pazarı o çalışmanın devamıdır. Köye canlılık hareket getirmiş olurdu.
Köylü pazarı Edirne yerine köyde açılsa idi daha isabetli olurdu kanısındayız. Köy
gelenek göreneklerini yaşatmak için bir projemiz var. Şimdi onu uygulamaya
koymaya çalışıyoruz. Senede bir gün seçili bir köyden başlayarak köyün gelenek
ve göreneklerini, oyunları ile düğünleri ile kız istemesi ile kısacası akla
gelebilecek her şeyi ile canlandırıp yaşatmak istiyoruz.
Özay Öztürk: Büyük şehrin stresli hayatından kaçıp köy hayatı veya
doğal hayatta birkaç gün geçirmek isteyen on binlerce insan var ama yapalım
deyince yapılmıyor bu işler. Ekonomi meselesi. Köylü pazarını destekleyen
kuruluşlardan birisi de Edirne Ticaret Borsası. O pazar köyde kurulsaydı aynı
ilgiyi görüp aynı işi yapamazdı. Evime yakın olduğu için her hafta pazara
uğruyorum. Köyde olsa her hafta gidip alışveriş yapamazdım. Konuya birde bu
açıdan bakmak gerektiği kanısındayım. Bana göre köy gelenek göreneklerini
yaşatmak için boş bir köy seçilmesi lazım. Doğal güzelliği barındıracak şekilde
evleri restore edip o lokasyonu yaşatmak daha uygun olur. İçinden dere geçen,
korusu olan öyle bir yer bulunup restore edilecek. Hayvanları olacak süt sağmak
isteyen gidip elleri ile sütünü sağacak, kahveye gidecek, bakkaldan alışveriş
yapacak tam bir eski köy hayatı yaşanabilecek yer olacak. AB’den destek alarak
Küküler Köyünde böyle bir proje uygulanmış. Proje yaparken sürdürülebilir de
olması gerekiyor. Aslında çocuklarımızı böyle yerlere götürüp kendi kendilerine
doğa ile iç içe yaşamasını öğrenmeye bırakmamız lazım. Birilerininbiryerlerden bu tür girişimlere
başlaması lazım. Bizim temel konumuz tarım ve hayvancılık. Konumuz dahilinde
her türlü girişimde bulunuyoruz. Temel işlerimizden artan zamanlarda sosyal
konularla ilgileniyoruz. Edirne hepimizin, Türkiye hepimizin, hepimiz sahip
çıkmak zorundayız.
ü Edirne’de turizm
potansiyelini arttırmak için neler yapılabilir? Örneğin, Kapalı Cezaevi’nin
karşısında ki hazineye ait alana Balkan Fuar Merkezi yapılabilir mi? Turizme
katkısı ne olur? Buna benzer değişik projeler neler olabilir?
Özay Öztürk:Turizm denince birkaç parçaya bölmek gerekiyor. Tarih,
din, sağlık, tatil, doğa ve eğitim turizmi. Bunları fırsat olarak görüp
değerlendirmek gerekiyor. Edirne’de turizm ile ilgili çalışmalar yapılıyor.
Selimiye Cami ve Külliyesi Dünya Mirası listesine girdiğinden beri üzerinde
hassasiyetle duruluyor. Şimdi 50 yılı kapsayacak çalışmalarla çok büyük bütçeli
çevre düzenlemesi projeleri uygulamaya konuluyor.
Edirne’de
eğitim turizmi neden olmasın? İlimizde Trakya Üniversitesi var, bunun ciddi
öğretim elemanı ve öğrencisi potansiyeli var. Bakın Edirne’de yeni yeni
okullar, kolejler açılıyor. TED Koleji in açılış çalışmaları devam ediyor, Bil
Koleji 50 bin metre kare alan üzerine kurulmak için hazırlıklarına başladı. Bu
tür yatırımlar yanında turizm getiriyor. Trakya’nın çeşitli bölgelerinden
öğrenciler gelecek, bunların aileleri gelecek, gezecekler, alışveriş yapacaklar
döndüklerinde Edirne’yi anlatacaklar. Bizim öncelikle Edirne’ye gelen
turistleri en azından bir gece konaklatmamız gerekiyor. Hizmet kalitemizi
arttırmamız gerekiyor. Gelen turist bir restoranda oturduğu zaman veya
alışveriş yapacağı zaman, birkaç dilde menü ve etiket görmek istiyor. Türkçe,
Yunanca, Bulgarca, İngilizce menü ve etiket sunmamız gerekiyor. Hizmet
sektöründe çalışanların eğitim kalitesini arttıracağız. Bunun Esnaf Odaları,
Ticaret ve Sanayi Odaları, Belediyeler kim denetleyecekse bir denetim
mekanizması kurulması gerekiyor. Konaklayacak dini turist, kültür turist ve
diğer çeşitlerine göre çeşitlerine göre değişik aktiviteler hazırlayıp hoş
zaman geçirmelerini sağlamamız lazım. Edirne’ye ciddi anlamda turist geliyor.
Ama çoğu şehirlerden belediyelerce gönderilen turistler kumanyalarını dahi
yanlarında getiriyorlar. Bu nasıl bir turizm anlamadım? Bu şehri yormaktan
başka bir şey değil. Hafta sonları bir yerden bir yere araçla giderken 5 ışıkta
bekleyerek geçiyorsun. Gelen insanların şehrime katma değeri varsa ben 5 değil
15 ışıkta bekleyerek geçeyim ama yok.
ü Her hafta Yunanistan
dan 100 otobüs, Bulgaristan dan 100 turisti ücretsiz Edirne’ye konaklamalı
kalmaları ve konaklama ücretini kendileri karşılamak şartı ile getirsek nasıl
olur?
Özay Öztürk: Olabilir. Ben hiçbir fikre hayır demiyorum. Bütün
fikirler kulağa hoş geliyor. Edirne Balkanların fuar merkezi olabilir mi?
Olabilir, proje olarak üstünde çalışmak lazım. Oturup kaç tane fuar yaparız,
bunun maliyeti ne olur, kaç kişi katılır, getirisi ne olur gibi fizibilite
çalışmalarını yapmak lazım. Biz fuardan para kazanmasak dahi şehre katkısı ne
olur? Ama ücretsiz yolcu taşıyacağım denilince suiistimaller çok olur, önünü
alamazsınız. Bunun üzerinde de çalışmak lazım, fizibilitesini çıkarmak lazım.
Fizibilite çalışması yapınca sonuç amacına yakın olur. Aklınıza geleni yapacak
kadar zengin bir şehir değiliz. Hayali alalım şekillendirelim, realist fizibilite çalışması yapalım, olabilirliğine bakalım
ondan sonra yatırım yapalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder